This site uses cookies.
Some of these cookies are essential to the operation of the site,
while others help to improve your experience by providing insights into how the site is being used.
For more information, please see the ProZ.com privacy policy.
This person has a SecurePRO™ card. Because this person is not a ProZ.com Plus subscriber, to view his or her SecurePRO™ card you must be a ProZ.com Business member or Plus subscriber.
University
Year of study
Area of interest
Study type
Student organization
Affiliations
This person is not affiliated with any business or Blue Board record at ProZ.com.
Expertise
Specializes in:
Linguistics
Poetry & Literature
Slang
Idioms / Maxims / Sayings
Law (general)
Advertising / Public Relations
Tourism & Travel
Cinema, Film, TV, Drama
Education / Pedagogy
Gaming/Video-games/E-sports
Also works in:
History
Religion
More
Less
Volunteer / Pro-bono work
Open to considering volunteer work for registered non-profit organizations
All accepted currencies
Turkish Lira (try)
Portfolio
Sample translations submitted: 4
Turkish to English: THE ARRIVAL OF THE ALLIED FLEET IN ISTANBUL AND THEIR ACTIVITIES ACCORDING TO TURKISH PRESS General field: Social Sciences Detailed field: History
Source text - Turkish TÜRK BASININA GÖRE İTİLAF DONANMASININ İSTANBUL’A GELİŞİ VE FAALİYETLERİ
Mesut YAVAŞ*
Özet
Bu çalışma, İtilaf donanmasının İstanbul’a gelişini ve faaliyetlerini dönemin Türk basını üzerinden vermeyi amaçlamaktadır. Radyo ve televizyonun olmadığı bir dünyada gazetelerin haber, bilgi, düşünce ve yorumların çok daha geniş kitlelere ulaştırılmasında, yayılmasında ve kamuoyu oluşturulmasında önemli bir kitle iletişim aracı olduğu varsayımından hareketle, dönemin yüksek tirajlı gazetelerinden İkdam, Sabah, Tasvir-i Efkâr, Vakit ve Hadisat gazeteleri olayların izini sürmek ve yaşananları günümüze aktarmak için zengin bir miras olarak değerlendirilmiş ve bu çalışmanın ana kaynakçasını oluşturmuştur. Çalışma, gazetelerin gücünün ve toplumsal fayda için öneminin farkında olan İtilaf Devletleri’nin basına sansür koyduğu 22 Kasım 1918 tarihi ve bunun 1918 yılı Aralık ayı başında Meclis-i Vükelâ kararıyla resmileştirilmesi de dikkate alınarak, Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından başlayarak 1918 yılı sonuna kadar olan dönemi kapsamaktadır. Çalışmada ilk olarak İtilaf Donanmasının faaliyetleriyle ilgili gazetelerde çıkan her türlü bilgi, haber, yorum, röportaj, makale, vd. tespit edilmiştir. Daha sonra bu bilgilerin önce transkripsiyonu, akabinde ise sadeleştirilmesi yapılarak çalışmada kullanılacak ve yorumlanacak hale getirilmiştir. Çalışmanın kaynakçası yalnızca gazetelerle sınırlı tutulmamıştır. Ayrıca dönemi ihtiva eden çok sayıda hatırat, araştırma eser, makale, bildiri, vd. incelenmiş ve bunlardan geniş ölçüde faydalanılmıştır. Bu çalışmanın konusu İtilaf donanmasının İstanbul’a gelişi ve faaliyetleridir. Bu bağlamda ilk olarak İtilaf donanmasının İstanbul’a gelişi öncesinde Marmara Denizi’nde ve İstanbul’da yaşanan gelişmeler ve alınan tedbirler ele alınmıştır. İtilaf donanmasını teşkil eden devletler ile donanmada yer alan gemilerin sayısı, çeşidi ve teknik özellikleri tespit edilmiştir. Ayrıca İtilaf donanmasının İstanbul Boğazı’ndaki konuşlanması ayrıntılı olarak incelenmiştir. İtilaf askerlerinin karaya çıkarak işgallere başlaması ise bu çalışmada ele alınan önemli başlıklardan birisidir. İtilaf Devletleri’nin İstanbul’daki askeri teşkilatlanması, itilaf askeri temsilcilerinin Bab-ı âli ile olan ilişkileri ve bu devletlere ait sefaretlerin bu süreçteki işlevi çalışmada ele alınan diğer başlıklardır. İtilaf donanmasının ve itilaf askerlerinin İstanbul’daki faaliyetleri karşısında İtilaf Devletleri askeri temsilcilerinin ve hükümet yetkililerinin beyanları, İtilaf donanmasının İstanbul’a gelişinin gayri Müslim unsurlar üzerindeki etkileri çalışmanın diğer başlıklarıdır. Konunun içeriğini oluşturan tüm bu başlıklar, çalışmada dönemin gazetelerine yansıyan yönleriyle ele alınmış ve basının dilinden değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, İtilaf Devletleri, İtilaf Donanması, İstanbul’un İşgali
* Dr. Öğr. Üyesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, [email protected]
THE ARRIVAL OF THE ALLIED FLEET IN ISTANBUL AND THEIR ACTIVITIES ACCORDING TO TURKISH PRESS
Abstract
This study aims to convey information regarding arrival of the Allied fleet in Istanbul and their activities through Turkish press of the time. Given the fact that newspapers were significant mass media tools in conveying and circulating news, information, thoughts and comments to a much larger masses as well as creating public opinion in a world where radio and television did not exist, the newspapers of İkdam, Sabah, Tasvir-i Efkâr, Vakit and Hadisat which had wide circulation at that time were assessed as rich heritages for tracking back the incidents and conveying the past experiences to the present, and they formed the main reference points of this study. The study examines the period starting from contracting date of Armistice of Moudros till the end of 1918 by taking into consideration the date of 22 November 1918 on which the Allied Powers, who were aware of the strength of newspapers and their importance for social benefit, censored the press and by officializing the said censorship with the decree of Meclis-i Vükelâ (Council of Ministers) on early December, 1918. First, all kind information, news, comments, interviews, articles, etc. which were published on newspapers regarding activities of the Allied Powers were determined. Thereafter, firstly transcription and then simplification of these resources were conducted and they were made ready to use and interpret for the study. The references of the study were not limited to only newspapers. In addition, it was benefitted from many memoirs, research works, articles, manifestos, etc. and these sources were widely used within the scope of the study. The subject of this study is the arrival of the Allied fleet in Istanbul and their activities. In this context, firstly, the developments and precautions experienced and taken in the Sea of Marmara and Istanbul before the Allied fleet arrived in Istanbul were discussed. The states constituting the Allied fleet as well as number, type and technical features of the ships of the fleet were determined. Moreover, deployment of the Allied fleet on Bosporus was examined comprehensively. On the other hand, the Allied soldiers’ disembarking and commencing invasion was one of the important topics of this study. Military organization of the Allied Powers, the relationships of the Allied military representatives with Ottoman Porte and the functions of embassies of those states were among the other topics discussed in this study. Statements of the Allied Powers, military representatives and government officials for the activities of the Allied fleet and Allied soldiers in Istanbul, the effects of arrival of the Allied fleet in Istanbul on non-Muslims were other topics of the study. All of these topics constituting the context of the subject were discussed within the study in accordance with the aspects of the newspaper of the time and assessed from the perspective of press language.
Keywords: Ottoman Empire, Allied Powers, Allied Fleet, Invasion of Istanbul
1. Mondros Mütarekesi Sonrasında İtilaf Donaması Hakkında Basında Çıkan Haberler
Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasının basında geniş yer aldığı görülmektedir. Nitekim bu konuda yapılan değerlendirmelerde itilaf donanmasının faaliyetlerine de yer verilmiştir. “İ’tilâf Sefâininin Tersanemizde Tamiri” başlığı ile verilen bir haberde İstanbul’daki tersane ve baruthane gibi yerlerin kontrolünün itilaf devletlerinin askerlerine bırakılacağı bildirilmiştir. Haberin devamında bu durumda itilaf devletlerinin isterlerse bu tersanelerde harp gemilerinin ufak tefek onarımlarını yapabilecekleri aktarılmıştır. Gerçekten de ilerleyen günlerde İstanbul’a gelecek olan itilaf donanması temsilcileri ile hükümet arasında bu konuda bir mutabakatın sağlandığı görülecektir.
“Sefâin-i Harbiyemiz Ne Olacak” başlıklı haberde ise mütarekenin gereği olarak Osmanlı harp gemilerinin güvenli bir yerde itilaf deniz birliklerinin kontrolüne bırakılacağı belirtilmiştir. İtilaf devletlerinin çeşitli sebeplerle harp gemilerine el koymalarına ihtimal dahi verilmediği vurgulanmıştır. Ayrıca harbin doğuda olduğu gibi batıda da sona ereceği öngörülmüş ve itilaf devletlerinin Osmanlının üç beş parça gemisini kullanmaya ihtiyaç duyacaklarına ihtimal dahi verilmemiştir.
İtilaf Donanması İstanbul’a gelmeden önce bu konuda basında çıkan haberler genelde boğazların ne zaman açılacağı ve itilaf donanmasının İstanbul’a ne zaman geleceği yönünde olmuştur. Fakat bunun yanı sıra donanmanın İstanbul’da kalıp kalamayacağı sorusu da gündeme gelmiştir. Basında çıkan haber ve yorumlarda boğazlar açılır açılmaz itilaf gemilerinin boğazlardan geçmeye başlayacağı dile getirilmiş ve yapılan değerlendirmelerde bu gemilerin hiçbir zaman İstanbul Limanı’nda sürekli olarak kalmayacakları öngörülmüştür. Bu gemilerin yalnızca onarımı esnasında tersaneye girecekleri düşünülmüştür.
Mondros Mütarekesi sonrası bu konuda dile getirilen ilk konulardan birisi, itilaf donanmasının Çanakkale Boğazı’ndan geçip geçmediği meselesi olmuştur. Nitekim antlaşmanın hemen akabinde Rumca yayın yapan gazetelerin itilaf donanmasının Çanakkale Boğazı’ndan içeri girdiği yönünde haberler yazdığı, fakat yapılan araştırmalar neticesinde bu haberin doğru olmadığının anlaşıldığı okuyucuya aktarılmıştır. İtilaf donanmasıyla ilgili olarak merak edilen bir diğer konu da bu donanmada İtalyan ve Yunan gemilerinin olup olmayacağı olmuştur. Bu konuda çıkan bir haberde bu iki devlete ait gemilerin İstanbul’a hiç gelmemesi için çalışıldığı aktarılmıştır. Çünkü adı geçen devletlerden bilhassa Yunanistan ile Osmanlı hükümeti arasındaki ilişkilerin çatışma halinde olmasına rağmen, düşmanlık olmadığı ve bundan dolayı da kendileriyle bir ateşkese gerek olmadığı ifade edilmiştir. Bununla beraber İtalya ve Yunanistan’ın, İngilizlerin ve Fransızların müttefiki olmaları hasebiyle gerektiğinde bunların gemilerinin Karadeniz’e gitmelerini engellemenin ise mümkün olmadığı ifade edilmiştir. Fakat bu iki devletin gemilerinin Karadeniz’e geçmeleri kararlaştırıldığında ise bu gemilerin ancak gece İstanbul’dan geçebilecekleri belirtilmiştir. Mondros Ateşkes Antlaşması’nın basına duyurulmasından sonra Bahriye Nazırı Rauf Bey ile yapılan bir mülakatta, boğazlar konusu gündeme gelmiş ve kendisine boğazların açılmasının ve istihkâmlarının itilaf askerleri tarafından işgalinin doğru olup olmadığı sorulmuştur. Rauf Bey verdiği cevapta boğazların açılmasının doğru olduğunu beyan etmiştir.
2. Mondros Mütarekesi’ne Göre Boğazlar Meselesi ve Boğazların Temizlenmesi Çalışmaları
Boğazlar meselesi, 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanmış olan Mondros Mütarekesi’nin ilk maddesini oluşturması hasebiyle dikkat çekicidir. 25 maddeden oluşan mütarekenin ilk maddesi boğazlar ve istihkâmlarıyla ilgilidir. Buna göre Karadeniz’e geçiş için Çanakkale ve Karadeniz Boğazlarının açılması ve Karadeniz’e geçişin sağlanması temin edilecektir. Ayrıca Çanakkale ve Karadeniz istihkâmları, müttefikler tarafından işgal edilecektir. Mondros Mütarekesi’nin boğazlarla ilgili maddesinin tatbikine yönelik olarak basında çıkan haberlerde, bu konuda bazı yanlış anlaşılmaların olduğuna dikkat çekilmiştir. Nitekim bu bağlamda çıkan bir haberde Çanakkale ve Karadeniz [İstanbul] Boğazlarında bulunan istihkâmların itilaf kuvvetlerince işgal altına alınmasının imzalanan mütarekenin maddeleri gereği olduğu hatırlatılmıştır. Haberin devamında itilaf işgal kuvvetlerinin arasında yüzde on nispetinde Osmanlı kuvvetinin de bulunacağı ileri sürülmüştür. Bazı gazetelerin bu haberden dolayı yanlış bir kanıya kapıldıkları ve ateşkes antlaşmasının boğazların işgaline dair olan maddesinin değiştirildiğini yazdıkları belirtilmiştir. Gazeteye göre boğazlarla ilgili madde değişikliğe uğramamış, yalnızca maddenin uygulanması bu şekilde tespit edilmiştir. Nitekim ilerleyen günlerde İstanbul Boğazı’ndaki mevzileri işgal eden İngilizlerin her topun başında 2 askeri bıraktıkları görülecektir.
Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasından başlayarak itilaf donanmasının İstanbul’a gelişine kadar geçen süreçte Çanakkale Boğazı’nın torpillerden temizlenmesine yönelik çalışmalara, gazete sayfalarında sıkça yer verildiği görülmektedir. Bu konuda çıkan bir haberde Çanakkale Boğazı’ndaki torpillerin temizlenmesi çalışmalarına hızla devam edildiği aktarılmıştır. Haberin devamında dört seneden beri deniz suyunun akıntılarıyla yer değiştirmiş olan çok sayıda torpilin bulunduğu ve bunların toplanması çalışmalarının ne zaman sona ereceğinin ise Bahriye Nezaretince dahi bilinmediği ifade edilmiştir. Bu konudaki bir diğer haberde ise Çanakkale'deki torpillerin temizlenmesi çalışmalarının henüz bitmediği, tarama faaliyetlerini icra eden itilaf gemilerinden birinin de torpile çarparak battığı bildirilmiştir.
Boğazların torpillerden temizlenmesi çalışmaları rüzgâr ve sisten kaynaklanan hava şartları gerekçesiyle zaman zaman kesintiye de uğramıştır. Bu durum İstanbul’a gelecek olan itilaf heyetinin bir iki gün de olsa gecikmesine sebep olmuştur. Çanakkale Boğazı’nın temizlenmesiyle ilgi olarak hava şartlarına atıf yapılan bir başka haberde ise boğazın temizlenmesi çalışmalarına devam edildiği, fakat rüzgâr ve sis dolayısıyla çalışmalarda zorluklar yaşandığı dile getirilmiştir. Yüzen torpillerin koparak öteye beriye dağıldığı ve gemilerin serbestçe geçişine mâni olduğu aktarılan haberde, bundan dolayı İstanbul’a gelecek olan itilaf harp gemilerinin ancak üç dört gün sonra şehirde olmasının beklendiği bildirilmiştir.
Çanakkale Boğazı’nın yanı sıra Karadeniz [İstanbul] Boğazı’nın da torpillerden temizlenmesi çalışmalarına süratle başlanılmıştır. Basında bu konuda çıkan haberlerde, torpil arama gemileri vâsıtasıyla Boğaz’da tarama faaliyetlerinin icra edilmekte olduğu ve havanın müsait olması durumunda birkaç güne kadar gemilerin serbestçe Karadeniz’e geçişlerinin mümkün olabileceği belirtilmiştir. Karadeniz Boğazı’yla ilgili olarak basında çıkan bir başka haberde ise iki üç güne kadar İstanbul’a gelecek olan itilâf birliklerinin Karadeniz Boğazı istihkâmları ile tersaneyi işgal edeceği ve bu birliklerin çoğunluğunu İngiliz askerinin teşkil edeceği aktarılmıştır.
3. İtilaf Donanmasının İstanbul’a Gelişi Öncesi Şehre Gelen Öncü Gemiler ve Askeri Heyetler
İtilaf Donanması’nın İstanbul’a gelişinden çok daha öncesinde Mondros Mütarekesi gereğince hükümetle temaslarda bulunmak üzere bir İngiliz heyeti İstanbul’a gelmiştir. Albay Murphy (Mörfi)’nin başkanlığındaki heyette iki kara, iki de deniz subayı bulunmaktaydı ve heyet üyeleri Pera Palas Oteline yerleşmişlerdir.
Mondros Mütarekesi’ni takip eden günlerde donamanın gelişi öncesinde sınırlı sayıda da olsa itilaf devletlerine ait savaş gemilerinin İstanbul’a geldikleri görülmektedir. Nitekim 4 yıl sonra ilk defa bir Fransız savaş gemisi İstanbul’dadır. Arian adlı Fransız gemisi Almanlardan ele geçirilmiş ve torpil arama gemisi olarak Çanakkale’ye gönderilmiştir. Bu gemiyle birlikte bir Fransız askeri heyeti de İstanbul’a gelmiştir. Müttefik ordularının iaşesi için teşkil edilen “İstanbul Menzil Noktası Fransız Komutanı” olarak basına bir demeç veren Fransız subayı, Çanakkale Boğazı’nın torpillerden temizlenmesi çalışmalarının henüz bitmediğini, bundan dolayı da kendisinin bu gemiyi tercih ettiğini ve torpil tarlaları arasından geçerek İstanbul’a geldiğini aktarmıştır. Müttefik donanmasından İstanbul’a ilk gelen geminin bir Fransız gemisi [kendileri] olduğunu ileri süren Fransız subayı, seyahati ile ilgili olarak ise sabit ve yerinden koparak sağa sola hareket eden torpiller arasındaki yolculuğunun hiç de hoş geçmediğini ifade etmiştir. Boğaz’ın ne zaman açılacağı konusundaki bir soruya ise torpillerin temizlenmesi işinin en az sekiz dokuz gün süreceğini belirtmiştir. Ayrıca torpil tarlalarının yanı sıra serseri torpilleri de toplamak gerektiğine dikkat çekmiş ve bunun hiç de kolay olmadığını vurgulamıştır. Bir muhabirin limana hangi savaş gemilerinin geleceği sorusuna ise, kendisinin hangi gemilerin geleceğini bilmediğini yalnız Mondros’ta İngilizlerin Agamemnon, Superb, Temeraire zırhlılarıyla; Fransızların Mirabeau, Didero(t), Verino, Justin zırhlılarının ve İtalyanların da Roma ve Piyemonte zırhlıları ile müteaddit kruvazörlerin bulunduğunu beyan etmiştir.
Fransız subay, boğazlar dışında büyüklü küçüklü 200 geminin mevcut olduğunu belirterek, gemiler arasında şehre getirilmek üzere un ve saire erzak yüklü bir hayli nakliye gemisinin de yer aldığı aktarmıştır. Tarihler 10 Kasım’ı gösterdiğinde saat 15.30 sularında bir Fransız ve onu takip eden bir İngiliz torpidosu da İstanbul’a gelmiştir. Fransız torpidosu tek direkli ve 4 bacalı olup M.J markasını taşımaktaydı. Torpidoya bir Osmanlı bahriye zabiti ile iki bahriye neferini taşıyan 1 istimbot kılavuzluk etmiştir. Torpidolar rıhtımda birçok deniz ve kara subayı ile İstanbul muhafızı Fevzi Paşa tarafından karşılanmıştır.
Fransız torpidosu rıhtıma yanaştıktan sonra bir gazete muhabiri gemi mürettebatından bir Fransız subayı ile mülakat gerçekleştirmiştir. Fransız gemisinin mürettebatının çoğunluğu İstanbul’u daha önceden tanıyan kişilerden oluşmuştur. Öyle ki bunlar muhabirin yönelttiği sorular dışında kendileri de muhabire bazı sorular yöneltmişler ve böylece memleketin siyasi havasına vakıf olduklarını göstermişlerdir. Mülakatta muhabir ilk olarak bulundukları geminin hangi görevle ve niçin önceden geldiğini sormuştur. Fransız subayı ve arkadaşları bu soruya gülerek verdikleri cevapta, gemilerinin süratli olduğunu söylemişlerdir. Muhabirin, diğer harp gemilerinin kaç gün sonra gelme ihtimâli vardır sorusunu ise bunun askeri bir sır olduğunu söyleyerek cevapsız bırakmışlardır. Daha sonra Fransız subaylar muhabire sorular yöneltmeye başlamışlar ve ilk olarak İstanbul'da Fransızca gazetelerin yayımlanıp yayımlanmadıklarını sormuşlardır. İsminin açıklanmasını istemeyen yüksek rütbeli bir Fransız subayı da hükümetin kimlerden kurulduğunu; Enver, Cemal ve Talat Paşalar ile Bahattin Şakir ve Doktor Nazım’ın ne olduklarını sormuştur. Bunların firar ettikleri cevabını alınca da muhabire dönerek niçin kaçırdınız sorusunu yöneltmiştir. Muhabir ise bunun siyasi bir sır olduğu cevabını vermiş, bunun üzerine Fransız subaylar aralarında gülüşmüşlerdir. Bir süre sonra da kendilerine tahsis edilen otomobiller rıhtıma gelmiş ve muhabir de oradan ayrılmıştır.
Diğer yandan itilaf gemilerinin peyderpey İstanbul’a gelişinin devam ettiği görülmektedir. Bu bağlamda İstanbul’a Oryan-Şark adlı bir Fransız torpidosu ile Esrey isminde bir İngiliz torpidosu da gelmiştir. Fransız torpidosunun gemi kaptanı yüzbaşı, İngiltere’nin ki ise binbaşı rütbesinde bulunmaktadır. Torpidolar limana ulaşmasına müteakip, Liman Reisi Mahmut Bey her birine ayrı ayrı giderek hoş geldin demiştir. İtilaf gemilerinin İstanbul’a gelişiyle ilgili olarak basında çıkan bir başka haberde ise 12 Kasım akşamı saat 5 sularında 3 torpido Çanakkale'den İstanbul Limanı’na gelmiş ve Sarayburnu önlerinde 10 dakika kadar dolaştıktan sonra geldikleri istikamette geriye dönmüştür.
4. İtilaf Donanmasının İstanbul’a Hareketi ve Boğaz Sularına Demirlemesi
İtilaf filosunun İstanbul’a gelişi öncesinde bu konuda basında birçok habere yer verilmiştir. Çıkan haberlerde donanmanın altmış gemiden oluştuğu ve itilaf filosunun önümüzdeki Perşembe günü İstanbul Limanı’na geleceği duyurulmuştur. Donanmada Yunan gemilerinin de bulunup bulunmayacağı hakkında ise resmi makamlardan herhangi bir açıklama yapılmadığı bildirilmiştir. İtilaf donanmasının yanı sıra basında çıkan haberlerde itilaf devletlerine mensup birçok ticaret gemisinin de İstanbul ve İzmir limanlarına gelmek üzere Pire’ye ve Akdeniz Adalarına ulaştıkları haber verilmiştir.
İtilaf donanmasının gelişiyle ilgili olarak basında çıkan bir başka haberde ise itilaf harp gemilerinin 12 Kasım tarihinden itibaren Çanakkale Boğazı’ndan geçmeye başladıkları duyurulmuştur. Habere göre 11 Kasım akşamı 6 adet, 12 Kasım sabahı saat sekizde 9 adet, aynı gün öğleden sonra saat birde 17 adet harp savaş gemisi Marmara’ya doğru harekete geçmiştir. Gemilerin arasında şilepler de bulunmaktaydı ve bunlar tamamıyla manifatura ve ticari malzemelerle yüklüydüler. Gemilerin büyük bir kısmı İngiliz, geri kalanları ise Fransız ve İtalyan gemileriydiler. 12 Kasım günü saat birde 7 İtalyan gemisi daha Marmara'ya doğru yola çıkmıştır. Aynı gün öğleden sonra 6 Fransız savaş gemisi de Boğaz’a girmiştir. Bunlardan 5’i, beşer bacalı ve 1 tanesi de altı bacalıydı ve hepsi de gayet büyük gemiydiler. İtilaf donanmasındaki gemilerden 3 torpido ve 1 zırhlı gemi Yunan bandıralıydı. 12 torpido, 5 kruvazör ve 4 zırhlı gemi İngiliz bandıralı; 2 torpido, 2 zırhlı ve 1 kruvazör İtalyan bandıralı; 7 zırhlı ve 5 torpido ise Fransız bandıralıydılar. Böylece 12 Kasım tarihine kadar Boğaz’a giren gemilerin sayısı 43’e ulaşmıştı.
İtilaf donanması Çanakkale Boğazı’ndan geçerek Marmara’ya doğru ilerlerken donanmanın İstanbul’a gelişiyle ilgili olarak Bahriye Nezaretinden bir açıklama yapılmıştır. Nezaretin açıklamasında 13 Kasım tarihinde itilaf donanmasının İstanbul Limanı’na ulaşacağı ve geri döneceği bildirilmiştir. Açıklamanın devamında donanmanın geliş ve gidişinde görevlilerine halel gelmemesi, çarpışma vesaire kazalara mahal verilmemesi için sabahleyin sekizden, öğleden sonra saat ikiye kadar İstanbul Limanı’nda her çeşit gemi ve deniz taşıtının geçişinin yasaklandığı duyurulmuştur. Bahriye Nezaretinin bu açıklamasından itilaf donanmasının İstanbul’da demirlemeyeceği ve geriye döneceği beklentisi olduğu anlaşılmaktadır.
Günler öncesinden Çanakkale Boğazı’ndan giriş yaptığı duyurulan İngiliz Amirali Arthur Somerset Calthorpe komutasındaki itilaf filosu, takvimler 13 Kasım’ı gösterdiğinde sabahın parlayan ilk ışıklarıyla birlikte kara bulutlar gibi İstanbul sularında görülmüştür. Sabahleyin saat sekizde 4 İngiliz torpidosu öncü göreviyle Marmara’dan İstanbul’a giriş yapmış ve Kabataş - Beşiktaş yoluyla süratli bir şekilde Boğaziçi'ne doğru yönelmiştir. 4 İngiliz torpidosunun Boğaz’ın sularına ulaşmasına müteakip filo komutanı Arthur Calthorpe’u taşıyan Superb dretnotu önde, Temeraire dretnotu arkada olarak 2 İngiliz gemisi ağır bir şekilde ilerlemiş ve Kızkulesi’ni dolaşarak, Kabataş yoluyla Dolmabahçe Sarayı önüne gelmiş ve orada demir atmıştır.
Arkadan Bearn ve Mirabeau adlarındaki Fransız zırhlıları, 4 Fransız torpido muhribinin refakatinde İstanbul sularına girmiş ve Boğaziçi'ne doğru dümen kırarak, Kabataş önlerinde demirlemiştir. Fransız zırhlılarının akabinde 2 büyük İtalyan zırhlısı, 4 torpido ile birlikte Boğaziçi yönünde ilerleyerek Ortaköy karşısında demirlemişlerdir. Diğer yandan İstanbul’a gelip gelmeyecekleri günlerdir merakla beklenen Yunan gemilerinin de İstanbul sularına giriş yaptığı görülmüştür. İtilaf filosunun refakatinde bulunan Averof adlı Yunan zırhlı kruvazörüyle 3 Yunan torpido muhribi, Boğaziçi'ne girmeyerek açıkta Ahırkapı karşısında konuşlanmışlardır. Yunan harp gemilerinin arkasında itilaf Akdeniz filosunu oluşturan diğer savaş gemileri özellikle kruvazörler, torpido muhripleri, torpidolar ve diğer muhtelif gemiler Kadıköy, Haydarpaşa, Fenerbahçe açıklarında demirlemişlerdir. İngiliz, Fransız ve İtalyan zırhlıları Boğaziçi'ne doğru mesafe kat ederken, itilaf savaş gemilerinden uçurulan 3 tayyarenin onların üstünde bir müddet dolaştığı görülmüştür.
Alınan istihbarata göre 13 Kasım tarihinde limana gelen itilaf filosu, büyüklü küçüklü toplamda 60 gemiden oluşmaktadır. Donanma limana demir atar atmaz Bahriye Nezareti adına erkân-ı harbiye Reisi Miralay Rıza Bey ile hariciye müsteşarı, amiral gemisi olan Superb dretnotuna istimbotla giderek müttefik filosu komutanı Sir Arthur Calthorpe’a Osmanlı hükümeti adına hoş geldin demişlerdir. Ayrıca Felemenk sefiri de amiral gemisine giderek, Calthorpe’a hoş geldin demiştir. İtilaf filosu 4-5 saat kadar İstanbul Limanı’nda kaldıktan sonra ilk olarak saat 12’de İngiliz zırhlıları, 13’te Fransız zırhlıları, 14’te İtalyan zırhlıları ve arkalarından da Yunan harp gemileri limandan ayrılarak Marmara'ya açılmışlar ve İzmit Körfezi'ne gitmişlerdir. Alınan istihbarata göre itilaf harp gemileri İzmit Körfezi’ni hareket üssü olarak belirlemişlerdir.
İstanbul’a gelen 60 parçalık itilaf donanmasını teşkil eden gemilerden önemli olanlarının isimleri de basında yer almıştır. Buna göre limana gelen büyük İngiliz harp gemileri Superb, Temeraire dretnotları ile Agamemnon ve Lord Nelson zırhlılarından oluşmuştur. Ayrıca birçok kruvazör ile torpido muhribi ve torpidolar bulunmaktadır. Çeşitli kaynaklardan alınan bilgilere göre Fransız harp gemileri ise Bearn, Didero(t), Mirabeau dretnotları ile Demokrasi zırhlısından; Ernest Renan, Jul Mişele kruvazörlerinden ve birçok torpidolardan meydana gelmiştir. İtalyan filosunun sayısı bilinmezken, Yunan filosu ise Averof zırhlı kruvazörüyle 3 torpido muhribinden oluşmuştur.
İtilaf donanmasını teşkil eden önemli gemilerin teknik özellikleri de basında yer almıştır. Buna göre itilaf filosu komutanı Amiral Arthur Calthorpe’a tahsis edilmiş olan Superb dretnotu 19.000 tonilato kapasitesinde ve 21-22 mil sürate sahiptir. 2 bacalı, 2 direkli olan bu dretnot, 30,5’luk 10 adet ve 10,5’luk 16 adet top ile teçhiz edilmiştir. İngiltere’nin Superb sisteminde 3 dretnot bulunmaktadır. Superb dretnotuyla birlikte Dolmabahçe Sarayı önünde demir atmış olan Temeraire dretnotu da Superb dretnotunun eşidir. Agamemnon zırhlısı ise 16,750 tonilato kapasitesinde ve 19 mil süratindedir. Bu zırhlı, dretnotlar sınıfından önceki sisteme haiz harp gemilerinin en mükemmellerinden olup 30,5luk 4 adet, 23,0’lük 10 adet ve 7,6’lık 24 adet topla donatılmıştır. Lord Nilson zırhlısı da Agamemnon zırhlısının eşidir ve İngiltere’nin bu sınıftan olmak üzere yalnızca bu 2 zırhlısı vardır.
Akdeniz'deki Fransız filosu komutanı olan Fransız amirale tahsis edilmiş olan Bearn zırhlısı, İstanbul Limanı’na gelen itilaf filosunun en kuvvetli dretnotlarından birini teşkil etmiştir. Bearn dretnotu 25,200 tonilato kapasitesinde olup 21 mil süratindedir. Bu dretnot 12 adet 34’lük ve 24 adet 14’lük topla teçhiz edilmiş olup Fransa’nın bu sınıftan olmak üzere 5 adet dretnotu mevcuttur. Mirabeau ve Didero(t) dretnotları ise 18.400 tonilato kapasitesinde ve 20 mil süratindedirler. 5’er bacalı ve 2’şer direkli olan bu 2 zırhlıdan her biri 30,5’luk 4’er, 24’lük 12’şer, 7,5’luk 16’şar top ile donatılmışlardır. Bir diğer Fransız gemisi Demokrasi zırhlısı 14.900 tonilato kapasitede olup, sürati 19,5 mildir. Demokrasi zırhlısı 2 bacalı ve 2 direkli olup 4 adet 30,5’lik, 10 adet 19’luk ve 13 adet 6,5’luk topa sahiptir. Arnest Renan, Fransa'nın en son sisteme sahip hızlı giden zırhlı kruvazörlerinden biri olup, 13,640 tonilato kapasitesinde ve takriben 25 mil süratindedir. Bu zırhlı kruvazör, 6 bacalı ve 2 direkli olup 4 adet 19,4’lük, 12 adet 16,4’lük ve 16 adet küçük topla donatılmıştır. Jul Mişele zırhlısı da hızlı giden bir kruvazör olup 12,600 tonilato kapasitesindedir. Hızı saatte 23,5 mildir. Bu kruvazör, 19,4’lük 4 adet, 16,4’lük 12 adet ve 4,7’lik 24 adet topla teçhiz edilmiş ve 4 bacası ile 2 direği mevcuttur.
İstanbul’da bulunan itilaf filosuyla ilgili olarak basında yer alan bir haberde ise Bahriye Nezareti ile itilaf askeri heyeti arasında harp ve nakliye gemilerinin Haliç ve İzmit tersanelerinde tamiri için bir sözleşme imzalandığı duyurulmuştur. Buna göre tamirat ve temizlik bir Fransız-İngiliz-Osmanlı Komisyonunun nezareti altında yapılacak ve bu komisyon, tamir edilecek geminin bağlı olduğu hükümet tarafından ödenmesi gereken ücret ve masrafın miktarını belirleyecektir.
İstanbul’daki itilaf donanmasının faaliyetlerine yönelik olarak basında çıkan haberlerde Karadeniz’deki Alman donanmasının teslimi için Averof zırhlısıyla birlikte birçok İngiliz, Fransız ve İtalyan gemisi ile destroyerinden oluşan bir filonun Sivastopol'daki Alman donanmasını teslim alacağı ileri sürülmüştür. Diğer yandan İtilaf donanmasının İstanbul’a ulaşmasından sonra itilaf askerleri Karadeniz istihkâmlarını işgale başlamışlardır. Bu konuda basında çıkan haberlerde İngiliz askerlerinin Karadeniz Boğazı istihkâmlarını işgal ettikleri ve bunun için de Büyükdere'de itilaf askerinin ikame edildiği bildirilmiştir. Bir başka haberde de Karadeniz Boğazı istihkâmlarının itilaf askerleri tarafından işgal edildiği ve her top başına yalnız 2 nefer bırakıldığı aktarılmıştır. Ayrıca Büyükdere ve civarındaki konaklardan uygun görülenlere itilaf askerlerinin yerleştirileceği haber alınmıştır. Bu esnada itilaf askerlerinin İstanbul’a nakilleri devam etmiştir. Nitekim 16 Kasım günü bir İngiliz nakliye gemisi limana gelmiş ve içindeki piyade ve süvariler karaya çıkarılmışlardır. İngiliz askerleri önlerinde mızıka olacak şekilde Galata'dan Beyoğlu'na gitmişlerdir.
Bu arada itilaf gemilerinin yanı sıra itilaf uçaklarının da zaman zaman şehrin üzerinde devriye gezdikleri görülmektedir. Bu konudaki bir haberde 14 Kasım günü öğleden sonra 4 itilaf tayyaresinin şehrin üzerinde dolaştıkları Boğaziçi, Kadıköy ve Haydarpaşa taraflarında bir iki saat uçuş yaptıkları aktarılmıştır.
5. İtilaf Donanmasının İstanbul’daki Faaliyetleri
Basında çıkan haberlerde itilaf donanmasının İstanbul’a gelişinden sonra İstanbul Limanı merkezli olmak üzere İzmit Limanı, Marmara Denizi, Çanakkale Boğazı ve Karadeniz yönünde bir gemi hareketliliğinin başladığı anlaşılmaktadır. Donanmaya ait küçüklü büyüklü gemiler, bu gemi trafiğinin içinde yer almışlardır. Bu hareketliliğin aktörlerinden birisi İtalyan Rejina Elena zırhlısı olmuştur. 14 Kasım’da İstanbul Limanı’na gelen ve bir İtalyan amiralini taşıyan gemi, akabinde İzmit'e hareket etmiş ve tekrar limana dönmüştür. İtilaf donanmasının İstanbul’a ulaşmasından sonra da itilaf askerlerini taşıyan gemiler limana gelmeye devam etmişlerdir. Nitekim 14 Kasım tarihinde Fransız askerlerini taşıyan 2 Fransız nakliye gemisi de limana ulaşmıştır.
Bu dönemde Boğazdan kopan serseri torpiller, Karadeniz’e geçişlerde ticaret gemileri için tehlike arz etmiştir. Bunu itilaf donanması gemileri için de tehlikeli gören İngilizler, 14 Kasım tarihinde 2 torpil arama gemisini Karadeniz [İstanbul] Boğazı’ndaki torpilleri toplamak üzere Boğaza yönlendirmişlerdir. Diğer yandan asker ve cephane yüklü 20 adet nakliye gemisi Çanakkale Boğazı'ndan Marmara’ya geçmiştir. Bunlardan başka 10 parça harp gemisi de Boğazdan içeriye girmiştir. Bunlar, kruvazör ve torpido geçerden ibaret olup hepsinin de İstanbul Limanı’na gelmesi beklenmektedir. Bu gemiler arasında Yunanlıların Kalkış kruvazörünün de bulunduğu değerlendirilmektedir. Yunan savaş gemisiyle ilgili olarak basında çıkan bir başka haberde de Kalkış ismindeki Yunan zırhlısının Cuma günü Çanakkale'den geçtiği aktarılmıştır. Fakat 15 Kasım tarihinde bir Yunan torpidosu İstanbul’a gelmiş ve Dolmabahçe açıklarında beklemeye başlamıştır. Bunun dışında bir İngiliz hastane gemisi de limana gelmiştir. Ayrıca içinde asker bulunan yandan çarklı bir Fransız gemisi de İstanbul’a gelerek Boğaz’a geçmiştir.
İtilaf gemilerinin hareketliliği bağlamında 20 Kasım günü öğleden sonra 4 bacalı ve 2 direkli büyük bir Fransız kruvazörü İstanbul Limanı’na gelmiş ve Kabataş açıklarında demirlemiştir. Diğer bir Fransız nakliye gemisi de Marmara'ya gitmek üzere aynı gün limandan ayrılmıştır. Ayrıca şimdiye kadar limana gelen torpidolardan daha seri ve yeni sistem (14) numaralı bir İngiliz torpidosu da aynı gün saat 4’te limana gelmiş ve Galata Rıhtımı’na yanaşmıştır. İngiliz askerini taşıyan Katorya adlı bir İngiliz nakliye gemisi de 16 Kasım günü limana ulaşmıştır. İngiliz askerlerinin tamamı karaya çıkarılmış, eşya ve malzemeleri de rıhtım depolarına yerleştirilmiştir. Ayrıca İstanbul’a gelen itilaf askerleri için Sirkeci'de bulunan sevkiyat dairesi binası ile civarındaki depolar tahliye edilmiştir.
İtilaf donanmasında yer alan Yunan gemilerinin hareketliliği dönemin basınınca da yakından takip edilmiştir. Nitekim bu konuda çıkan bir haberde İzmit Limanı’nda bulunan Averof adlı Yunan zırhlısının bir iki güne kadar İstanbul Limanı’na geleceği haber verilmiştir. İtilaf donanmasında yer alan 34 numaralı bir Fransız torpidosu da 24 Kasım akşamı saat 4’te İzmit'e doğru hareket etmiştir. Basında çıkan haberlerden Yunan gemilerinin yanı sıra Yunan uçaklarının da İstanbul’da bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu konuda basında yer alan bir haberde, 26 Kasım sabahı bir Yunan tayyaresinin Ayastefanos'tan uçarak şehrin üzerinde dolaştığı bildirilmiştir. İtilaf gemilerinin hareketliliğiyle ilgili olarak verilen haberde ise Mondros Limanı ile Dersaadet arasında posta naklini sağlayan 24 numaralı İngiliz torpidosunun 26 Kasım akşam Galata Rıhtımı’na yanaştığı duyurulmuştur.
İzmit Limanı’nda bulunan Yunanistan’ın amiral gemisi Averof zırhlısı, 28 Kasım günü limana gelmiş ve Averof’un komutanı Rumca yayın yapan gazetelere bir davetiye göndermiştir. Davetiyede Averof zırhlısının her gün saat 13’ten itibaren bayrak indirileceği zamana kadar ziyaret edilebileceği duyurulmuştur. Ayrıca bir de uyarıda bulunulmuş ve limanın sükûn ve asayişini bozacak her türlü gürültülü gösteriş ve tezahüratın yasak edildiği bildirilmiştir.
6. İtilaf Donanmasının İstanbul’a Gelişi Öncesinde ve Sonrasında Düzenlenen Gösteriler
İtilaf donanması daha İstanbul’a gelmeden basında çıkan haberlerde, Rum unsurların donanmanın İstanbul’a gelmesini hasretle bekledikleri ve bunu bir fırsat gördükleri aktarılmıştır. Ayrıca Türk unsurların vatan ve millet hislerini rencide edecek şekilde gösteriler yaparak donanmanın gelişini kutlamak için hazırlıklara başladıkları bildirilmiştir. Haberin devamında, bu durumun farkında olan hükümetin İzmir’de yaşanan çirkinliklerin payitahtta da yaşanmaması için gayet ciddi ve kesin tedbirler aldığı ifade edilmiştir. Bu bağlamda bu tarz gösterilerin yaşanmasının muhtemel olduğu yerlerde gerekli güvenlik tedbirlerinin alındığı, böylece Osmanlı milletinin gösterdiği vakar duruştan ve hükümetin ortaya koyduğu kuvvetten korkan ve titreyen velveleci güruhun, bu kötü eylemlerini gerçekleştiremedikleri dile getirilmiştir. Haberin devamında itilaf donanması limana geldiği zaman da bunların, hükümetin aynı kudret ve gücü gösterme hakkını elinde tuttuğunu görecekleri uyarısında bulunulmuştur. Ayrıca Rumların kendilerini küçük düşürecek taşkınlıklar ile memleketin asayişini tehdit edecek hareketlerden uzak durmaları temennisi dile getirilmiştir. Haberde, imparatorluğun Ermeni unsurlarına da atıf yapılmış ve Türkler derecesinde Rumlardan fazla bir miktarda duçar olan Ermeni vatandaşların memleketin felaket içinde bulunduğu bir dönemde sükûnetlerini, itidallerini ve basiretlerini rüşd ve kemal ile ortaya koymaya muvaffak oldukları beyan edilmiştir.
Bu konuda basında çıkan bir başka haberde ise itilaf devletleriyle Osmanlı Devleti arasında dokuz gün önce akdedilen ateşkesin şartlarının peyderpey tatbikine devam edildiği duyurulmuştur. Bu bağlamda boğazların geçilebilir bir hale getirilebilmesi için gereken çalışmaların bugün yarın tamamıyla sona ereceği ve itilaf gemilerinin yakında İstanbul’a gelmelerinin bir emr-i vâki olduğu bildirilmiştir. Haberin devamında bu münasebetle ne yazık ki bazı taşkınlıklara şahit olunduğu hatırlatılmış, ırk ve mezhep ayrımı olmaksızın memleketi seven bütün vatan evlatlarının itidallerini muhafaza etmeleri gerektiği tavsiyesinde bulunulmuştur.
İtilaf öncü gemilerinin İstanbul’a gelişi Rumlarca neşeyle karşılanırken, Türklerin de tepkisiyle karşılanmıştır. Nitekim 10 Kasım günü Fransız bandıralı torpidonun Sarayburnu önünden geçişini gören halk, rıhtıma saldırmıştır. Fakat birkaç günden beri hükûmetin basiret sahibi bir duruşla yollarda mevki almış olması, bahriye personeli ile polis ve inzibat memurlarının derhal göreve başlayarak rıhtımın Karaköy yönünden içeriye kimseyi bırakmaması, asayişin her yönüyle sağlanmasını temin etmiştir. İtilaf donanmasının İstanbul’a gelişiyle ilgili olarak basında çıkan haberlerde, limana giren itilaf donanmasını görmek için meraklı ve neşeli bir şekilde rıhtımlara, tepelere, manzaralı yerlere koşan bir kısım kalabalığın olduğu dile getirilmiştir. Bu konuda yapılan değerlendirmede dört yıl öncesine atıf yapılarak, aynı bihaber güruhun dört sene evvel de yine aynı gafilane neşeyle iki musibet gemiyi - Goben/Yavuz ve Breslavı/Midilli - görebilmek arzusuyla çırpınarak aynı rıhtımlara, aynı tepelere ve aynı manzaralı yerlere koştukları hatırlatılmıştır.
Bu konudaki bir başka habere göre de itilaf filosu limana geldiği esnada onları seyretmek için sahil boylarında ve köprü üzerinde bir kalabalık toplanmıştır. Asayişi muhafaza etmek için her tarafta ve özellikle de Galata taraflarında çok sayıda devriye dolaşmış, böylece asayişi bozacak bir olayın yaşanması önlenmiştir. Diğer yandan hasım devletler tebaası, filonun gelişini kutlamak için bayrak açma konusunda kendilerine izin verilmesini Polis Müdüriyet-i Umûmiyesi'nden rica etmişlerdir. Müdüriyet tarafından verilen izin üzerine hasım devletler tebaası, Osmanlı bayrağıyla birlikte uyruklarına göre çeşitli bayraklar açmışlardır.
İtilaf donanmasının yanı sıra gemilerle şehre gelen itilaf askerleri de gösterilerle karşılanmıştır. Bu konuda çıkan bir haberde 16 Kasım akşamı İstanbul limanına ulaşan bir tabur İngiliz süvarisinin kendilerine ayrılan kışlaya gitmek üzere Beyoğlu'ndan geçtiği esnada Galatasaray karşısında toplanan halk arasındaki bir takım sefil güruh ile gayr-ı Müslim çocukların münasebetsiz gösterilerde bulunmak istedikleri aktarılmıştır. Haberde, polis merkezinden gönderilen komiser ve polisler marifetiyle grubun dağıtılarak, susturulduğu aktarılmıştır. Diğer yandan 17 Kasım Pazar günü Beyoğlu'nda bulunan ecnebi binaları, itilâf devletleri bandıraları ile donatılmış ve akşamüzeri sokaklardaki coşku ve gürültü, tramvayların geliş ve gidişlerine engel olacak dereceye ulaşmıştır. Rumlardan oluşan bir zümre yine Fransız kulübünün önünde toplanarak yaya kaldırımlarını işgal etmiştir. Caddeden geçmekte olan süngülü 5 İngiliz neferinin arkasına takılan sefil bir güruh, bağırıp çağırmak istemişse de bu girişimleri zabıta tarafından engellenmiştir. Türkler ile kader ve haysiyet sahibi diğer kişiler ise ağırbaşlılıklarına ve sükûnetlerine halel getirmeyerek, bu duruma karşı büyük bir ciddiyetle hareket etmişlerdir.
İtilaf donanmasının İstanbul’a gelmesi üzerine bazı binaların itilaf devletlerinin bayraklarıyla donatıldığı görülmüştür. Makriköy ile Beyoğlu civarındaki ecnebi binalarıyla, Rum hanelerine itilaf devletleri ve bilhassa Yunan bayrakları çekilmeye başlanmıştır. Ayrıca alınan istihbarata göre şehir içinde ikamet edecek bir yer bulamayan bazı İngiliz ve Fransız subayların kendilerine kolay bir çözüm buldukları aktarılmıştır. Buna göre itilaf gemilerinin gelişini kutlamak için bayrak çeken ne kadar mekân varsa, açıkta kalan aynı devletler subaylarını da kendi hanelerine kabul ederek geçici bir süre misafirliklerine müsaade etmelerinden dolayı bu binaların kapıları önüne birer süngülü asker koymaya başlamışlardır. Fakat bu durumdan oldukça rahatsız olan Rumlar, bayrak astıklarına ziyadesiyle pişman olmuşlarsa da bu müşkülleri ancak odalardan biri, bir subaya tahsis edilmek suretiyle halledilebilmiştir. Diğer yandan bu konuda basında çıkan haberlerde, bayrakların kaldırılmasıyla ilgili olarak Polis Müdüriyet-i Umûmiyesinden matbuat kanalıyla resmi bir tebliğ yapıldığı, bunun üzerine bayrak asan bütün mekânlarda yirmi dört saat zarfında bayrakların tamamıyla indirilmiş olduğu ve neticede gerek Beyoğlu, gerekse Galata sokaklarında sükûnetin sağlandığı aktarılmıştır. Rum Patrikhanesi ise, itilaf filolarının limana gelişini kutlamak için Rum mektepleri müdürlerine gönderdiği talimatta, okullarını 3 gün süreyle tatil etmelerini emretmiştir. İtilaf donanması ve askerlerinin karşılanmasına gayr-i Müslim unsurların yanı sıra şehirde bulunan ve mütareke şartları gereği salıverilen İngiliz, Fransız ve Hintli askerlerin de katıldıkları görülmüştür. Bunlar rıhtım boyunca konuşlanmışlar ve bir müfreze bahriye personeli de resmi karşılama törenine katılmıştır.
İtilaf donanmasının İzmit’e ulaşmasıyla ilgili olarak basında çıkan bir haberde ise donanmanın şehre gelmesine müteakip şehirde bir karışıklık yaşandığının işitildiği, fakat yapılan tahkikat neticesinde böyle bir şeyin aslı ve esasının olmadığı bildirilmiştir. Bu konuyla ilgili olarak kaleme alınan bir başka haberde de İzmit’te karışıklık yaşandığı yönünde dolaşan söylentilerin aslı ve esasının olmadığı tekrarlanmıştır. Haberin devamında olayın aslına değinilmiş ve gece İzmit Balıkpazarı'nda bir evde yangın çıktığı ve bundan dolayı da defaatle silah seslerinin işitildiği aktarılmıştır. Silah seslerinin itilaf donanması gemilerinden de işitildiği, yangın alevlerinin de görüldüğü ve bunun üzerine derhal karaya asker ve tulumba çıkarıldığı dile getirilmiştir.
7. İtilaf Donanması Yetkililerinin Faaliyetleri ve Beyanları
İtilaf donanmasının İstanbul’a gelmesi sonrasında işgal için kullanılan itilaf askerlerinin yanı sıra bazı yüksek rütbeli itilaf subaylarının da karaya çıktıkları görülmüştür. Karaya çıkan itilaf askeri yetkilileri, zaman kaybetmeden faaliyetlerine başlamışlardır. Nitekim İngiliz askeri heyeti, 13 Kasım tarihinde Babıali’de Sadrazam Paşa'yı ziyaret etmiş ve bazı konularda görüşmeler yapmıştır. İtilaf donanmasının İstanbul’a gelmesinden sonra Fransız amiraller de karaya çıkmışlardır. Rıhtıma yanaşan Fransız torpidosundan Fransız Amiral Amet inmiş ve Fransız bahriyesi personeli tarafından resmi törenle karşılanmıştır. Amet, Fransız ve amiral bayraklarıyla donatılmış bir otomobile binerek Fransa sefarethanesine gitmiştir. Amiral, 17 Kasım günü de Babıali'ye gelmiş ve Sadrazam Paşa’yı ziyaret ederek kendisiyle bir müddet görüşmüştür.
13 Kasım tarihinde İstanbul’a gelen yalnızca Fransız amiral Amet değildir. Aynı tarihte ayrıca 2 İngiliz amirali de İstanbul’a gelmiştir. Basına sızan haberlerde Fransız amiral gemisi Didero(t) zırhlısının komutanının beyanına yer verilmiştir. Buna göre Fransız amiral, ihtimal dâhilinde İstanbul'da az bir zaman kalacaklarını ve filolarından birkaç gemiyi kendilerini bekleyen müttefik ve dostlarını ziyaret etmek üzere Karadeniz'e göndereceklerini belirtmiştir. İstanbul’da bulunan diğer bir Fransız gemisi Arian’dan Albay Morfi ile yapılan mülakatta, muhabir kendisine İstanbul’dan ne zaman hareket edeceklerini sormuştur. Albay verdiği cevapta bunun tarihinin belli olmadığını, diğer gemilerin İzmit Limanı’na gittiğini ve filonun da pek yakında Karadeniz'e gideceğini düşündüğünü ifade etmiştir.
Bu dönemde İstanbul’a gelen bir diğer üst düzey yetkili de Selanik itilaf kuvvetleri komutanı ve erkânı harbiyesi olmuştur. Kendisi ve erkânı istimbot ile Galata Rıhtımı’na çıkmış ve orada Erkân-ı Harbiye Reisi Cevad Paşa ile İstanbul Muhâfızı Fevzi Paşa tarafından karşılanmıştır. İtilaf komutanı ve erkânı, Cevad Paşa ile çok samimi şekilde tokalaşmış ve kendisinin Çanakkale müdafaasında gösterdiği kahramanlığı takdir ettiklerini Paşa’ya beyan etmişlerdir. Akabinde ise general ve mahiyeti otomobiller ile ikametlerine tahsis edilen Pera Palas oteline gitmişlerdir. İngiliz askeri erkânıyla birlikte şehre gelen ve Pera Palas otelinde ikamet eden İngiliz miralayı Tempi de bu dönemde basına mülakat vermiştir. Miralay mülakatında siyasi durum hakkında demeç verme yetkisinin olmadığını belirtmiş ve ilk defa olarak İstanbul'a geldiğini söylemiştir. Devamında ise Çanakkale'den İstanbul'a gelirken manzaranın çok güzel olduğunu ve kendisinin de iki üç seneden beri Çanakkale'nin ablukasında bulunduğunu aktarmıştır. Türklerin Cihan Savaşı’na katılmalarına teessüf ettiğini dile getiren Tempi, kendilerinin Türklerle daima çok iyi olduklarını, Türklerin dostu olduklarını ve dost olarak geçinmek istediklerini ifade etmiştir. Ona göre Türkler, Almanlara kapılmışlar ve zor duruma düşmüşlerdir.
Bu dönemin önemli aktörlerinden birisi de müttefik filosu komutanı Amiral Arthur Somerset Calthorpe olmuştur. Kendisinin İstanbul’a gelişi ve çalışmaları hakkında basında çıkan haberlerde, Amiral Calthorpe’un 14 Kasım günü öğleden sonra saat iki buçukta Superb dretnotuyla şehre geleceği ve resmi liman dairesine çıkarak İngiliz sefarethanesine gideceği bildirilmiştir. Superb dretnotu ise sürekli olarak İstanbul Limanı’nda demirleyecektir. Habere göre Calthorpe’un ikametgâhı ve özel dairesi İngiliz sefarethanesi olacaktır. Amiral, sefarethaneye gittiği zaman sefarethaneye resmi ve gösterişli bir törenle İngiliz bandırası çekilecektir. Burada ayrıca Calthorpe’un gazetecilere sürekli olarak bilgi vermesi için özel bir dairesi de olacaktır.
Amiral Calthorpe’un İstanbul’a gelişi ve buradaki faaliyetleri bu dönemde basını ziyadesiyle meşgul etmiştir. Bu konuyla ilgili olarak basında çıkan bir haberde, kendisinin bir gazete heyetinin hoş geldin merasimini memnuniyetle kabul ettiği ve bazı konularda görüşlerini ortaya koyduğu ifade edilmiştir. Gazetenin haberine göre Calthorpe konuşmasında, mevcut harbin müttefik hükümetlere özellikle de Türkiye’ye yardımcı olmadığını belirtmiştir. Sebebinin ise kötü talihten başka bir şey olmadığını, Türk ordusunun kahramanlığının ve yiğitliğinin tarih âleminde mümtaz bir yeri olacağını ve bu takdire bütün itilaf devletlerinin de katıldığını bildirmiştir. Haberde, Amiral Calthorpe'un şehirdeki görevine de değinilmiş ve kendisinin limana gelen bütün itilaf devletleri donanmalarının başkomutanı ve barış antlaşmasının imzalanmasına kadar olan süreçte de adı geçen hükümetlerin Osmanlı hükümeti nezdindeki siyasi temsilcisi olduğu vurgulanmıştır.
14 Kasım günü İstanbul’a gelen Amiral Calthorpe, zaman geçirmeden temaslarına başlamış ve aynı gün yanına erkânı harbiyesinden birkaç kişiyi de alarak Babıali’de Sadrazam Paşa’yı ziyaret etmiştir. Amiral Calthorpe’un İstanbul’daki faaliyetleriyle ilgili olarak basında yer alan bir başka haberde ise, kendisinin 16 Kasım günü Hariciye Nezaretine gelerek Hariciye Nâzırı Mustafa Reşid Paşa'yı ziyaret ettiği haber verilmiştir. Amiralin faaliyetleriyle ilgili bir başka haberde ise İstanbul ile Sofya arasında başlaması beklenilen telgraf ve şimendifer bağlantısının Amiral Calthorpe tarafından tepkiyle karşılandığı duyurulmuştur. Haberde amiralin telgraf muhaberesinin kesilmesini, şimendiferler konusunun da ertelenmesini istediği bildirilmiştir. Calthorpe’un bu talebi ilerleyen günlerde hükümet tarafından yerine getirilecektir. Bu komuyla ilgili olarak basında çıkan bir haberde, şehirde bulunan itilaf amirallerinin talebi üzerine hükûmetin Bulgaristan ile siyasi münasebetlerini kesmeye razı olduğu bildirilmiştir. Ayrıca Bulgar sefirinin birkaç güne kadar şehirden ayrılacağı ve Bulgaristan'daki sefaret erkânının da geriye çağrılacağı duyurulmuştur.
Bu ve bunun gibi haberlerin her geçen gün gazete sütunlarını doldurmaya devam ettiği görülmüştür. Çünkü itilaf devletleri yetkililerinin sınırsız talepleri ve bunların karşılanması konusunda hükümete yönelik baskıları gün geçtikçe daha da arttırmış, bu da beraberinde önlenemeyen tavizleri getirmiştir.
Sonuç
Mondros Ateşkes Antlaşması sürecinde ve sonrasında yaşanan gelişmeleri basınının, dönemin şartları ölçüsünde, yakından takip etmeye çalıştığı ve bunu okuyucularıyla paylaştığı görülmüştür. Bu bağlamda boğazların açılması çalışmalarına, itilaf donanmasının hangi ülkelerden oluştuğuna, donanmanın İstanbul’a ne zaman geleceğine, itilaf donanmasında İtalyan ve Yunan gemilerinin olup olmayacağına, boğazlardaki mevzilerin işgaline, itilaf devletleri askerlerinin ve komuta kademesinin İstanbul’daki faaliyetlerine, vd. yönelik haberler gazete sayfalarına taşımıştır. Dönemin gazeteleri mütarekenin boğazlarla ilgili birinci maddesinin uygulanmasını yakından takip etmiş, Çanakkale ve İstanbul Boğazlarındaki mayın tarama faaliyetlerini mercek altına almıştır. İtilaf donanmasına ayrı bir ihtimam gösterilmiş ve donanmayı teşkil eden ülkelerin kimlerden oluştuğu sorusu cevap bulmuştur. Ayrıca donanmadaki önemli gemilerin teknik özelliklerine yer verilmiştir. İtilaf donanmasının İstanbul’a gelişi esnasında gayrimüslim unsurlarca, özellikle de Rumlarca, düzenlenen gösteriler, gazetelerin konusunu oluşturmuştur. İtilaf donanmasının faaliyetlerinin, bilhassa da Yunan gemilerinin hareketlerinin basın tarafından yakından takip edildiği ve bilgilerin süratle okuyucuya aktarıldığı tespit edilmiştir. Karaya çıkan itilaf askerlerinin şehre yerleştirilmeleri, iskânları ve barınmaları görülen o ki basının gözünden kaçmamıştır. İtilaf devletleri askeri heyetlerinin hükümet nezdindeki ziyaretleri ile itilaf donanması subaylarının basındaki beyanları, o dönem Türk basının ana gündem maddelerini oluşturmuştur.
Kaynakça
“Amiral Amet Bâb-ı âlide”, Sabah, 18 Teşrin-i sâni 1334 [18 Kasım 1918], s. 1.
“Amiral Calthorpe Hariciyede”, Sabah, 17 Teşrin-i sâni 1334 [17 Kasım 1918], s. 2.
“Amiral Calthorpe’un Beyanı”, İkdam, 14 Teşrin-i sâni 1334 [14 Kasım 1918], s. 1.
“Amiral Calthorpe’un Emri”, Sabah, 18 Teşrin-i sâni 1334 [18 Kasım 1918], s. 1.
“Averof Kumandanının Daveti”, Hadisat, 29 Teşrin-i sâni 1334 [29 Kasım 1918], s. 2.
“Bayraklar Kalktı”, Hadisat, 20 Teşrin-i sâni 1334 [20 Kasım 1918], s. 2.
“Bayraklar Meselesi, Hadisat, 20 Teşrin-i sâni 1334 [20 Kasım 1918], s. 2.
“Beyoğlu Ahvali”, Hadisat, 18 Teşrin-i sâni 1334 [18 Kasım 1918], s. 2.
“Bir Fransız Zırhlısı Kumandanının Sözü”, İkdam, 16 Teşrin-i sâni 1334 [16 Kasım 1918], s. 1.
“Boğazlar Önündeki İtilaf Sefâini”, Hadisat, 10 Teşrin-i sâni 1334 [10 Kasım 1918], s. 2.
“Boğazların Kuvve-i İşgaliyesi”, Hadisat, 7 Teşrin-i sâni 1334 [7 Kasım 1918], s. 2.
“Boğazların Tathiratı Niçin Gecikmiş”, Hadisat, 9 Teşrin-i sâni 1334 [9 Kasım 1918], s. 2.
“Boğazların Tathiri”, Hadisat, 7 Teşrin-i sâni 1334 [7 Kasım 1918], s. 2.
“Bulgaristanla Kat’-ı Münasebat-Sefir Gidiyor”, Hadisat, 29 Teşrin-i sâni 1334 [29 Kasım 1918], s. 1.
“Çanakkale Boğazı”, Hadisat, 8 Teşrin-i sâni 1334 [8 Kasım 1918], s. 2.
“Çanakkale Müdâfi‘i Cevap Paşa”, İkdam, 14 Teşrin-i sâni 1334 [14 Kasım 1918], s. 1.
“Dün Gelen Fransız ve İngiliz Torpidoları”, Hadisat, 11 Teşrin-i sâni 1334 [11 Kasım 1918], s. 2.
“Dün Gelen Gemiler”, Hadisat, 16 Teşrin-i sâni 1334 [16 Kasım 1918], s. 1.
“Dün Gelen İngiliz Askerleri”, Sabah, 17 Teşrin-i sâni 1334 [17 Kasım 1918], s. 2.
“Fransız Gemisinde”, Tasvir-i Efkâr, 1 Teşrin-i sâni 1334 [1 Kasım 1918], s. 1.
s. 2.
“Fransız Heyet-i Bahriyesi”, İkdam, 14 Teşrin-i sâni 1334 [14 Kasım 1918], s. 1.
Hadisat, 11 Teşrin-i sâni 1334 [11 Kasım 1918], s. 2.
Hadisat, 17 Teşrin-i sâni 1334 [17 Kasım 1918], s. 2.
“İki Sefine-i Müsibet”, Hadisat, 15 Teşrin-i sâni 1334 [15 Kasım 1918], s. 1.
“İngiliz Heyeti Babıali’de”, İkdam, 15 Teşrin-i sâni 1334 [15 Kasım 1918], s. 2.
“İngiliz Heyetinin Ziyaretleri ve İhtisasları”, Tasvir-i Efkâr, 1 Teşrin-i sâni 1334 [1 Kasım 1918], s. 1.
“İtalyan Amirali”, Hadisat, 15 Teşrin-i sâni 1334 [15 Kasım 1918], s. 2.
“İ’tilâf Donanması”, Hadisat, 16 Teşrin-i sâni 1334 [16 Kasım 1918], s. 1.
“İ’tilâf Donanması Bugün Geliyor”, Hadisat, 13 Teşrin-i sâni 1334 [13 Kasım 1918], s. 2.
“İtilaf Donanması Çanakkale’den Girdi mi?”, Hadisat, 2 Teşrin-i sâni 1334 [2 Kasım 1918], s. 2.
“İ’tilaf Filosu”, Hadisat, 12 Teşrin-i sâni 1334 [12 Kasım 1918], s. 1.
“İ’tilâf Filosu”, Hadisat, 22 Teşrin-i sâni 1334 [22 Kasım 1918], s. 2.
“İ’tilâf Filosunun Muvasalatı”, Sabah, 14 Teşrin-i sâni 1334 [14 Kasım 1918], s. 1.
“İ’tilaf Sefâin-i Harbiyesi”, Hadisat, 10 Teşrin-i sâni 1334 [10 Kasım 1918], s. 2.
“İ’tilâf Sefâin-i Harbiyesi Geliyor”, Hadisat, 13 Teşrin-i sâni 1334 [13 Kasım 1918], s. 1.
“İ’tilâf Sefâin-i Harbiyesi Hakkında Malumat”, Sabah, 14 Teşrin-i sâni 1334 [14 Kasım 1918], s. 2.
“İ'tilâf Sefâin-i Ticariyesi”, Hadisat, 6 Teşrin-i sâni 1334 [6 Kasım 1918], s. 2.
“İtilaf Sefâininin Tersanemizde Tamiri, Tasvir-i Efkâr, 31 Teşrin-i evvel 1334 [31 Ekim 1918], s. 1.
“İ’tilâf Tayyareleri”, Sabah, 15 Teşrin-i sâni 1334 [15 Kasım 1918], s. 2.
“İ'tilâf Torpidolarının Ziyareti”, Hadisat, 13 Teşrin-i sâni 1334 [13 Kasım 1918], s. 1.
“İ’tilâf Zabitanı Babıalide”, İkdam, 14 Teşrin-i sâni 1334 [14 Kasım 1918], s. 1.
“İzmit'de İğtişâş Şâyi‘ası”, Hadisat, 15 Teşrin-i sâni 1334 [15 Kasım 1918], s. 2.
“İzmit’teki Vak’a Ne İmiş?”, Sabah, 16 Teşrin-i sâni 1334 [16 Kasım 1918], s. 2.
“Kalkış Zırhlısı”, Hadisat, 19 Teşrin-i sâni 1334 [19 Kasım 1918], s. 2.
“Karadeniz Boğazı İstihkâmatı”, Sabah, 15 Teşrin-i sâni 1334 [15 Kasım 1918], s. 1.
“Karadeniz Boğazındaki İstihkâmlar”, Hadisat, 13 Teşrin-i sâni 1334 [13 Kasım 1918], s. 1.
“Karadeniz Boğazının Tathiratı”, Hadisat, 10 Teşrin-i sâni 1334 [10 Kasım 1918], s. 2.
“Karadeniz İstihkâmlarının İşgali”, Sabah, 14 Teşrin-i sâni 1334 [14 Kasım 1918], s. 2.
“Men’i Nümayiş”, Hadisat, 17 Teşrin-i sâni 1334 [17 Kasım 1918], s. 2.
“Miralay Mister Tempi ile Mülakaat”, Sabah, 14 Teşrin-i sâni 1334 [14 Kasım 1918], s. 2.
“Miralay Mörfi”, Hadisat, 14 Teşrin-i sâni 1334 [14 Kasım 1918], s. 1,2.
“Mutasavvir Nümayişler, Hükümetin Tedâbir-i Sâibesi”, Tasvir-i Efkâr, 1 Teşrin-i sâni 1334 [1 Kasım 1918], s. 1.
“Mütareke Metni ve Şerhi”, Tasvir-i Efkâr, 3 Teşrin-i sâni 1334 [3 Kasım 1918], s. 1.
“Mütareke Şerâitinin Metn-i Resmisi”, Hadisat, 3 Teşrin-i sâni 1334 [3 Kasım 1918], s. 1.
“Mütareke ve Netâciyici”, Tasvir-i Efkâr, 2 Teşrin-i sâni 1334 [2 Kasım 1918], s. 1.
“Müteferrik Havadis”, Hadisat, 15 Teşrin-i sâni 1334 [15 Kasım 1918], s. 2.
“Müteferrik Havadis”, Hadisat, 21 Teşrin-i sâni 1334 [21 Kasım 1918], s. 2.
“Müteferrik Havadis”, Hadisat, 25 Teşrin-i sâni 1334 [25 Kasım 1918], s. 2.
“Müteferrik Havadis”, Hadisat, 26 Teşrin-i sâni 1334 [26 Kasım 1918], s. 2.
“Müteferrik Havadis”, Hadisat, 27 Teşrin-i sâni 1334 [27 Kasım 1918], s. 2.
“Rıhtımda i’tilaf askerleri”, İkdam, 14 Teşrin-i sâni 1334 [14 Kasım 1918], s. 1.
“Rum Patrikhanesinin Bir Emri”, Sabah, 16 Teşrin-i sâni 1334 [16 Kasım 1918], s. 1.
“Sefâin-i Harbiyemiz Ne Olacak”, Tasvir-i Efkâr, 31 Teşrin-i evvel 1334 [31 Ekim 1918], s. 1.
“Üç Amiral Geldi”, İkdam, 14 Teşrin-i sâni 1334 [14 Kasım 1918], s. 1.
Vakit, 1 Teşrin-i sâni 1334 [1 Kasım 1918], s. 1.
Vakit, 2 Teşrin-i sâni 1334 [2 Kasım 1918], s. 1.
Vakit, 6 Teşrin-i sâni 1334 [6 Kasım 1918], s. 1.
Vakit, 14 Teşrin-i sâni 1334 [14 Kasım 1918], s. 1.
“Vaz’iyet-i Siyasiye-i Umumiye”, Hadisat, 9 Teşrin-i sâni 1334 [9 Kasım 1918], s. 1.
EKLER
EK 1: İtilaf Devletlerinin İşgalini Arzu Ettikleri Boğaz ve Havalisi
(Vakit, 1 Teşrin-i sâni 1334 [1 Kasım 1918], s. 1)
EK 2: Mondros Mütarekesi’nin İmzalandığı Agamemnon Zırhlısı
(Vakit, 2 Teşrin-i sâni 1334 [2 Kasım 1918], s. 1)
EK 3: Mütarekenin İmzalandığı ve İtilaf Gemilerinin Beklediği Mondros Limanı
(Vakit, 6 Teşrin-i sâni 1334 [6 Kasım 1918], s. 1)
EK 4: Fransız Amiralini Taşıyan Fransız Zırhlısı
(Vakit, 14 Teşrin-i sâni 1334 [14 Kasım 1918], s. 1)
EK 5: İngiliz Amiralini Taşıyan İngiliz Zırhlısı
(Vakit, 14 Teşrin-i sâni 1334 [14 Kasım 1918], s. 1)
Translation - English THE ARRIVAL OF THE ALLIED FLEET IN ISTANBUL AND THEIR ACTIVITIES ACCORDING TO TURKISH PRESS
Mesut YAVAŞ*
Abstract
This study aims to convey information regarding arrival of the Allied fleet in Istanbul and their activities through Turkish press of the time. Given the fact that newspapers were significant mass media tools in conveying and circulating news, information, thoughts and comments to a much larger masses as well as creating public opinion in a world where radio and television did not exist, the newspapers of İkdam, Sabah, Tasvir-i Efkâr, Vakit and Hadisat which had wide circulation at that time were assessed as rich heritages for tracking back the incidents and conveying the past experiences to the present, and they formed the main reference points of this study. The study examines the period starting from contracting date of Armistice of Moudros until the end of 1918 by taking into consideration the date of 22 November 1918 on which the Allied powers, who were aware of the strength of newspapers and their importance for social benefit, censored the press and by officializing the said censorship with the decree of Meclis-i Vükelâ (Council of Ministers) on early December, 1918. First, all kind information, news, comments, interviews, articles and so forth which were published on newspapers regarding activities of the Allied powers were determined. Thereafter, firstly transcription and then simplification of these resources were conducted, and they were made ready to use and interpret for the study. The references of the study were not limited to only newspapers. In addition, it was benefitted from many memoirs, research works, articles, manifestos, et cetera appearing in this period, and these sources were widely used within the scope of the study. The subject of this study is the arrival of the Allied fleet in Istanbul and their activities. In this context, firstly, the developments and precautions experienced and taken in the Sea of Marmara and Istanbul before the arrival of the Allied fleet in Istanbul were discussed. The states constituting the Allied fleet as well as number, type and technical features of the ships of the fleet were determined. Moreover, deployment of the Allied fleet on Bosphorus was examined elaborately. The Allied soldiers’ disembarking and commencing invasion was one of the important topics of this study. Military organization of the Allied powers, the relationships of the Allied military representatives with Ottoman Porte and the functions of embassies of those states were among the other topics discussed in this study. Declarations of the Allied Powers, military representatives and government officials for the activities of the Allied fleet and the Allied soldiers in Istanbul, the effects of arrival of the the Allied fleet in Istanbul on non-Muslims were other topics of the study. All these topics constituting the context of the subject were discussed within the study in accordance with the aspects of the newspaper of the time and assessed from the perspective of press language.
Keywords: Ottoman Empire, Allied Powers, Allied Fleet, Invasion of Istanbul
* Dr. Çanakkale Onsekiz Mart University, [email protected]
1. Press Reports about the Allied Fleet After the Armistice of Moudros
It was seen that the signing of the Armistice of Moudros was widely reported in the press. As a matter of fact, the activities of the Allied fleet were also included in the assessments made on this subject. In a report titled “Repairment of the Allied Ships in Our Shipyard” it was reported that control of places such as shipyards and gunpowder houses in Istanbul would be left to the soldiers of the Allied states. In the rest of this report, in this case, the Allied states could carry out minor repairs of warships in these shipyards if they wished. Indeed, it would be seen that an agreement was reached between the representatives of the Allied navy and the government who would come to Istanbul in the coming days.
In the report titled "What About Our War Ships?", it was stated that as a requirement of the armistice, Ottoman war ships would be captured by the Allied Naval Forces in a safe zone. It was emphasized that it was not even regarded as possible for the Allied forces to capture the warships with various reasons. Additionally, it was predicted that war would end in the west, as well as in the east, and it was not regarded as possible that the Allied forces would need to utilize sundry ships of Ottoman Empire.
The press reports, which were published before the arrival of the Allied fleet in Istanbul, were chiefly about when the straits would be open and when the Allied fleet would come to Istanbul. However, the question of whether the fleet would stay in Istanbul or not became the current issue, as well. In the press reports and comments, it was expressed that as soon as the straits were opened, the Allied ships would begin passing through the straits. Furthermore, in the assessments, these ships were not predicted to stay permanently in Port of Istanbul. These ships were thought to enter the shipyard only while their repairments.
After the Armistice of Moudros, one of the first issues on this subject was whether the Allied fleet passed through the Dardanelles or not. As a matter of fact, it was conveyed to the reader that the newspapers publishing in Greek wrote reports stating that the Allied fleet went through the Dardanelles; however, as a result of several investigations, it was understood that this report was not accurate. Another issue being wondered about the Allied fleet was whether Italian or Greek ships would be involved in this fleet or not. In a report concerning this issue, it was conveyed that there were activities which aimed not to allow any ships belonging to these two states. Even though relationships between Ottoman government and aforesaid states, particularly Greece, were in conflict, it was expressed that there was not enmity and so an armistice was not required. Because of being allies with England and France, it was pointed out that it was not possible to forbid the ships belonging to Italy and Greece to arrive in the Black Sea. However, when it was resolved for the ships of these two states to cross into the Black Sea, it was indicated that these ships could pass through Istanbul only at night. After the announcement of Armistice of Moudros to the press, in an interview which was conducted with Mister Rauf, the First Lord of Admiralty, the issue of straits was the main topic, and it was asked to him whether it was reasonable to open the straits and to allow the invasion of fortifications by the Allied forces. In his reply, Mister Rauf declared that it was reasonable to open the straits.
2. The Issue of the Straits and the Clean-up of the Straits according to the Armistice of Moudros
The issue of the Straits was remarkable because it constitutes the first article of the Armistice of Moudros, signed on 30 October 1918. The first article of the armistice, which consisted of 25 articles, was related to the straits and their fortifications. According to this, the opening of the Dardanelles and the Black Sea Straits for the crossing to the Black Sea and the transition to the Black Sea would be ensured. In addition, the Dardanelles and The Black Sea fortifications would be occupied by the Allies. In the press reports regarding the application of the armistice's first article, it was noted that there were some misunderstandings about this issue. As a matter of fact, in this context, a report reminded that the occupation of fortifications in the Dardanelles and Black Sea [Istanbul] Straits by Allied forces was in accordance with the articles of the signed armistice. In the rest of these news, it was suggested that ten percent of the Allied occupation forces would consist of Ottoman forces. Some newspapers misinterpreted by this news and wrote that the armistice had been amended to the article on the occupation of the straits. According to the newspaper, the article as to the straits was not changed, only the application of the article was determined in this way. As a matter of fact, it would be seen that the English, who occupied the positions in the Bosphorus, left two soldiers at the each cannon.
From the signing of the Armistice of Moudros to the arrival of the Allied fleet in Istanbul, it was seen that efforts to clean the Dardanelles from torpedoes were frequently mentioned in newspaper pages. In a report on this issue, it was reported that the effort of cleaning the torpedoes in the Dardanelles continued rapidly. In the rest of this report, it was expressed that there were many torpedoes that were replaced by the currents of seawater for four years, and when the collection of them would end, even by the Admiralty, was not known. In another report on this issue, it was reported that the clean-up of the torpedoes in Dardanelles was completed, and that one of the Allied vessels carrying out the scanning activities was hit by a torpedo and sank.
Efforts to clean the straits from torpedoes were also interrupted from time to time due to weather conditions caused by wind and fog. This situation caused the Allied delegation to come to Istanbul delay for a day or two. Another report referring to the weather in connection with the clean-up of the Dardanelles was that the work to clean the strait continued; however, there were difficulties in the works due to wind and fog. Floating torpedoes were torn apart and prevented the free passage of the ships, the report said, therefore, it was reported that the warships coming to Istanbul were expected to be in the city only three or four days later.
In addition to the Dardanelles, the Black Sea [Istanbul] Strait was quickly started to be cleaned of torpedoes. In the media reports that scanning activities were being carried out in the Bosphorus through torpedo searching vessels, if the weather was favorable, it may be possible for ships to move freely to the Black Sea for up to a few days. In another press report on the Black Sea Strait, it was reported that the units coming to Istanbul in two or three days would occupy the shipyard with the Black Sea Strait fortifications and that the majority of these units would be formed by English troops.
3. Pioneer Ships and Military Delegations Arriving in Istanbul Before the Arrival of The Allied Fleet
Long before the arrival of the Allied fleet to Istanbul, an English delegation came to Istanbul in order to connect with the government in compliance with the Armistice of Moudros. Within the delegation, which was under the presidency of Colonel Murphy, there were two ground and two naval officers, and the delegation settled in the Pera Palace Hotel.
On the days following the Armistice of Moudros, before the arrival of the fleet, it was seen that meager number of warships arrived in Istanbul. Indeed, it was the first time that there was a French warship in Istanbul after 4 years. French ship, named as Arian, was captured from Germans and sent to Çanakkale as a torpedo scanning ship. In company with this ship, a French military delegation arrived in Istanbul, as well. A French officer who made a statement to the press under the title of "Istanbul Range Point Commander", which was organized for subsistence of the Allied armies, conveyed that the demining activities of the Dardanelles was not completed, therefore he preferred this ship and arrived in Istanbul by traversing the torpedo fields. The officer alleged that the first ship arriving in Istanbul among the Allied fleet was a French ship [themselves], and expressed that the voyage, which occured amid the stable or dislocated torpedoes, was not pleasurable at all. As a reply for a question concerning when the strait would be opened, the commander stated that demining activity would continue at least eight, nine days. Additionally, besides the torpedo fields, he attracted notice about collecting the drifting mines and emphasized that this was not simple at all. When a pressman inquired about which warships would come to the strait, he replied that he did not have information on this matter. However, he declared that English dreadnoughts Agamemnon, Superb, Temeraire; French dreadnoughts Mirabeau, Didero(t), Verino, Justin, and Italian dreadnoughts Roma and Piyemote, and multifarious cruisers were found in the Armistice of Moudros.
French officer stated that except straits, there were 200 ships of all sizes including a great deal of transport vessels containing flour and similar ingredients which were to be brought into the city. When the date was 10 November, around 15.30, a French torpedo followed by an English torpedoe came to Istanbul, as well. French torpedo with single mast and 4 funnels, was bearing the label of M.J. One Ottoman navy officer and two steamboats, bearing navy private, provided guidance for the torpedo. The torpedoes were welcomed in dock by several marine and ground officers and defender of Istanbul, Fevzi Pasha.
After the French torpedo approached the dock, a newspaper reporter had an interview with a French officer from the ship crew. Crew of the French ship consisted of people who had known Istanbul beforehand. In fact, apart from the questions addressed by the reporter, they addressed some questions to the reporter, thus they exhibited that they had a grasp of the political environment of the country. During the interview, reporter firstly inqiured about why and with which essential mission this ship arrived beforehand. In their answer, during which they laughed, French officer and his friends said that their ship was pacey. When the reporter asked when the other warships could arrive in, they left this question unanswered by stating that this was a military secret. Afterwards, they addressed questions to the reporter and firstly they inquired whether French newspapers were published in Istanbul or not. An officer, who did not want his name to be revealed, inquired who were the people established the government; what happened to Enver Pasha, Cemal Pasha, Talat Pasha, Bahattin Şakir, and Doctor Nazım. When the reporter said that they absconded as an answer, the officer inquired why they let them escape. In response, the reporter said that this was a political secret, so the French officers laughed. After a while, cars which were assigned for them, came to the dock and the reporter left the area.
On the other hand, it was seen that the Allied ships gradually continued their voyage to Istanbul. Within this context, Orion-Shark, a French torpedo, and Esrey, an English torpedo, arrived in Istanbul, as well. The master of the French torpedo was ranked as lieutenant, and the master of the English torpedo was ranked as commander. Subsequent to arrival of torpedoes to the harbor, the harbor master Mr. Mahmut welcomed each one. In another report concerning the arrival of the Allied fleet, on the November 12 around 5 pm, 3 torpedoes came to Port of Istanbul from Çanakkale and after 10 minutes of roaming in front of Sarayburnu, they turned back in the same direction.
4. Movement of the Allied Fleet to Istanbul and Anchoring in the Bosphorus Waters
Before the arrival of the Allied fleet in Istanbul, many press reports appeared on this issue. In the reports it was announced that the navy consists of sixty ships and that the Allied fleet would arrive in Port of Istanbul next Thursday. It was reported that no statement was made from the official authorities as to whether Greek ships would be present in the navy. In addition to the Allied fleet, it was reported in press that many merchant ships belonging to the Allied states were reached Piraeus and the Mediterranean Islands to arrive in Istanbul and Izmir harbor.
In another press report on the arrival of the Allied fleet, it was announced that the warships began passing through the Dardanelles as of November 12. According to the news, 6 warships on the evening of November 11, 9 warships at 8 in the morning of November 12, and 17 warships at the same time in the afternoon acted towards Marmara. Among the ships were freighters, loaded entirely with dry goods and commercial materials. Most of the ships were English and the rest were French and Italian ships. On November 12 at 1 am, 7 more Italian ships sailed to Marmara. In the afternoon of the same day, six French warships entered the Bosphorus. Five of them had five funnels and one had six funnels, and they were all very large ships. 3 torpedoes and 1 armored ship from the ships in the Allied fleet were Greek flagged. 12 torpedoes, 5 cruisers and 4 armored ships were English flagged; 2 torpedoes, 2 armored ships and 1 cruiser were Italian flagged; 7 armored ships and 5 torpedoes were French flagged. Thus, the number of ships entering the Bosphorus reached 43 by November 12.
A statement was made from the Admiralty regarding the arrival of the fleet in Istanbul as the Allied fleet passed through the Dardanelles and proceeded towards the Marmara. In the statement of Admiralty, on November 13, it was reported that the Allied fleet would reach the Port of Istanbul and return. In the rest of the statement, it was announced that all kinds of ships and vessels were banned from passing through Port of Istanbul from eight in the morning to two o'clock in the afternoon in order to avoid any damage to its attendants, collisions and accidents in the course of the fleet’s arrival and departure. It was understood from this statement that the Admiralty had expectations about the Allied navy would not be anchored in Istanbul and they would return.
Led by British Admiral Arthur Somerset Calthorpe, the Allied fleet which was announced to have entered the Dardanelles days ago with the first lights of November 13, was seen in the waters of Istanbul like dark clouds. At eight o'clock in the morning, 4 English torpedoes entered Istanbul from Marmara with their leading mission and sailed quickly to the Bosphorus through Kabatas and Besiktas way. After 4 British torpedoes reached the waters of the Bosphorus, the Superb dreadnought carrying the Fleet General Arthur Calthorpe advanced slowly in front, Temeraire dreadnought at the rear, and two English ships moved on slowly and roamed the Maiden's Tower, came in front of Dolmabahce Palace through Kabatas and anchored there.
Afterward, French battleships named Bearn and Mirabeau entered the waters of Istanbul, accompanied by four French torpedo destroyers and by changing course to Bosphorus, anchored in front of Kabatas. Following the French battleships, two large Italian battleships, along with 4 torpedoes, moved in the direction of the Bosphorus and anchored across Ortaköy. On the other hand, it was observed that Greek ships, which was eagerly waited for days to if they would come to Istanbul or not, entered the waters of Istanbul. Accompanied by the Allied fleet, the Greek armored cruiser named Averof and 3 Greek torpedo destroyers deployed across the Ahırkapı, without entering the Bosphorus. Behind the Greek warships, the other warships that constitute the Mediterranean fleet, especially cruisers, torpedo destroyers, torpedoes and other various ships anchored offshore of Kadikoy, Haydarpasa, Fenerbahce. As the English, French and Italian battleships traveled towards the Bosphorus, it was seen that three planes roamed for a while above the ships from which they departured.
According to the intelligence received, the Allied fleet that arrived at the harbor on November 13 consisted of a total 60 ships from all sizes. As soon as the navy anchored at the harbor, the Chief of Staff, Colonel Rıza, and the undersecretary of the foreign affairs went to flagship Superb dreadnought with a steamboat and they said welcome the Allied fleet commander, Sir Arthur Calthorpe, on behalf of the Ottoman government. The Dutch ambassador also went to the flagship and he said welcome to Calthorpe. After the Allied fleet stayed in Port of Istanbul for 4-5 hours, firstly English battleships left at 12, French battleships at 13, Italian battleships at 14 and behind them Greek warships left the harbor and sailed to the Marmara and went the Gulf of Izmit. According to the intelligence received, the warships of Allied fleet determined the Gulf of Izmit as a base of operation.
The names of the most important ships that constituted the 60-pieced Allied fleet that came to Istanbul were also published in the press. According to this, the large English warships arriving at the port consisted of Superb, Temeraire dreadnoughts and battleships Agamemnon and Lord Nelson. Besides, there were also many cruisers, torpedo destroyers and torpedoes. According to various sources, the French warships consisted of Bearn, Didero(t), Mirabeau dreadnoughts, Démocratie armored ship, Arnest Renan, Jules Michelet cruisers and many torpedoes. While the number of the Italian fleet was unknown, the Greek fleet consisted of 3 torpedo destroyers with armored cruiser Averof.
Technical characteristics of the significant ships, which constituted the Allied fleet, were appeared in the press, as well. According to this, dreadnought Superb, which was assigned to general of the Allied fleet, Admiral Arthur Calthorpe, had 19.000 tonnage of capacity and 21-22 miles per hour velocity. This dreadnought, with 2 funnels and 2 masts, was equipped with 10 units of 30.5cm, and 16 units of 10.5cm. There were three dreadnoughts in the Superb system of England. Temeraire dreadnought, which anchored along with Superb dreadnought before the Dolmabahçe Palace, was the pair of the Superb dreadnought. Agamemnon armored ship had 16,750 tonnage of capacity and 19 miles per hour velocity. This armored ship, which was one of the most exquisite warships possessing the system before the dreadnought class, was equipped with 4 units of 30.5cm, 10 units of 23.0cm, and 24 units of 7.6cm. Lord Nilson armored ship was the pair of Agamemnon armored ship, and England had only these 2 battleships belonging to this class.
Being assigned to French admiral, general of the French fleet in Mediterranean, Bearn battleship was one of the most powerful dreadnoughts within the Allied fleet arriving in Port of Istanbul. Bearn dreadnought had 25,200 tonnage of capacity and 21 miles per hour. This dreadnought was equipped with 12 units of 34cm, and 24 units of 14cm, and France had 5 dreadnoughts belonging to this class. Mirabeau and Didero(t) dreadnoughts had 18,400 tonnage of capacity and 20 miles per hour velocity. Each of these battleships, with 5 funnels and 2 masts, was equipped with 4 units of 30.5cm, 12 units of 24cm, and 16 units of 7.5cm. Another French ship Démocratie had 14,900 tonnage of capacity and 19.5 miles per hour velocity. Démocratie battleship, with 2 funnels and 2 masts, had 4 units of 30.5cm, 10 units of 19cm, and 13 units of 6.5cm. Ernest Renan, which was one of the rapid and state-of-the-art armored cruisers, had 13,640 tonnage of capacity and approximately 25 miles per hour velocity. This armored cruiser, with 6 funnels and 2 masts, was equipped with 4 units of 19.4cm, 12 unitsof 16.4cm, and 16 light cannonballs. Jules Michelet, which was another rapid cruiser, had 12,600 tonnage of capacity. Its velocity was 23.5 miles per hour. This cruiser was equipped with 4 units of 19.4cm, 12 units of 16.4cm, and 24 units of 4.7cm and had 4 funnels and 2 masts.
In a report concerning the Allied fleet in Istanbul, it was announced that the Admiralty and the Allied military delegation signed an agreement about mending of war and transportation ships in Haliç (The Golden Horn) and Izmit shipyards. According to this, the mending and cleaning operations would be conducted under control of a French-English-Ottoman commission's supervision. This commission would determine the price of the ship being mended, which needed to be paid by the state it related.
In the reports concerning the Allied fleet’s activities in Istanbul, it was pointed out that a fleet, which consisted of Averof armored ship, several English, French, and Italian ships and destroyers, would seize the German fleet in Sevastopol. On the other hand, the Allied soldiers began occupying the Black Sea fortifications after the arrival of the Allied fleet to Istanbul. In the press reports on this issue, it was informed that English soldiers occupied the Black Sea Strait fortifications, and therefore, the Allied soldiers settled in Büyükdere. In another report, it was conveyed that Black Sea Strait fortifications were occupied by the Allied soldiers and each cannon was guarded by only 2 soldiers. Furthermore, it was learned that the Allied soldiers would be placed in the suitable houses in and around Büyükdere. Meanwhile, transfer of the Allied soldiers to Istanbul proceeded. As a matter of fact, an English transport vessel arrived in the harbor on November 16, then shipmasters and infantries landed from it. These English soldiers marched from Galata to Beyoğlu with a military band ahead of them. Meantime, besides the Allied ships, the Allied planes were seen to patrol above the city. In a report on this issue, it was conveyed that 4 Allied planes were roaming above the city on November 14 in afternoon, and they flew one or two hours around Boğaziçi, Kadıköy, and Haydarpaşa.
5. Activities of the Allied Fleet in Istanbul
It was understood in press reports that after the arrival of the Allied fleet in Istanbul, a ship movement began in the direction of Izmit Port, Marmara Sea, the Dardanelles and Black Sea, with the Port of Istanbul . Ships from all sizes belonging to the navy were involved in this shipping. One of the actors of this movement was the battleship Italian Regina Elena. On November 14, the ship carrying an Italian admiral, arrived at the Port of Istanbul and then moved to Izmit and returned to the port. After the arrival of Allied fleet in Istanbul, the ships carrying the soldiers of the Allied powers continued to arrive at the port. As a matter of fact, on November 14, two French transport vessels carrying French soldiers also reached the port.
During this period, stray torpedoes that broke off from the Bosphorus posed a danger to merchant ships in their crossings to the Black Sea. The English, who also saw this as dangerous for the Allied navy ships, directed two torpedo scanning vessels to the strait on November 14 to collect torpedoes in the Black Sea [Istanbul] Strait. On the other hand, 20 transport vessels loaded with soldiers and ammunition passed through the Dardanelles to Marmara. Apart from these ships, 10 warships entered through the Strait, as well. These were all cruisers and torpedoes, and they were all expected to arrive at Istanbul Port. These ships were considered to include the “Kalkış” (Departure) cruiser of the Greeks. Another media report on the Greek warship said the Greek armored ship, named Kalkış (Departure), passed through Çanakkale on Friday. However, on November 15, a Greek torpedo arrived in Istanbul and began waiting off the Dolmabahçe. In addition, an English hospital ship arrived at the port. Besides, a side-wheeler French ship came to Istanbul and crossed into the Bosphorus.
In the context of the mobility of the Allied ships, on the afternoon of November 20, a large French cruiser with 4 funnels and 2 masts arrived at Istanbul Port and anchored off Kabataş. Another French transport vessel left the port on the same day to go to Marmara. Additionally, an English torpedo, which was rapider than the torpedoes that had ever arrived at the port and was numbered with the new system (14), arrived at the port at 4 on the same day and berthed at Galata Dock. An English transport vessel, Katorya which carried English soldiers, also arrived at the port on November 16. All English soldiers were disembarked, and their belongings and supplies were placed in dock warehouses. Furthermore, the shipping office building in Sirkeci and the warehouses in its vicinity were evacuated for the Allied soldiers who came to Istanbul.
The mobility of the Greek ships in the Allied navy was closely monitored by the press of the period. Thus, in a report which was published on this issue, it was informed that the Greek armored ship Averof in Izmit Port would arrive in Istanbul Port up to a day or two. A French torpedo number 34 which took a part in the Allied navy also departed for Izmit at 4 pm on the evening of November 24. It was understood from the press reports that Greek airplanes were in Istanbul as well as Greekships. In a report on this issue it was stated that on the morning of November 26, a Greek airplane flew from Ayastefanos and wandered above the city. In the news about the mobility of the Allied ships, it was announced that the English torpedo number 24, which provided a post transport between Mondros Harbor and Dersaadet, docked at Galata Dock on the evening of November 26.
Greece's flagship Averof armored ship, located in the Port of Izmit, arrived at the port on November 28 and the commander of Averof sent an invitation to newspapers which broadcasted in Greek. It was announced in the invitation that the Averof battleship could be visited every day from 1 pm until the flag was lowered. Moreover, there was also a warning informing that any noisy show-offs and cheers that would disrupt the port's silence and public order were prohibited.
6. Demonstrations Before and After The Arrival of the Alllied Navy to Istanbul
It was told in the press reports before the Allied fleet came to Istanbul that the Greeks longed for the navy to come to Istanbul and saw it as an opportunity. It was also reported that Greeks began preparations to celebrate the arrival of the navy by demonstrating in a way to offend Turks’ feelings of homeland and nation. In the rest of this report, it was stated that the government, which was aware of this situation, took very serious and decisive measures to ensure that the bad events in Izmir would not happen in the capital city. In this context, where such demonstrations were likely to take place, necessary security measures were taken; thus, the noisy community, which feared and trembled against the dignity shown by the Ottoman nation and the force put forward by the government, they were unable to perform their vicious actions. In the rest of this news, when the Allied navy arrived in the port, they were warned that they would see the government retained the same power and ability. In addition, the Greeks were wished to stay away from actions that would threaten the security of the country with the intricacies that would humiliate themselves. The report also cited Armenians in the empire and Armenian citizens, who were in a very bad state of the Turks, were declared to be able to demonstrate their calm, composure and clairvoyance with a time when the country was in a state of catastrophe.
In another media report on this issue, it was announced that the terms of the armistice between the Allied states and the Ottoman State, which were contracted nine days ago, gradually continued to be applied to. In this context, it was reported that the necessary efforts in order to make the straits passable would end completely as soon as possible and it was order for the Allied ships to arrive in Istanbul soon. In the rest of this news, it was reminded that unfortunately, some of the outrages were witnessed and it was advised all citizens who loved the country without discrimination of race or sect to maintain their composure.
While the arrival of the pioneer ships in Istanbul was greeted with joy by the Greeks, it was met with a reaction from the Turks. As a matter of fact, on November 10, the people who saw the French-flagged torpedo crossing in front of Sarayburnu attacked the dock. However, since a few days the government took a position on the roads with a clairvoyant stance, the marine personel and police and military police officers immediately began the task and did not leave anyone in the direction of Karaköy in the dock, to ensure all aspects of public order provided. In the media reports about the arrival of the Allied fleet arrival in Istanbul, it was said that there were some people with cheer and curiosity running to the docks, hills and scenic places to see the Allied fleet entering the port. Citing four years ago, the same unwitting community reminded four years ago when they were running to the same docks, the same hills and places with the same view, fluttering with joy to see two scourge ships- Goeben/Yavuz and Breslau/Midilli.
According to another report, a crowd gathered on the coast and bridge to watch them as the Allied fleet arrived at the port. There were numerous patrols all over the place and especially on the Galata sides to maintain public order, thus preventing an incident that would disrupt public order. On the other hand, the subjects of adversary states asked the Police Department to allow them to raise a flag the fleet to celebrate its arrival. Upon permission given by the directorate, the subjects of adversary states raised various flags according to their nationality along with the Ottoman flag.
Besides the Allied fleet, the Allied soldiers arriving in the city by ships with protests, as well. In a report concerning this issue, it was conveyed that a malignant crowd and non-Muslim children tended to organize impertinent protests while a battalion of English cavalries were passing through Beyoğlu in order to arrive in the barracks withheld for them, in the evening of 16th of November. In the report, it was written that the group was silenced and dismissed through commissars and policemen sent from police station. On the other side, being decorated with the Allied flags and ensigns, the foreigner buildings and jubilation and noise on the streets towards evening reached the condition of immobilizing the trolley cars, on 17 November, Sunday. A coterie of Greeks occupied pedestrian ways by gathering before the French club. Even though a malignant crowd, who tagged along with 5 English privates having a bayonet passing by, attempted to clamor, they were inhibited by constabulary. Turks and other people possessing will and self-esteem behaved much more solemnly without detriment to their dignity and tranquility.
After the arrival of the Allied fleet in Istanbul, it was seen that some of the buildings were decorated with the flags of the Allied states. Flags of the Allied states, particularly Greek flags, were began to be raised on the foreigner buildings and Greek houses around the Makriköy and Beyoğlu. Moreover, according to the information received, it was conveyed that some English and French officers who could not find anywhere to dwell in found an easy solution for this situation. According to this, since every single place raising flags in order to celebrate the arrival of the Allied fleet hosted the homeless officers, soldiers with bayonets were posted in front of these building’s doors. However, although Greeks quite bothersomely regretted that they raised flags, they handled this hardship by allocating one room for each officer. On the other hand, in the reports on this issue, it was conveyed that an official announcement was made about the removal of the flags by the Security General Directorate through press. Thereupon, flags raised in certain places were fully lowered within 24 hours, as a result, serenity was provided in the streets of both Beyoğlu and Galata. In the directive dispatched, Greek Patriarchate ordered Greek school principals to set the schools on holiday for 3 days in order to celebrate the arrival of the Allied fleet in the harbor. Besides the non-Muslims, English, French, and Indian soldiers, who were situated in the city and disengaged in accordance with the terms of the armistice, participated in the welcome of the Allied fleet and army. They deployed along the port and a naval platoon participated in the official welcome ceremony, as well.
In the press reports concerning the arrival of the Allied fleet in Izmit, it was received that a commotion occurred pursuant to coming of the fleet, however, it was reported that such a thing possessed no rhyme or reason as a result of the inquiry made. In another report written on this issue, it was repeated that rumors of a commotion in Izmit possessed no rhyme or reason. In the rest of this report, the issue’s reality was adverted, and it was conveyed that a fire broke out in Izmit Fish Market, therefore gunfire was heard repeatedly. It was mentioned that the gunfire was heard from the Allied fleet ships, and the blaze of the fire was seen, too. Thereupon, soldiers and water pump landed immediately.
7. Activities and Declarations of the Allied Fleet’s Officials
After the arrival of the Allied fleet in Istanbul, it was seen that some high-grade Allied officers landed besides the Allied soldiers used for occupation. Without wasting any time, the Allied officials who landed began their activities. As a matter of fact, the English military committee visited the Grand Vizier in Babıali (Ottoman Porte) and discussed about some issues on 13th of November. After the arrival of the Allied fleet in Istanbul, French admirals landed, as well. French Admiral Amet got off from the torpedo boat that approached to the dock and was welcomed with an official ceremony by the French navy. Amet went to French embassy by getting in a car which was bedecked with French flags. On 17th of November, Admiral came into Babıali and met with Grand Vizier.
It was not only French admiral Amet arriving in Istanbul on 13th of November. On the same day, 2 English admirals came into Istanbul, as well. In the reports leaking to the press, declaration of French admiral ship’s (Diderot) master was given place. According to this, French admiral stated that they would stay for a short time and sundry ships from their fleet would be sent to Black Sea in order to visit their friends and allies awaiting them. In an interview conducted with Colonel Murphy from another French ship in Istanbul, reporter inquired him when they would depart from Istanbul. In his reply, Colonel expressed that it is not certain when this would occur, their ships arrived in Izmit Harbor and would go into Black Sea soon.
In this period, another high-ranking official arriving in Istanbul was commander of the Thessaloniki Allied forces and presidency of general staff. He and his senior officials landed at Galata Dock and there they were welcomed by Cevad Pasha, Minister of General Staff, and Fevzi Pasha, and Protector of Istanbul. Allied commander and his senior officials shook hands sincerely with Cevad Pasha and expressed that he himself appreciated Cevad Pasha’s heroic deeds in the defense of Çanakkale. Subsequently, general and senior officials went to Pera Palace Hotel which was assigned for them to accommodate. In this period, besides the English military high officials, English colonel Tempy had an interview with the press, too. In his interview, colonel stated that he was not allowed to make statements concerning political issues and said that it was his first time in Istanbul. Afterwards, he conveyed that the view was beautiful from Çanakkale to Istanbul and he was in the blockade of Çanakkale for two, three years. Mentioning that he deplored Turks being involved into the World War, Tempy expressed that they were always on good terms with Turks, who were a friend to them, and they wanted to generate a friendship with Turks. According to him, Turks were deceived by Germans and found themselves in a troublesome situation.
One of the significant actors of this period was Admiral Arthur Somerset Calthorpe, the Allied fleet commander. In the reports about his arrival and activities in Istanbul, it was informed that Admiral Calthorpe would arrive in the city with Superb dreadnought, on 14th of November at two thirty pm, and would go to the English embassy by visiting the official harbor department. Superb dreadnought would be anchoring in Istanbul Harbor permanently. According to this report, Calthorpe’s dwelling place would be English embassy. When Admiral arrived in the embassy, an English flag would be raised with a spectacular official ceremony. Furthermore, there was a private office for Calthorpe to inform reporters consistently.
Admiral Calthorpe’s arrival and activities in Istanbul appeared excessively on the press in this period. In the press reports about this subject, it was expressed that he willingly accepted a welcoming ceremony of a press committee and stated his opinions on several issues. According to the press report, in his speech Calthorpe stated that the current war was not beneficial for allied countries, particularly Turkey. He added that misfortune was the main reason for this situation and conveyed that valor and bravery of the Turkish army would possess a privileged place in the history, which is an appreciation every single Allied country approved. In the report, Admiral Calthorpe’s mission within the city was adverted. Moreover, it was emphasized that he was the captain general of all Allied fleets arriving in the harbor and political representative of aforesaid countries in the care of Ottoman Empire throughout the process until the peace treaty was signed.
Arriving on 14th of November, Admiral Calthorpe directly began contacting and visited Grand Vizier in Ottoman Porte with a few people from his senior officers. In another press report concerning activities of Admiral Calthorpe in Istanbul, it was written that he visited the Foreign Minister Mustafa Reşid Pasha by coming to the Foreign Ministry. In another report about Admiral’s activities, it was announced that Admiral Calthorpe reacted against telegraph and railway connections between Istanbul and Sofia, which were expected to start. In the report, it was written that admiral wanted to cut down the telegraph communication and postpone the chemindefer subject. In the forthcoming days, this demand of Calthorpe would be fulfilled by the government. In a press report on this subject, it was stated that the government consented to cut down political connection with Bulgaria as a result of demands of the Allied admirals in Istanbul. Moreover, it was announced that the Bulgarian ambassador would leave the city in a few days and Bulgaria embassy officers would be called back.
This report and similar ones were seen to keep occupying newspaper columns. This was because the Allied countries increased their oppressions against government about endless demands of officials and their fulfillment, attendantly this generated unavoidable concessions.
Conclusion
According to this period’s circumstances, it was seen that the press tried to follow the recent news and shared them with readers during and after the Armistice of Moudros. In this context, reports concerning issues such as opening of the straits, of which countries the Allied fleet consists, when the fleet would arrive in Istanbul, whether the Italian and Greek ships would exist among the Allied fleet, occupation of the emplacements around the straits, activities of the Allied soldiers and command echelon in Istanbul, and so forth. Newspapers of this period closely followed the application of the armistice’s first article and examined the mine searching activities in Dardanelles and Istanbul Straits. The Allied fleet was coddled in a privileged way and the question of which countries constituted the fleet was answered. Furthermore, technical specializations of significant ships found in the fleet were included. During the arrival of the Allied fleet in Istanbul, protests organized by non-Muslim groups, especially by Greeks, composed the subjects of newspapers. It was detected that activities of the Allied fleet, specifically movements of the Greek ships were followed by the press and data was conveyed to the reader. It could obviously be seen that emplacement, location, and sheltering of the landing Allied soldiers did not escape from the press’ attention. The main agenda items of Turkish press in this period were the visits of the Allied states’ military committees in the care of local government and declarations of the Allied fleet military officers appearing in the press.
References
“Amiral Amet Bâb-ı âlide”, (Admiral Amet in Ottoman Porte), Sabah,[18 November 1918], p. 1.
“Amiral Calthorpe Hariciyede”, (Admiral Calthorpe in Foreign Affairs), Sabah, [17 November 1918], p. 2.
“Amiral Calthorpe’un Beyanı”, (Declaration of Admiral Calthorpe), İkdam, [14 November 1918], p. 1.
“Amiral Calthorpe’un Emri”, (The Order of Admiral Calthorpe), Sabah, [18 November 1918], p. 1.
“Averof Kumandanının Daveti”, (Invitation of Averof’s Commander), Hadisat, [29 November 1918], p. 2.
“Bayraklar Kalktı”, (Flags Were Abolished), Hadisat, [20 November 1918], p. 2.
“Bayraklar Meselesi, (Issue of the Flags), Hadisat, [20 November 1918], p. 2.
“Beyoğlu Ahvali”, (Conditions of Beyoğlu), Hadisat, [18 November 1918], p. 2.
“Bir Fransız Zırhlısı Kumandanının Sözü”, (The Word of a French Armored Commander), İkdam, [16 November 1918], p. 1.
“Boğazlar Önündeki İtilaf Sefâini”, (Allied Ships in front of the Straits) Hadisat, [10 November 1918], p. 2.
“Boğazların Kuvve-i İşgaliyesi” (Occupation Forces of the Straits), Hadisat, [November 7 1918], p. 2.
“Boğazların Tathiratı Niçin Gecikmiş”, (Why The Cleaning of the Straits Was Delayed?) Hadisat, [9 November 1918], p. 2.
“Boğazların Tathiri”, (Cleaning of The Straits), Hadisat, [7 November 1918], p. 2.
“Bulgaristanla Kat’-ı Münasebat-Sefir Gidiyor”, (Break off the Relations with Bulgaria-The Ambassador Is Going), Hadisat, [29 November 1918], p. 1.
“Çanakkale Boğazı”, (The Dardanelles), Hadisat, [8 November 1918], p. 2.
“Çanakkale Müdâfi‘i Cevad Paşa”, (Defender of Çanakkale Cevad Paşa) , İkdam, [14 November 1918], p. 1.
“Dün Gelen Fransız ve İngiliz Torpidoları”, (French and English Torpedoes Arriving Yesterday), Hadisat, [11 November 1918], p. 2.
“Dün Gelen Gemiler”, (The Ships Arriving Yesterday), Hadisat, [16 November 1918], p. 1
“Dün Gelen İngiliz Askerleri”, (English Soldiers Arriving Yesterday), Sabah, [17 November 1918], p. 2.
“Fransız Gemisinde”, (In French Ship), Tasvir-i Efkâr, [1 November 1918], p. 1.
“Fransız Heyet-i Bahriyesi”, (French Navy Delegation), İkdam, [14 November 1918], p. 1.
Hadisat, [11 November 1918], p. 2.
Hadisat, [17 November 1918], p. 2.
“İki Sefine-i Müsibet” (Two Sinister Ships), Hadisat, [15 November 1918], p. 1.
“İngiliz Heyeti Babıali’de”, (English Delegation in Ottoman Porte), İkdam, [15 November 1918], p. 2.
“İngiliz Heyetinin Ziyaretleri ve İhtisasları”, (Visits and Specializations of the English Delegation) Tasvir-i Efkâr, [1 November 1918], p. 1.
“İtalyan Amirali”, (The Italian Admiral), Hadisat, [15 November 1918], p. 2.
“İ’tilâf Donanması”, (The Allied Navy), Hadisat, [16 November 1918], p. 1.
“İ’tilâf Donanması Bugün Geliyor”, (Allied Warships Are Coming Today), Hadisat [13 November 1918], p. 2.
“İtilaf Donanması Çanakkale’den Girdi mi?”, Hadisat, 2 Teşrin-i sâni 1334 [2 Kasım 1918], s. 2.
“İ’tilâf Filosu”, Hadisat, (The Allied Fleet) [12 November 1918], p. 1.
“İ’tilâf Filosu”, Hadisat, (The Allied Fleet) [22 November 1918], p. 2.
“İ’tilâf Filosunun Muvasalatı” (Arriving of Allied Fleet), Sabah, [14 November 1918], p. 1.
“İ’tilaf Sefâin-i Harbiyesi”, (İtilaf Donanma Gemileri), Hadisat, [10 November 1918], p. 2.
“İ’tilâf Sefâin-i Harbiyesi Geliyor”, (Allied Warships Are Coming), Hadisat, [13 November 1918
“İ’tilâf Sefâin-i Harbiyesi Hakkında Malumat”, (Information About the Allied Warships), Sabah, [14 November 1918], p. 2.
İ'tilâf Sefâin-i Ticariyesi”, (Commercial Ships of Allied), Hadisat, [6 November 1918], p. 2.
“İtilaf Sefâininin Tersanemizde Tamiri, (Repairment of Allied Ships in our Shipyard), Tasvir-i Efkâr, [31 October 1918], p. 1.
“İ’tilâf Tayyareleri”, (Airplanes of Allied), Sabah, [15 November 1918], p. 2.
“İ'tilâf Torpidolarının Ziyareti”, (Visits of Allied Torpedoes), Hadisat, [13 November 1918], p. 1.
“İ’tilâf Zabitanı Babıalide”, (Allied Officers in Ottoman Porte), İkdam, [14 November 1918], p. 1.
“İzmit'de İğtişâş Şâyi‘ası”,(Commotion Rumors in İzmit), Hadisat, [15 November 1918], p. 2.
“İzmit’teki Vak’a Ne İmiş?”, (What Was the Issue in İzmit?), Sabah, [16 November 1918], p. 2.
“Kalkış Zırhlısı”, (The Departure Battleship), Hadisat, [19 November 1918], p. 2
“Karadeniz Boğazı İstihkâmatı”, (Bulwark of Bosphorus), Sabah [15 November 1918], p. 1.
“Karadeniz Boğazındaki İstihkâmlar”, (Bulwarks in the Bosphorus), Hadisat, [13 November 1918], p. 1.
“Karadeniz Boğazının Tathiratı”, (Cleaning of The Bosphorus), Hadisat, [10 November 1918], p. 2.
“Karadeniz İstihkâmlarının İşgali”, (Occupation of Black Sea Fortifications), Sabah, [14 November 1918], p. 2.
“Men’i Nümayiş”, (Prohibition of Demonstrations), Hadisat, [17 November 1918], p. 2.
“Miralay Mister Tempi ile Mülakaat”, (Interview with Colonel Tempy), Sabah, [14 November 1918], p. 2.
“Miralay Mörfi”, (Colonel Murphy), Hadisat, [14 November 1918], p. 1,2.
“Mutasavvir Nümayişler (Intented Demostrations), Hükümetin Tedâbir-i Sâibesi”, (Goverments’s Measures against to Mistakes), Tasvir-i Efkâr, [1 November 1918], p. 1.
“Mütareke Metni ve Şerhi”, (Armistice Text and Its Explanation), Tasvir-i Efkâr, [3 November 1918], p. 1.
“Mütareke Şerâitinin Metn-i Resmisi”, (Official Text of the Armistice’s Conditions), Hadisat, [3 November 1918], p. 1.
“Mütareke ve Netâyiciyi”, (Armistice and Its Results), Tasvir-I Efkâr, [2 November 1918], p. 1.
“Mütefferik Havadis”, (The Varied Incidents), Hadisat, [15 November 1918], p. 2.
“Mütefferik Havadis”, (The Varied Incidents), Hadisat, [21 November 1918], p. 2.
“Mütefferik Havadis”, (The Varied Incidents), Hadisat, [25 November 1918], p. 2.
“Mütefferik Havadis”, (The Varied Incidents), Hadisat, [26 November 1918], p. 2.
“Mütefferik Havadis”, (The Varied Incidents), Hadisat, [27 November 1918], p. 2.
“Rıhtımda İ’tilaf askerleri”, (Allied Soldiers in the Dock), İkdam, [14 November 1918], p. 1.
“Rum Patrikhanesinin Bir Emri”, (An Order of the Greek Patriarchate), Sabah, [16 Novemberr 1918], p. 1.
“Sefâin-i Harbiyemiz Ne Olacak”, (What About Our War Ships?), Tasvir-i Efkâr, [31 Ocboter 1918], p. 1.
“Üç Amiral Geldi”, (Three Admirals Came), İkdam, [14 November 1918], p. 1.
Vakit, [1 November 1918], p. 1.
Vakit, [2 November 1918], p. 1.
Vakit, [6 November 1918], p. 1.
Vakit, [14 November 1918], p. 1.
“Vaz’iyet-i Siyasiye-i Umumiye”, (State of General Politics), Hadisat, [9 November 1918], p. 1.
APPENDICES
APPENDIX 1: Vicinage of the Strait That the Allied States Desired to Occupy
(Vakit, [1 November 1918], p. 1)
APPENDIX 2: Armored Ship Agamemnon in which the Moudros Armistice was Signed
(Vakit, [2 November 1918], p. 1.)
APPENDIX 3: Moudros Harbor in which the Armistice was Signed and the Allied Ships Awaited
(Vakit, [6 November 1918], p. 1.)
APPENDIX 4: French Armored Ship Including French Admiral
(Vakit, [14 November 1918], p. 1.)
APPENDIX 5: English Armored Ship Including English Admiral
(Vakit, [14 November 1918], p. 1.)
English to Turkish: ATIK ISIYI 150 °C'YE KADAR YÜKSELTMEYİ AMAÇLAYAN DÜŞÜK KÜRESEL ISINMA POTANSİYELLİ SOĞUTUCULARA SAHİP YÜKSEK SICAKLIKLI ISI POMPALARININ TEKNO-EKONOMİK AÇIDAN ANALİZİ General field: Science Detailed field: Mechanics / Mech Engineering
Translation - Turkish Energy Conversion and Management 226 (2020) 113488
dergi ana sayfası: www.elsevier.com/locate/enconman
Atık ısıyı 150 °C'ye kadar yükseltmeyi amaçlayan düşük küresel ısınma potansiyelli
soğutuculara sahip yüksek sıcaklıklı ısı pompalarının tekno-ekonomik açıdan
analizi
George Kosmadakis a, Cordin Arpagaus b, Panagiotis Neofytou a, Stefan Bertsch b
a. Termal Hidrolik ve Çok Fazlı Akış Laboratuvarı, Nükleer ve Radyoloji Bilimleri & Teknolojisi, Enerji
& Güvenlik Enstitüsü (INRASTES), Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi "Demokritos", Patriarchou
Grigoriou & Neapoleos 27, 15341, Agia Paraskevi, Yunanistan
b. Doğu İsviçre Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Enerji Sistemleri Enstitüsü, Werdenbergstrasse 4, CH-9471 Buchs,
İsviçre
ÖZ
Bu çalışma, atık ısı geri kazanımında kullanılan yüksek sıcaklıklı ısı pompalarının tekno-ekonomik yönlerini inceler. Isı
pompası, çeşitli ısı gideren ve ısı kaynağı sıcaklıkları arasında en uygun maliyetli olanı belirlemek amacıyla hem tek hem
de iki aşamalı çevrimlere dayalı olarak 100 °C'den 150 °C'ye kadar ısı üretir. Düşük küresel ısınma potansiyelli
soğutucular incelenir ve çevrim performansını hesaplamak için onaylanmış bir ısı pompası modeli kullanılır. Daha
sonra, farklı konfigürasyonların ekipman maliyeti, bileşen parametrelerinin ve sistem ölçeğinin bir fonksiyonu olarak
hesaplanır. Bu yaklaşım, her sıcaklık seviyesinde en uygun maliyetli konfigürasyonu belirlemek için yüksek verimlilik ve
yüksek maliyet arasında bir denge oluşturur. Sonuçlar, ısı pompasının özel ekipman maliyetinin, çoğunlukla çevrim
tasarımına ve sıcaklığa bağlı olarak, genellikle 150 ila 300 EUR/kW aralığında olduğunu göstermektedir. Üstelik,
endüstriyel tesislerin iskontolu geri ödeme süresi, 3-4 yıl kadar kısa periyotlara varan büyük bir dağılım gösterir. Genel
sonuç, iki aşamalı bir çevrimin üstün maliyet verimliliği gösterdiği 50 K'nin üzerindeki büyük sıcaklık artışları haricinde,
dahili eşanjörlü tek aşamalı çevrimin fiyat performans açısından daha avantajlı olmasıdır.
Anahtar Kelimeler: Yüksek sıcaklıklı ısı pompası, atık ısı geri kazanımı, ekonomik analiz, iskontolu geri ödeme süresi,
COP, Düşük GWP'li soğutucular
1. Giriş
Yüksek sıcaklıklı ısı pompalarının en önemli bölümleri, teknik ve tekno-ekonomik yönlerine odaklanılma
suretiyle bu alandaki durumu sergileyerek ortaya konulmuştur. Bu analiz aracılığıyla, bu çalışmanın sebepleri ve
amaçları daha anlaşılır bir hal almaktadır. Sonuç olarak, bu çalışmanın taslağı aktarılmıştır.
1.1. Sebepler
Yüksek sıcaklıklı ısı pompaları, çeşitli endüstriyel alanlarda ısıtma işleminin elektrifikasyonu için gelecek vaat
eden bir teknolojidir [1]. Endüstriyel sektörde bu teknoloji, düşük sıcaklıktaki atık ısıdan faydalanma, buharlaştırıcıyı
destekleme ve döngüsel enerji akışlarını etkinleştirme gibi işlevlerle tercih edilir konumda bulunmaktadır. Bu, sıcaklık
artışlarını 40 ila 50 K gibi makul değerlere getirerek yüksek verimli bir çalışmayı mümkün kılar [2]. Atık ısı
kaynakları bütün endüstrilerde bulunur. Bütün sıcaklık bantlarında toplam miktar AB'de takriben 300 TWh/yıl
olarak tahmin edilmektedir [3]. Ancak, müellifin AB temelli yakın tarihli bir çalışmasına göre, yüksek sıcaklıklı ısı
pompalarının tedariki için yalnızca belirli bir fraksiyon elverişlidir. Bu fraksiyon 100 ila 120 °C'nin altı ile sınırlıdır, nitekim
bu da AB endüstrilerindeki gerçek ısı üretim potansiyelini 28,37 TWh/yıl'a düşürmektedir[4]. Doğrudan rekabetten
kaçınarak, organik Rankin çevrimi birimleri [6] gibi 100 °C'nin üzerindeki yüksek sıcaklıklı atık ısılardan faydalanmayı
sağlayan başka uygun teknolojiler de mevcuttur [5].
Yüksek sıcaklıklı ısı pompaları alanında, çeşitli teknolojik konulara değinmeyi amaçlayan yoğun araştırmalar
vardır. Bu araştırmalardan konu ile görece daha alakadar olanlar aşağıda belirtilen maddelere odaklanmışlardır:
• hem tek hem iki aşamalı çevrimlere [7] ve hibrit çözümlere [8] dayalı değişkenleri kullanan ve yüksek
performansa ulaşmayı amaçlayan çevrim konfigürasyonları,
• hem yüksek performans katsayısını (COP) hem de hacimsel ısı kapasitesini (VHC) temin eden ve tüm güncel
düzenlemelere uyum sağlayan düşük küresel ısınma potansiyelli (GWP) soğutucuların kullanımı [9],
• düşük küresel ısınma potansiyelli soğutucuların bulunduğu deneysel onaylamalar dahil olmak üzere [11],
yüksek sıcaklıklara direnmek ve yüksek bir izantropik verimlilik [10] elde etmeyi amaçlayan kompresör ve
yağlama yağı,
• çok sayıda muhtemel uygulama ve ısı tüketicisine değinmek için ısı üretim sıcaklığının 120 °C'nin üzerine
çıkarılması [1].
Halihazırda, yakın zamanda yapılan bir çalışma [12], alternatif sıvılar ve konfigürasyonlara dayanarak, enerji
tüketen endüstrilerin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla üst sıcaklık sınırını 150 °C'nin üzerine ve hatta 280 °C'ye kadar
genişletti.
Yukarıdaki teknik konuların dışında, endüstride bu ısı pompası teknolojisinin yaygın kullanımı mümkün hale
gelmeden [13] önce değinilmesi gereken birtakım piyasa engelleri mevcuttur [1]. Piyasada bir miktar ticari HTHP
bulunmaktadır [1], fakat bu teknolojinin düşük vadesi ve bilinirliğinden ve aynı zamanda çoğu durumda ortaya
çıkabilecek belirsiz çevresel ve finansal menfaatlerden dolayı, oldukça nadiren kullanılmaktadır. Son olarak, ısı pompası
entegrasyonu çoğunlukla bu teknolojinin farklı endüstriyel işlemlerdeki pratik kullanımıyla ilgili başka bir alandır [14].
Aynı zamanda, yüksek sıcaklıklı ısı pompalarının ekonomik yönleri, genellikle sermaye maliyeti [15] ve hatta
çeşitli işlemsel ve tasarımsal düzenlemeler [17] doğrultusunda geri ödeme süresini [16] hesaplamak amacıyla
incelenmiştir. Bildirilen sonuçlar, ısı emici, ısı kaynağı, birim büyüklüğü, kullanılan soğutucu ve çevrim konfigürasyonu
gibi parametreleri etkileyen sıcaklık değişikliğinden dolayı, genellikle 200 ila 800 EUR/kW [1] aralığında olmak üzere
çok büyük bir spesifik maliyet çeşitliliğine sebep olmaktadır. Ayriyeten Meyers ve ark. [18] bildirilen değerlere dayalı
olarak spesifik sermaye maliyetini tahmin etmek için ısı pompası kapasitesini de dahil etti. Bu kapasitenin 100 kWth'nin
üzerindeki bir kapasite için 300 ila 900 EUR/kW aralığında olduğu ve büyük sistemler için daima 600 EUR/kW'ın altında
olduğu bulunmuştur. Yakın zamanda yapılan başka bir çalışmada, Schlosser ve ark. [19] bu tür bir teknolojinin ısı
pompası performansı ile desteklendiği takdirde uygun maliyetli kılınacağı koşullar önerme amacıyla, çoğunlukla gazın
ve elektriğin enerji fiyatlarının etkisine odaklandılar. Ancak bunu ısı pompası konfigürasyonlarının ve sistem ölçeğinin
ısı pompası maliyeti üzerindeki etkisini incelemeden yaptılar. Ayrıca, birçok durumda, atık ısı geri kazanım uygulamaları
için endüstrilerin ilgisini çekebilecek uzun bir geri ödeme süresinin öngörüldüğü de beyan edilmiştir. İkinci kısım ise
Terminoloji HFO hidroflorokarbon
HTHP yüksek sıcaklıklı ısı pompası
A eşanjör yüzeyi, m² IHX iç eşanjör
C bileşen maliyeti, EUR LMT ortalama logaritmik sıcaklık farkı
Es net yıllık tasarruf, EUR/yıl ODP ozon tükenme potansiyeli
nc,is kompresör izantropik verimlilik, % PBP geri ödeme süresi
nc,vol kompresör hacimsel verimlilik, % POE polyester
PR basınç oranı, — PPTD sıkışma noktası sıcaklık farkı
r iskonto oranı, % VHC hacimsel ısıtma kapasitesi
SEM spesifik ekipman maliyeti, EUR/kW
v˙in emme hacimsel debi, m³/h Altindisler
V hacim, m³ c kompresör
VR hacim oranı, — el elektriksel ekipman
eq ekipman
Kısaltmalar g gaz
CF kapasite faktörü O&M çalışma ve bakım
COP performans katsayısı p proje
GWP küresel ısınma potansiyeli p-t boru hattı ve tanklar
HCFO hidrokloroflorokarbon rec alıcı
HEX eşanjör
ilaveten birimin kullanım faktörünü (yani kapasite faktörü-CF) bulundurmakla beraber, elektrik ve ısı için enerji
fiyatlarını da değerlendirir.
Sonuç olarak, geri ödeme süresindeki [4] bu büyük varyasyon sebebiyle, bu teknolojinin ekonomik
sürdürülebilirliği ile alakalı kesin sonuçlara ulaşılamamaktadır, çünkü beklenen çalışma koşulları ve ölçek, HTHP'nin
(yüksek sıcaklıklı ısı pompası) maliyet verimliliği üzerinde fazlaca bir etkiye sahiptir. Mevcut çalışma, çeşitli
parametreler, tasarım seçenekleri ve sınır şartları için HTHP'lerin tekno-ekonomik yönleri hakkında fikir vererek, düşük
sıcaklıktaki atık ısı kaynaklarından yararlanma amacıyla farklı çözümlerin direkt olarak kıyaslanmasına müsaade ederek
bu kritik sorunu çözmeye çalışmaktadır.
1.1.1. Hedefler ve esaslar
Farklı tasarım özellikleri bulunduran atık ısı geri kazanımı için HTHP'nin beklenen faydalarının ve maliyetlerinin
daha tutarlı bir değerlendirmesini sağlama amacıyla, çevrimin farklı bölümlerinde basınç düşümü etkilerini içeren
çevrim simülasyonu için sayısal bir model geliştirilmiştir. Basınç düşümleri genellikle ihmal edilir, fakat hem performans
hem de maliyet verimliliği üzerinde büyük etkileri olabilir. Bu ısı pompası modelinin mevcut deneysel verilerle tasdiki,
öngörülerinin yüksek bir doğruluk oranına sahip olmasını ve böylelikle gerçekçi bir ısı pompası performansı
bulundurmasını sağlar.
Bu çalışmanın amacı, özel bir kompresör modeli de dahil olmak üzere HTHP performansını, farklı ısı
emici/kaynağı sıcaklıkları için ana bileşenlerinin (örn. eşanjör yüzeyi) ebatlandırma parametrelerini ve düşük GWP'li
(küresel ısınma potansiyeli) soğutucular kullanan çevrim tasarımlarını hesaplamaktır. Yukarıdaki bilgiler, ısı pompası
kapasitesinin bir işlevi olarak ekipman maliyetini öngörme amacıyla kullanılır.
Temel amaçlardan biri, çevrim karışıklığındaki artış ve ek bileşenlerin (örn. tek aşamalı bir konfigürasyondan
iki aşamalı olana) kullanımıyla ortaya çıkan daha yüksek bir COP (performans katsayısı) arasındaki ödünleşimi, ilgili
ekipman maliyetleriyle belirlemektir. Bu duruma göre maliyet, standart mühendislik uygulamalarına [20] dayanan bir
ısı geri kazanım projesinin toplam maliyetlerini dikkate alacak şekilde ayarlanır. Ki bu uygulamalar da çoğunlukla ısı geri
kazanım bileşenleri için gerekli altyapı ile yerinde entegrasyon, ısı pompasının ısı kaynağıyla ve gidericisiyle olan
bağlantılarının yanı sıra kontrol ve elektriksel ekipmanları da içerir.
Mevcut çalışmanın genel amacı, HTHP'lerin hem teknik hem de mali yönlerini incelemek ve başlangıç yatırım
kriterleri olarak kullanılabilecek proje maliyetlerini ve büyüme hususunda birtakım değerlendirmeler sağlamaktır.
Nihai amaç, gelecek vaat eden kullanım senaryolarını tanımlamak ve geri ödeme süresini fazlaca etkileyen sistem
ölçeğinin ve parametrelerin bir işlevi olarak bu ısı geri kazanımı teknolojisi için en uygun konfigürasyonlara dair
tavsiyelerde bulunmaktır.
1.2. Taslak
Bu çalışma Bölüm 2’de değinilen ısı pompası konfigürasyonlarının ve soğutucuların sunumu ile başlar. Bölüm
3'te ise, ısı pompasının sayısal modelinin detayları ve doğrulanması verilmiştir. Daha sonra, Bölüm 4'te sunulanlar
beraberinde, bu model, aracı akışkan özelliklerini ve farklı ısı pompası çevrim tasarımlarının ve soğutucuların
performans değerlerini tahmin etme amacıyla kullanılır. Ardından, bu sonuçlar ekonomik analizin yanı sıra, birtakım
sıcaklık artışları ve düşük GWP'li soğutucularda olduğu gibi (örn. R1234ze(Z), R1233zd(E) ve R1336mzz(Z)) ısı kaynağının
veya emicisinin sıcaklıklarına göre en uygun maliyetli kurulumu tanımlamak için kullanılır. Enerji fiyatlarının ve sistem
ölçeğinin (yani ısıtma kapasitesinin) etkisi ise maliyet analizinde sunulmakta olup, ayrıca sürdürülebilir bir ısı geri
kazanım projesine etken olabilecek minimum ısı pompası kapasitesini öngörmekte ve böylelikle bu teknolojinin
kabiliyetlerini tamamıyla gözler önüne sermektedir. Son olarak hem performans hem de maliyet değerleri göz önünde
bulundurulduğunda, en münasip konfigürasyon Bölüm 5'te sunulmuştur.
2. Yüksek sıcaklıklı ısı pompası konfigürasyonları
Her ne kadar deniz suyu, yeraltı suyu veya göl suyu gibi doğal ısı kaynaklarını kullanarak ısıtma ağları sağlama
amacıyla proseslerin ve büyük ısı pompalarının arasındaki enerji akışı entegrasyonunu sağlayan diğer ısı pompası
seçenekleri var olsa bile, bu çalışmada incelenen HTHP konfigürasyonlarının amacı atık ısı geri kazanımıdır. Dolayısıyla,
ısı kaynağı sıcaklığı, olası atık ısı geri kazanımı uygulamalarının en düşük sıcaklık aralığı olan 40 °C ila 100 °C bandında
değişim gösterir.
Öte yandan, kondenser tarafındaki ısı emici, endüstriyel bir işlem için etkili bir ısıtma sağlar. Daha sonra
tanımlanacağı gibi, tüm soğutucular üst limite ulaşamasa da 100 ila 150 °C aralığında istikrarsız bir ısı üretim sıcaklığı
gözlemlenir. Bu çalışmada, kurutma işlemi veya düşük basınçlı buhar üretimi gibi endüstride tipik bir uygulama olan,
ısı kaynağının veya emicisinin referans sıcaklıkları 80/120 °C'ye ayarlanmıştır. [1]. Hem ısı kaynağının hem de ısı
emicisinin sıcaklık alçalmaları 10 K'dir.
Isı emici ve ısı kaynağı sıcaklıklarına bağlı olarak, sıcaklık artışı, ısı emici çıkışı ile ısı kaynağı girişinin sıcaklık farkı
olarak tanımlanır. Minimum ve maksimum sıcaklık artışları sırasıyla 20 K ve 110 K olarak ayarlanmıştır. Bu ayarlama
pratik uygulamalar için uygun olmayabilir, fakat bu genişletilmiş aralığın bütün olası uygulamaları kapsadığı
düşünülmüştür. Farklı soğutucu akışkanlara sahip tüm konfigürasyonlar bu üst sınıra ulaşamazlar. Sonuçlar bölümünde
de sunulacağı gibi, bu konfigürasyonlar tek aşamalı çevrimler için genellikle 80 K'lik bir yükselmeyle sınırlı kaldılar.
2.1. Düşük küresel ısınma potansiyelli soğutucular
Bu çalışmada, alev alabilme riskinden dolayı diğer olası sıvı türleri (örn. hidrokarbonlar) hariç tutulduğu için,
sadece sentetik soğutucu akışkanlar dikkate alınmıştır. Frate ve ark.'ın detaylı analizini [9] takiben, üç adet uygun
soğutucu akışkan elemeden geçirilip, ana özellikleriyle beraber Çizelge 1'de sunulmuştur.
Eyerer ve ark.'ın [21] da belirttiği gibi, R1233zd(E), son derece düşük ozon tükenme potansiyelinden dolayı
hem yasaklanmayan hem de ozon tüketen madde olarak sınıflandırılmayan, ticari bir hidrokloroflorokarbon (HCFO)
soğutucusudur. Diğer iki soğutucu olan R1336mzz(Z) ve R1234ze(Z) ise sıfır ODP'ye (ozon tükenme potansiyeli) sahip
hidroflorokarbonlardır, ancak aralarından sadece R1336mzz(Z) ticari olarak elverişlidir. Bir diğer potansiyel akışkan ise,
hem teorik olarak [22] hem de deneysel olarak [23] incelenen HCFO R1224yd(Z)'dir. Soğutucu özellikleri ve sonrasında
COP hesaplamalarını mümkün kılan bir durum denklemi bu akışkan özelinde mevcuttur, ancak ne yazık ki taşınım
özellikleri (örn. ısıl iletkenlik, akma direnci) bu duruma dahil değildir. Bu özellikler eşanjör (HEX) boyutlandırması ve
basınç düşümü hesaplamaları için gereklidir ve dolayısıyla bu akışkan bu çalışmada incelenmemiştir.
Şekil 1. HTHP çevrimleri. (a): tek aşamalı çevrim; (b): iç eşanjörlü iki aşamalı çevrim; (c) açık ara soğutucu ve flaş tankı ile iki aşamalı çevrim
2.2. Isı pompası çevrimleri
Bilinen mevcut uygulamalara [1] ve yüksek performanslı çevrimlere [24] dayanarak, üç ısı pompası çevriminin
ayrıntılı olmayan bir listesi incelenir. En basit çevrim bir standart tek aşamalı çevrimdir. İkinci konfigürasyon yine bir
tek aşamalı çevrimdir, fakat çevrim performansını ve VHC'yi (hacimsel ısıtma kapasitesi) arttırmak için ek bir iç eşanjör
de (IHX) mevcuttur [2]. Üçüncü konfigürasyon ise emme sıcaklığını yüksek basınçlı kompresöre indirgeme işlevini
üstlenen açık bir ara soğutucu ve bir flaş tankına sahip olan iki aşamalı bir çevrimdir. Bu üç konfigürasyonun her birinin
çevrim tasarımları Şekil 1'de gösterilmiştir.
İki aşamalı çevrim çoğunlukla yüksek sıcaklık artışları için uygundur. Ancak bütünlüğü bozmama açısından, bu
çevrim tüm simüle edilen durumlarda incelenecektir. Üstelik, buradaki inceleme ile benzer bir performansa ulaşan bir
ekonomizerin ve bir IHX'in (iç ısı eşanjörü) kullanımı gibi iki aşamalı çevrimlere dayanan birçok varyant mevcuttur [25].
Bir diğer iki aşamalı varyant ise kapalı bir flaş tankı ara soğutucusunun kullanımıdır ancak bu varyantın hesaplanan
performansı, açık bir flaş tankına ve yakın bir maliyete sahip konfigürasyona benzemesinden dolayı burada
gösterilmemektedir.
2.3. Gereksinimler ve kısıtlamalar
Çevrim tasarımı konusunda esas kısıtlama, R1336mzz(Z)'nin ve göreceli doygunluk-izantropik eğrilerinin (dT/ds
> 1) kullanımı ile ortaya çıkar. Islak basıncı önleme amacıyla, R1336mzz(Z), özellikle iki aşamalı çevrim için kompresör
emişinde yüksek bir ısınma gerektirir. Dolayısıyla, ortalama/yüksek bir sıcaklık artışı durumunda kompresör emişindeki
aşırı ısınmayı arttırmak için, IHX kullanılması önerilir.
Başka bir pratik kısıtlama ise, yağlama yağının kimyasal stabilitesini sağlamak ve herhangi bir yerel aşırı ısınmayı
önlemek için kompresör deşarjındaki soğutucu sıcaklığına uygulanır. Referansta da belirtildiği üzere [9], bu sıcaklık,
polyester yağı için 180 °C'nin altı ile sınırlandırılmıştır. Sayısal çözümün bu sınırın üzerinde bir deşarj sıcaklığı
oluşturması durumunda, soğutucu sıcaklığı bu değerle sınırlanır ve çevrim, ısı emici kütlesel debisi gibi diğer özellikleri
ayarlayarak bir kez daha çözülür. Bu kısıtlama, R1234ze(Z) soğutucu akışkanı bulunduran tek aşamalı çevrim
konfigürasyonlarının tüm durumlar için 150°C'daki maksimum ısı üretimi sıcaklığına ulaşmasını engelledi, bazılarının
ise 140 ◦C'nin altında kalmasını sağladı. Son olarak, kritik altı bir çevrim faaliyeti sağlamak için, yoğuşma sıcaklığı ve
basıncı daima kritik özelliklerin altında tutulmuştur.
3. Termodinamik ve maliyet analizi
Bu bölümde, tekno-ekonomik analiz için kullanılan araçlar ve yöntemler anlatılmıştır. Bu bölümün ilk kısmında
ısı pompası modeli ele alınırken, ikinci kısımda asıl konu maliyet analizidir.
3.1. Sayısal model
"Engineering Equation Solver" (EES) isimli yazılımın, soğutucu akışkan özelliklerini içeren yerleşik bir
kütüphaneye sahip olan 10.834 [26] numaralı sürümünde, -referansta onaylanmış olan [27]- modelin konutsal ısı
pompası çalışmalarını hedefleyen bir simülasyonu geliştirilmiştir. Model, soğutucu özelliklerini, ısı pompası çevriminin
farklı durum noktalarında çözmektedir. Üstelik, çevrimin farklı kısımlarındaki (örn. eşanjörler, boru hattı) basınç
düşümlerini de dikkate alır ve ısı aktarım katsayıları için son korelasyonlara dayalı olarak HEX plakalarının eşanjör yüzey
alanlarını hesaplar. Kaynama ve yoğuşma işlemleri için taranan korelasyonlar, R1234yf, R1234ze(E), ve R1234ze(Z) gibi
HFO soğutucularını içeren büyük deneysel veri tabanlarının işlenmesinden ve analizinden elde edilmiştir. Her bir
akışkan için korelasyonların gösterildiği çalışmalar Çizelge 2'de verilmiştir. [28–32].
Isı aktarım analizi, her bir HEX'i akışkan, iki fazlı
ve buhar şeklinde bölgelere ayıran ortalama logaritmik
sıcaklık farkı metoduna (LMTD) dayanmaktadır.
Ardından, güvenilir neticeler sağladığı kanıtlanmış
olmakla beraber [34], aynı ısı aktarım niteliklerini ve
her bir bölgenin yüzeyini bulunduran, bir "hareketli
sınır" yaklaşımı izlenmiştir [33]. Bütün HEXlere, büyük
ölçekli ısı pompalarında tipik bir değer olan 5 K'lik bir sıkışma noktası sıcaklık farkı uygulanır.
Daha düşük bir fark daha yüksek performansa sebep olmakla kalmayıp, aynı zamanda yüksek maliyete sahip daha geniş
HEX yüzeylerini de sağlar. Dolayısıyla, ısı pompası maliyeti üzerindeki etkisini inceleyebilmek için, bu PPTD değişkendir.
Her bir bölmenin boru çapı, soğutma birimlerinde kullanılan tipik akışkan hızlarına göre boyutlandırılır. Uygun
yağ düzenini temin edebilme amacıyla, sıvı ve buhar bölmeleri için sırasıyla 2 m/s'lik ve 8 m/s'lik akışkan hızları seçilir
[35]. Daha sonra, bu boru çapı, boru hattındaki basınç düşümünü tahmin etmek için kullanılır.
Kondenserdeki basınç düşümü, aşırı ısıtma, iki aşamalı ve alt soğutma durumları için hesaplanır. Sıvı hattındaki
borularda meydana gelen basınç düşümü ile, hepsinin sonucu, tek bir basınç düşümü olarak uygulanır ve genleşme
valfinden önce yığın oluşturur. Bu düşüm adyabatiktir ve performansı etkilemez, çünkü soğutucu basıncı genleşme
valfinde her hâlükârda düşecektir.
Evaporatör ve emme hattındaki basınç düşümünün tek bir düşüş olarak toplanıp yığıldığı buhar hattında da
benzer bir yaklaşım izlenir. [36]. Bu kompresöre giriş basıncını büyük ölçüde etkiler ve böylelikle aynı etkili ısıtmayı
aktarmak için güç tüketimini arttırır. Her bir çalışmanın hesaplama zamanını azaltmak ve yakınsama hızını yükseltmek
için bu yöntem izlenmiştir.
Tüm HEXler (yani evaporatör, kondenser, IHX) plaka tipindedirler ve boyutlandırmaları için aynı özellikler
kullanılmıştır. Detaylı olarak, plaka uzunluğu ve genişliği sırasıyla 0.694 m ve 0.304 m olup, porttan porta mesafe 0.601
m'dir. Köşeli (ters v şeklindeki) açı 30°, plaka kalınlığı 0.4 mm ve her plakanın hidrolik çapı 1.66 mm'dir. Bu
boyutlandırma parametreleri sabit tutulur ve her bir durum için HEXlerdeki ısı aktarım katsayısı ve basınç düşümünün
hesaplanmasına olanak sağlar [37]. Bu prosedür, daha sonra anlatılacağı gibi, ekipman maliyetini etkileyen gerekli
sayıda plakanın ve her bir HEX'in yüzeyinin hesaplanmasına sebep olur.
Ek çevrim tasarımı parametreleri ise, her ikisi de tüm durumlar için standart 5 K değerine ayarlanmış olan alt
soğutma ve aşırı ısıtma sıcaklıkları hakkındadır. Kaynak ve gidericilerin sıcaklık alçalmaları 10 K'ye eşittir. Daha düşük
değerler daha yüksek bir COP aynı zamanda daha fazla HEX yüzeyi sağlar. İki aşamalı çevrimde, yüksek basınçlı
kompresöre giriş yapan soğutucu (açık flaş tankının çıkışı) doymuş bir buhardır. Flaş tankını terk edip, düşük basınçlı
genleşme valfine yönelen ise doymuş bir sıvıdır. Üstelik, çevrimin farklı bölümlerinde ısı kaybı oluşmadığı kabul
edilmektedir.
Temel performans göstergesi, kondenser tarafındaki (Qcd) etkili ısıtma kapasitesinin kompresör(ler)in (Wc)
elektrik tüketimine oranını ifade eden denklemde (1) gösterilen COP'dir.
(1)
Maliyet öngörüleri için de kullanılan tasarım göstergeleri, çoğunlukla sayısal model ile hesaplanan
evaporatörün, kondenserin ve IHX'in HEX yüzeyi ile alakalıdır. Aynı kompresör kapasitesi (yani deplasman) bütün
hesaplamalar için kullanılmıştır, bu da -daha sonra anlatıldığı gibi- kullanılan soğutucuya ve konfigürasyona göre farklı
bir ısıtma kapasitesi ile sonuçlanmıştır.
Sayısal modele dair ek detaylar referansta verilmiştir [27]. Isı pompası modelinin esas gelişimi, sonraki
bölümde tarif edilecek olan, kompresörün izantropik verimliliğini tahmin etme amacıyla yapılan sayısal işlemdir.
3.1.1. Kompresör
Çoğu durumda, sadelik adına kompresörde sabit bir izantropik verimlilik kullanılmaktadır. Ancak, çok çeşitli
emme ve boşaltma sıcaklıkları, değişken bir basınç ve hacim oranına sebep olur ve sonraki kısımlarda açıklanacak olan
daha karmaşık bir yaklaşım izlenmiştir.
Herhangi bir kompresör üreticisi tarafından temin edilen izantropik verimlilik, Avrupa Standardı EN
12900:2013'e [38] göre, normal çalışma koşulları altında, genellikle 70 °C'nin altında olup, yoğuşma ve buharlaşma
sıcaklıkları aracılığıyla ifade edilir. Fakat bu yaklaşımın daha yüksek sıcaklıklardan dolayı burada uygulanması mümkün
değildir ve Astolfi [39], Braimakis ve Karellas'ın çalışmalarını takiben, izantropik verimliliğin bir korelasyonuna dahil
edilmek üzere farklı bir dizi parametreler seçilmiştir [40]. Bu parametreler, kompresör performansını belirleyen emme
hacimsel debi ve hacimsel orandır.
Bu korelasyonu geliştirmek için, üreticinin temin ettiği kompresörün performans verileri, kolay
yorumlanabilmesi amacıyla, bütün özelliklerin çeşitli çalışma şartlarına (yani buharlaşma, yoğuşma ve aşırı ısınma
sıcaklığı) yönelik giriş/çıkış hacimsel debilerine dönüştürüldüğü bir işlemden geçirilmiştir. Bu şekilde, yağlama yağı
etkileri göz ardı edilerek, herhangi bir soğutucu akışkana ve bir dizi çalışma şartlarına uygun olan, genel amaçlı bir
anlatım elde edilir.
Seçilen kompresör, Bitzer'in imal ettiği, yarı hermetik vidalı bir model olup, 2900 rpm'de (50 Hz'de) 470 m³/h'lik
bir yer değiştirmeye sahip olan HSK 8581'dir. Aynı kompresör, farklı kurulumları aynı koşullar altında çoğunlukla HEX
yüzeyini etkileyen tasarım parametreleriyle beraber karşılaştırma amacıyla, tüm durumlar için kullanılmıştır. Bu
kompresörün giriş/çıkış hacimsel debileri, denklemde gösterildiği üzere, ana izantropik verimliliği emme hacimsel debi
ve hacimsel oranın bir işlevi olarak tanımlamak için, Astolfi [39] tarafından ortaya atılan bir ifadeye uyarlanmıştır (2).
Bu ifadenin uyarlanan sabit değerleri işleme tabi tutulmuş verilere dayanmaktadır (R² yaklaşık 0.97).
(2)
uyarlanan sabitler b, c ve d sırasıyla 2.56319775E+00, 8.45468834E–01 ve 3.46185361E–02 değerlerine eşit olup, v˙in
m³/h'deki emme hacimsel debisine, VR hacimsel orana tekabül eder.
Bu korelasyonu -verimliliği eşit farz ederek- daha büyük veya daha küçük bir kompresörde kullanmak için,
emme hacimsel debi, ölçüsüz değerler kullanılarak ayarlanabilir. Bu yöntem denklemdeki (2) b sabitinin değişimine
sebep olur.
Süpürme hacmine ve 50 Hz'lik hızına bağlı olarak, bu kompresörün anma sığası 470 m³/h olmasına rağmen,
makine tarafından kullanılan soğutucunun asıl hacimsel debisinde düşüşlere sebep olan hacimsel kayıplar mevcuttur.
Hacimsel verimliliği (nC,vol) modellemek için, Fu ve ark.'ın [41] vidalı kompresörlere dair öne sürdüğü ifade -denklemde
(3) de gösterilmekte olup- basınç oranının (PR) bir fonksiyonu olarak kullanılmıştır.
(3)
Hacimsel verimliliği düşürüp, yaklaşık 400 m3/h'lik daha düşük bir debiye sebebiyet veren büyük bir basınç
oranının bulunduğu durumlar haricinde, çoğunlukla asıl debi yaklaşık 440 ila 460 m3/h aralığındadır. Bu durumlar
büyük sıcaklık artışlarına ve izantropik verimliliği düşüren hacim oranlarına tekabül etmektedir.
3.1.2. Isı pompası modelinin onaylanması
Isı aktarım katsayıları ve basınç düşümü için kullanılan korelasyonlar, geliştiren araştırmacılara göre, literatürde
bulunan diğer korelasyonlara kıyasla daha düşük bir sapma ortaya koymaktadır [29–31]. Özellikle kaynama ve yoğuşma
için, korelasyonlar bir hayli yakın tarihlidir. HFO soğutucuları için de geliştirilmiş olmakla beraber birçok deneysel
çalışmanın bulgularını da içermektedir. Kompresör için izantropik verimlilik korelasyonu üreticinin performans
verilerini işlemesinden elde edilmektedir. Bu yaklaşım, yüksek sıcaklıklı çalıştırmaların ana belirsizliğini de
kapsamaktadır. Çünkü yeterli yağ soğutma ve yağlama uygulandığı sürece yüksek sıcaklıklı çalıştırmaların performans
üzerinde etkisiz olduğu göz önünde bulundurulduğunda, izantropik verimlilik, standart çalışma koşullarından elde
edilen soğutucu akışkan giriş ve çıkış hacimsel debisinin bir işlevi olarak varsayılmaktadır.
Tamamlanmış ısı pompası modeli, standart bir ısı pompası çevrimi ve yaklaşık 60 °C'ye kadar konutsal ısınma
sıcaklıkları için referansta [27] doğrulanmıştır. Yüksek sıcaklık şartları altında model doğrulaması için, R1233zd(E) ve
R1336mzz(Z)'nın 9 tekrarını içeren, Arpagaus ve ark.'ın [23] deneysel test sonuçları kullanılmıştır. Bu test verileri, iç
eşanjörlü (IHX) ve laboratuvar ölçekli olan bir tek aşamalı çevrim ve yarı hermetik pistonlu bir kompresör (Bitzer, 2DES-
3Y, New Ecoline) kullanılarak elde edilmiştir. Sayısal sonuçları içeren karşılaştırma ise R1233zd(E) ve R1336mzz(Z)
soğutucuları ile yapılmıştır. Isı kaynağı sıcaklıkları 40, 60 ve 80 °C olup, 30 50 ve 70 K'lik sıcaklık artışları meydana
gelmiştir. Bütün HEXlerin özellikleri de modele dahil edilmiştir. Hacimsel verimlilikte olduğu gibi, bir Bitzer pistonlu
kompresörüne uygun gelen, izantropik verimliliğin benzer bir ifadesi de elde edilmiştir.
Deneysel birim yaklaşık 10 kW'lik bir maksimum ısıtma kapasitesine sahiptir ve çevrim bileşenlerinde
(kompresör hariç) uygun yalıtım maddeleri kullanılsa dahi ısı kayıpları göz ardı edilemez bir durumdadır. Isı kayıpları,
çevrimin enerji dengesi aracılığıyla, test sonuçları tarafından değerlendirilir ve modelde gösterilir. Bu kayıplar,
kompresör içerisindeki ısı kaybının çoğunun, kompresörün egzoz bölümünde bulunan yüksek sıcaklıklı kısımda
gözlemlendiği göz önünde bulundurularak değerlendirilmiştir [42]. Dolayısıyla, %50'si kompresörün emme kısmından
kompresyon işleminin sonuna kadar, %50'si ise kompresörün içerisindeki boşaltım valfinden (yüksek sıcaklıklı buharın
çıkışı) kondensere kadar olmak üzere bölünmüşlerdir. Benzer performans sonuçları sağlayan farklı fraksiyonlar da
modelde incelenmiştir.
İki soğutucu akışkan için, sayısal sonuçlar ve test sonuçlarının COP karşılaştırması ve farklı durumlar Şekil 2'de
gösterilmiştir. Ayrıca deneyler ve simülasyon arasındaki göreli COP farklılıkları da ikincil eksende vurgulanmıştır. Çoğu
durumda, her iki soğutucu için hesaplanan COP deneysel değerin %10'u içerisindeyken, yalnızca 30 K'lik bir artış ile 40
°C'lik bir ısı kaynağı sıcaklığı durumunda sapma daha yüksek olmaktadır. Bu durumun ana sebebi, yağlama yağı ile ilgili
işlemler ve (bu modele dahil edilmeyen) yağlama yağının alçak basınç oranlarında kompresörün mekanik verimliliği
üzerindeki etkisi olabilir. Ancak, hedeflenen sıcaklıklar 100 °C'nin üzerinde olduğundan dolayı, ısı kaynağı/emicisinin
sıcaklıklarını içeren bu kombinasyon, mevcut çalışmada ele alınmamıştır. Yüksek sıcaklıktaki diğer faaliyet koşullarına
odaklanan model, ısı pompası performansını isabetli bir şekilde tahmin etmektedir.
Emme ve boşaltım sıcaklıkları, kompresör gücü ve ısı üretimi gibi diğer özellikler de karşılaştırılarak
incelenmiştir. Sapma değerleri benzer ve hatta emme sıcaklığı özelinde daha düşük bile olmuştur.
3.2. Maliyet analizi
Maliyet analizi, uygun analiz korelasyonlarının kullanımıyla, ekipman maliyetinin değerlendirmesin
dayanmaktadır. Ekipman maliyetine uygun olarak, ısı pompası entegrasyonu, montaj ve tüm diğer maliyetleri içeren
proje maliyeti ise, sonradan bir çoğaltma katsayısı kullanılarak hesaplanmaktadır [20].
3.2.1. Ekipman maliyeti
Bu bölümde ilk olarak ısı pompasının farklı bileşenlerinin maliyetleri sunulmaktadır. En yüksek katkıyı sağlayan
bileşenler (örn. HEXler, kompresör) tek tek ele alınırken, diğer bütün yardımcı bileşenler iki ana kategoride
toplanmıştır. Bu yaklaşımın esas avantajı, bütün maliyet korelasyonlarının bileşen boyutunun/kapasitesinin bir işlevi
COP simülasyonu
COP simülasyonu
COP deneysel (-) COP deneysel (-)
Şekil 2. R1233zd(E) ve R1336mzz(Z) akışkanları için farklı ısı kaynağı sıcaklıklarını ve sıcaklık artışlarını içeren COP simülasyonunun ve
deneyinin karşılaştırılması (test verileri [23]’ten alınmıştır).
olarak aktarılmasıdır. Bu, ekonomik faydaların analizinin, sistem ölçeğinin bir işlevi olmasına olanak sağlar. Bileşenlerin
maliyet korelasyonları sonraki bölümde verilmiştir.
3.2.1.1. HEX maliyeti.
Plaka tipi bir HEX'in (CHEX) maliyeti, Ommen ve ark. tarafından incelenmiş ve işleme tabi tutulmuştur [16]. Bu
çalışmaya göre, denklemdeki (4) HEX maliyeti, yüzeyinin (A) bir fonksiyonu olarak verilmiştir. Bu maliyet fonksiyonu
bütün HEXlere, yani evaporatöre, kondensere ve IHX'e uygulanmıştır.
(4)
3.2.1.2. Kompresör.
Yarı hermetik vidalı kompresörlerin maliyeti (Cc), büyük oranda emme hacimsel debisine ve bu tasarım
parametresi dahil ilgili korelasyonların çoğuna bağlıdır. Astolfi [39] tarafından ortaya atılan korelasyon, (küçüklü
büyüklü) açık vidalı kompresörlerle alakalı olduğundan ve motor için ek bir korelasyon dahil edilmesi gerektiğinden
dolayı, uygun bir korelasyon değildir. Bu kısımda, denklemde de görüldüğü üzere (5), üstel bir ölçekleme katsayısını da
içeren, Ommen ve ark. [16] tarafından yarı hermetik vidalı kompresörler için geliştirilen alternatif bir ifade
kullanılmıştır.
(5)
3.2.1.3. Alıcı.
Alıcı tank için bir maliyet korelasyonu (Crec), (örn. flaş tankı) hacme dayanmaktadır (Vrec) [16]. Bu korelasyon,
hacmin m3 ile verildiği aşağıdaki denklemde (6) gösterilmiştir.
(6)
3.2.1.4. Boru hattı ve hazneler.
Borulamanın (örn. bütün valfler, teçhizat ve gözetleme camları dahil olmak üzere soğutucu ve yağ
çevrimlerinin) ve bütün gerekli tankların (örn. yağ separatörü, emme akümülatörü, yağ soğutucusu) maliyetleri, Cp-t,
ısı pompası üreticisi ile iletişime geçtikten sonra, kompresörün (veya kompresörlerin), HEXlerin (bütün HEXlerin
maliyeti burada toplanmıştır), ve alıcı alıcının maliyetlerinin bir fonksiyonu olarak toplanmış ve ifade edilmiştir [43]. Bu
maliyeti fonksiyonu denklemde verilmiştir (7).
(7)
3.2.1.5. Elektriksel ekipman.
Elektriksel ekipmanın maliyeti (Cel), elektrik/kontrol panelinin, basınç şalterinin ve elektronik genleşme
valfinin maliyetlerini içerir. Aşağıdaki denklemde (8), ana ısı pompası maliyetlerinin [40] bir fonksiyonu olarak
verilmiştir ve herhangi bir ısı pompası boyutu/kapasitesi için sabit tutulur [43].
(8)
3.2.1.6. Soğutucu.
Soğutucuların özel fiyatları, satın alınan miktara ve yerel bulunma duruma bağlı olduğundan dolayı, ortalama
bir maliyet verilmektedir. Herhangi bir durumda, bu maliyetin toplam ekipman maliyetine çok az katkısı olmakla
beraber bu etki sonuçları etkilemez. Soğutucu maliyeti (Cref), söz konusu bütün soğutucuların yüksek hacimli siparişleri
için tipik/ortalama bir ücret olan, 50 EUR/kg'lik özel bir soğutucu maliyetine dayalı olarak hesaplanmıştır (aynı durum
ticari bir soğutucu olmayan R1234ze (Z) için de geçerli kılınmıştır). Herhangi bir durumda, bu maliyetin toplam maliyete
olan katkısı %4'ten daha az olduğu için, bu ücretin belirsizliği maliyetle ilişkili sonuçları etkilemez.
3.2.1.7. Toplam ekipman maliyeti.
Denklemde (9) verildiği gibi, toplam ekipman maliyeti, öncekilerin toplamıdır. EUR/kW biriminde verilen özel
ekipman maliyeti (SEM), toplam ekipman maliyetini kondenser büyüklüğündeki ısıtma kapasitesine bölerek hesaplanır.
(9)
3.2.2. Sermaye ve proje maliyeti
Isı pompasının ekipman maliyeti, bir üretici şirketin birimin farklı parçalarını satın alma masrafıdır. Ayrıca,
tasarım, mühendislik ve üretim işlemleri için gereken işçilik masrafları, kazançlar ve genel masraflar gibi ek maliyetler
de mevcuttur. Yukarıdakilerin tamamının toplamı, yaklaşık 2 olan normal bir çoğaltma katsayısıyla beraber ısı
pompasının esas sermaye maliyetidir [43] (yani denklemdeki (9) maliyet değeri yaklaşık olarak ikiye katlanmıştır).
Üstelik, birim montajı ve bir ısı geri kazanma projesine entegrasyon (örn. borulama, aygıtlama ve mevcut
altyapı ile bağlantı dahil), bir ısı kaynağından ısı alımı, yapım işi, mühendislik ve denetleme gibi maddelerin bulunduğu
proje maliyetini (Cp) öngöre amacıyla, diğer masraflar da ısı pompasının sermaye maliyetine eklenmiştir [20]. Çoğu
durumda, denklemde (10) gösterildiği üzere, bütün bu maliyetlerin hesabını tutmak için, ekipman maliyetinin 4.16'sına
eşit bir çoğaltma katsayısı kullanılır [44].
(10)
3.2.3. Çalışma maliyetleri ve nakit akışı
Çalışma maliyetleri, elektrik tüketimi ve elektrik ücretine göre hesaplanan, ısı pompasını çalıştırmak için
gereken elektrik masrafını, proje maliyetinin %2'sine (sermaye maliyetinin %4'üne) eşit bir bakım masrafını ve sabit bir
yıllık çalışmayı içermektedir [45]. Yıllık yakıt tasarrufunu hesaplamak için, ısı pompasının, %90’lık bir kazan verimi ile
işlem ısısı için gaz tüketimini azalttığı ve bir gaz ücreti ortaya koyduğu varsayılmaktadır.
Yukarıdaki nakit akışlarının farkı, denklemde verildiği üzere (11), HTHP'nin yıllık net tasarrufunu (bir gaz kazanı
kullanımının değişimi) belirlemektedir.
(11)
Es, (EUR/yıl'a göre) yıllık tasarrufu ifade eder ve elektrik maliyetini (Cel), gaz tasarruflarını (Cg) ve çalışma ve
bakım maliyetlerini (CO&M) incelemektedir.
Son olarak, endüstriyel tüketiciler için, vergiler hariç olmak üzere, sırasıyla 0.036 ve 0.07 EUR/kWh olan, en
yeni gaz ve elektrik ücretleri (AB ortalaması) kullanılmıştır [46]. İskontolu geri ödeme süresini belirleme amacıyla, bu
ücretler çalışmanın son bölümlerinde çeşitlendirilecektir.
3.2.4. İskontolu geri ödeme süresi
Yıllık nakit akışları ve net tasarruflar her yıl sabit kabul edilmektedir ve %80'lik bir kapasite faktörü ile
edinilmektedir, ancak bu oranın %90'lara kadar ulaşabilme potansiyeli bulunduğu için, mevcut oran, atık ısı geri
kazanımı açısından bir hayli konservatiftir [47]. Bu durumda iskontolu PBP, denklemde de verildiği üzere (12) [48], atık
ısı geri kazanım projeleri için normal bir değer olan %5'lik bir iskonto oranı (r) kullanarak hesaplanmıştır [47].
(12)
4. Sonuçlar ve tartışma
Sonuçlar, ilk olarak ısı pompası performansına, sonrasında ise özel ekipman maliyetleri ve iskontolu geri ödeme
süresine odaklanmaktadır.
4.1. Isı pompası performansı
Isı pompası performansı, farklı ısı kaynağı/giderici sıcaklıkları ve soğutucuları için incelenmiştir. Analiz
esnasında, üç ısı pompası konfigürasyonunun sonuçları da aynı kompresör boyutu ile sunulmuştur. Ancak istisnai
olarak, yüksek emme basıncından dolayı ortalama %50 daha küçük olan iki aşamalı çevrimin yüksek basınçlı
kompresörü bu durumdan hariç tutulmuştur. Bu yaklaşım, sonuçta oluşan ısıtma kapasitesi farklı olsa dahi, bu
teknolojinin aynı şartlar altında farklı seçenekleri arasında bir karşılaştırma yapmaya olanak sağlar. Belirli bir ısıtma
gereksinimi için sistem ölçeğinin etkileri, bu çalışmanın sonraki kısımlarında verilmiştir.
4.1.1. Isı kaynağı/emici sıcaklıklarının ısı pompası performansı üzerindeki etkisi
Sonuçların ilk bölümü, farklı ısı kaynağı ve ısı gidericisi sıcaklıkları için sunulan ana performans göstergelerine
değinmektedir. Tek aşamalı çevrimlere üst limit uygulanmış olmak üzere, sıcaklık artışını 20 ila 80 K aralığında tutarak,
ısı kaynağı sıcaklığı, 40 °C ila 100 °C arasında değişmektedir.
Hatta, iki aşamalı çevrim 110 K'lik daha yüksek bir artışa da erişebilir. R1234ze(Z) kullanılan üç çevrimin COP
değerleri, farklı ısı emici ve kaynağı sıcaklıkları için Şekil 3'te gösterilmiştir.
İki aşamalı çevrimler 150 °C eşiğine ulaşabilmekteyken, daha önce vurgulanan sınırlamalardan dolayı tek
aşamalı çevrimler, 140 °C'ye kadar ısı üretmektedirler. Tek aşamalı çevrimler için ısı kaynağı sıcaklığındaki yaklaşık 90
°C'lik eğim değişimi, R1234ze(Z) soğutucusunun 180 °C'lik boşaltma hattında üst sıcaklık sınırına ulaşmasından
kaynaklanmaktadır.
Beklendiği gibi, tek aşamalı çevrimler için 40 K'lik sıcaklık artışında yaklaşık 3,0'dan 3,2'ye ve iki aşamalı çevrim
için yaklaşık 3,8'den 4,0'ye ulaşmak üzere COP, daha yüksek bir ısı kaynağı sıcaklığı yönünde fazlaca artmıştır. Özellikle
Isı kaynağı sıcaklığı (°C)
Şekil 3. R1234ze(Z)’nin ısı kaynağı ve ısı giderici sıcaklıklarının bir fonksiyonu olarak kullanıldığı üç çevrimin (tek aşamalı, IHX’li tek aşamalı,
iki aşamalı) COP değeri.
Isı kaynağı sıcaklığı (°C) Isı kaynağı sıcaklığı (°C)
daha düşük ısı emici sıcaklıkları için, IHX'siz çevrime kıyasla, IHX'li tek aşamalı çevrimin performansı gelişme
kaydetmiştir ve bu da sadece küçük bir ekipman ilavesiyle çevrim verimliliğinin geliştirilebileceğini göstermektedir.
İki aşamalının tek aşamalı çevrime kıyasla avantajları üç aşama ile anlatılabilir. İlk olarak, tek aşamalı çevrim
sıcaklık artışı konusunda 80 K'nin altı ile sınırlı iken, iki aşamalıda 110 K'ye varan bir ilerleme elde edilebilir. Bu durumu
mümkün kılan, Şekil 4'te gösterildiği üzere, toplam kompresyonun, her biri daha yüksek izantropik verimliliklerle
çalışmakta olan iki kompresöre ayrılmasıdır. Basınç ve hacim oranları yüksek oranda bir değişiklik göstermediğinden
ve daima 2 ila 4 aralığında seyrettiğinden dolayı, iki aşamalı çevrimlerdeki kompresörler, sırasıyla %60-%70 civarında,
oldukça benzer bir izantropik verimliliğe sahiptirler (Yalnızca ilk aşama Şekil 4'te gösterilmiştir). Öte yandan, tek aşamalı
çevrimlerin basınç oranı, 15 ve hatta daha fazla değerlere ulaşır ve bu aralıktaki izantropik verimliliği monoton bir
düzen izleyerek azaltır [39].
Bunun yanı sıra, izantropik verimlilik yaklaşık 2 olan bir basınç oranı için maksimum değeri gösterirken, bu
verimlilik daha düşük basınç oranları için düşüş gösterecektir.
İkinci olarak, daha yüksek kompresör verimliliği için doğrudan bir sonuç sağlayan, 120 °C'lik referans ısı emici
sıcaklığı için, iki aşamalı çevrimlerin COP değerleri, Şekil 5'te de gösterildiği gibi, daima daha yüksek olmuştur. Tek
aşamalı çevrimlerin kompresörünün oldukça yüksek bir basınç oranında faaliyet gösterdiği yüksek sıcaklık artışları için,
bu COP gelişimi fazlaca artmıştır. İzantropik verimlilik ise, denklemdeki (2) kompresör verimliliği fonksiyonuna göre
düşüş göstermiştir. Ekte de gösterildiği üzere, sabit bir verimlilik değerinin seçilmesi durumunda bu etki, o denli belirgin
olmazdı.
Üçüncü olarak, Şekil 6'da gösterildiği gibi, kompresör boyutu sabit kalacak şekilde, 120 °C'lik bir ısı emici
sıcaklığına göre, iki aşamalı çevrimin ısıtma kapasitesi, eşit sıcaklık artışı için, en az %20 olacak şekilde artmıştır (iki
aşamalı çevrimde bu durum düşük basınçlı kompresör için geçerlidir, yüksek basınçlı kompresör boyutu ise daha azdır).
Isı kaynağı sıcaklığı (°C)
Şekil 4. Isı pompası sıcaklığının ve basınç oranının bir fonksiyonu olarak 120°C’lik bir ısı emici sıcaklığı için, kompresörlerin farklı
çevrimlerinin (tek aşamalı, IHX’li tek aşamalı, iki aşamalı) R1234ze(Z) kullanımındaki izantropik verimliliği.
Basınç oranı (-)
İzantropik verimlilik (-)
İzantropik verimlilik (-)
Isı kaynağı sıcaklığı (°C)
Şekil 5. Isı kaynağı sıcaklığının bir fonksiyonu olarak 120
°C’lik bir ısı emici sıcaklığı için, R1234ze(Z) kullanımında,
iki aşamalı çevrimin tek aşamalı çevrimlere kıyasla COP
gelişimi.
Isı kaynağı sıcaklığı (°C)
COP gelişimi (%)
oran
Şekil 6. Isı kaynağı sıcaklığının bir fonksiyonu olarak
120°C’lik bir ısı emici sıcaklığı için R1234ze(Z) ile farklı
çevrimlerin ısıtma kapasiteleri.
Isı kaynağı sıcaklığı (°C)
Isıtma kapasitesi (kW)
Ancak, iki aşamalı çevrimin bu performans avantajları, daha hassas bir proses ayarı gerektiren ek bileşenleri ve
daha karmaşık bir çevrimi de beraberinde getirir. Ek kompresör haricinde, ekipman arttıran bir flaş tankı ve daha fazla
boru hattı kullanılmıştır. Dolayısıyla, çalışmanın sonraki bölümlerinde gösterileceği üzere, bu yüksek maliyet etkinliği
yeterince güvenilir değildir.
4.1.2. Soğutucunun ısı pompası performansı üzerindeki etkisi
Sayısal model, diğer iki soğutucu olan R1233zd(E) ve R1336mzz(Z) kullanımlarındaki çevrim performansını
simüle etme amacıyla da uygulanmıştır. Burada yalnızca üç çevrim tasarımından ikisi olan IHX'li tek aşamalı ve flaş
tanklı iki aşamalı çevrim incelenmiştir. Önceki bölümde gösterildiği üzere, diğer soğutucuların kullanıldığı tek aşamalı
çevrimlerin sonuçları, R1234ze(Z)'nin kullanıldığı çevrimlerle aynı olma eğilimindedir. 120 °C'lik bir ısı emici sıcaklığı
için, R1233zd(E) ve R1336mzz(Z) soğutucularını içeren bu çevrimlerin ilgili COP'ları ve ısıtma kapasiteleri,
R1234ze(Z)'ninkilerle kıyaslanarak Şekil 7'de sunulmuştur. IHX'li tek aşamalı çevrim özelinde, R1233z(E) soğutucusunun
kullanımı, 30 K'nin altındaki düşük sıcaklık artışları için en yüksek performansı sağlamaktadır. Onun hemen ardından
ise, ortalama/yüksek artışlar için üstün performans gösteren R1234ze(Z) gelmektedir. R1336mzz(Z), diğer iki
soğutucuya kıyasla ortalama %40 ila %50 daha az olan, en düşük performansı ve nispeten daha düşük bir ısıtma
kapasitesini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, daha yüksek ekipman maliyetlerini beraberinde getirecek olan
endüstriyel bir uygulamada, ısıtma koşullarını aynı seviyede tutmak için daha büyük bir kompresör kullanılmalıdır.
İki aşamalı çevrim için ise, yüksek artışlarda R1234ze(Z) ve düşük artışlarda R1233zd(E) daha yüksek
performans sağlamaktadır. R1336mzz(Z) ise, eşit aşırı ısınma miktarında diğer iki soğutucudan daima daha düşük olsa
bile, genellikle oldukça benzer COP değerlerine sahiptir. Ancak tekrar belirtmek gerekirse, çokça düşük ısıtma
kapasitesine sahip bu soğutucunun kullanımı uygun değildir. R1234ze(Z), en yüksek kapasiteyi ve beraberinde oldukça
yüksek bir kütlesel debiyi barındırmaktadır.
Genel itibariyle bu karşılaştırma, R1336mzz(Z)'nin iki çevrim tasarımında da diğer iki soğutucudan nispeten
daha verimli olduğunu göstermektedir, fakat bu soğutucunun boşaltma sıcaklığı bir hayli düşük olmasına rağmen, çok
düşük olan ısıtma kapasitesi uygun maliyetli çözümlere ulaşmayı olanaksızlaştırmaktadır. Vurgulanması gereken bir
nokta, aşırı ısınma 5 K'den 15 K'ye yükseldiğinde %20 oranında artan COP değerinin de desteklediği, R1336mzz(Z)'nin
aşırı ısınma sıcaklığının performans üzerinde belirleyici bir rolü olmasıdır. Bu durum, aşırı ısınmanın genleşme valfi
aracılığıyla kolaylıkla kontrol edilebildiği gerçek HTHP uygulamalarında da gözlemlenebilir.
Her ne kadar R1234ze(Z) daha geniş bir sıcaklık artışı aralığında daha iyi performans gösterse ve
R1233zd(E)'den daha yüksek bir ısıtma kapasitesine sahip olsa bile, diğer iki soğutucu da benzer özelliklere sahiptirler.
Benzer sonuçlara, 100 ila 140 °C aralığındaki diğer ısı emici sıcaklıkları için de ulaşılmıştır.
4.1.3. Sıkışma noktası sıcaklık farkının (PPTD) ısı pompası performansı ve eşanjör yüzeyine etkisi
Hem evaporatörde hem de kondenserdeki PPTD'nin etkisini değerlendirebilmek adına, ısı emici ve kaynağı
sıcaklıkları, referans koşullarına karşılık gelen değerler olan, sırasıyla 120 °C ve 80 °C olmak üzere sabit tutulmuştur. Bu
analiz, yüksek performans (3 K'ye kadar indirgenmiş PPTD) ve düşük maliyet (10 K'ye kadar arttırılmış PPTD ile
Şekil 7. Isı kaynağı sıcaklığının bir fonksiyonu olarak 120°C’lik bir ısı gidericisi sıcaklığı için, R1234ze(Z)’yi barındıran bir IHX’li tek aşamalı
çevrime ve bir flaş tanklı iki aşamalı çevrime kıyasla R1233zd(E)’nin ve R1336mzz(Z)’nin ilgili COPları (a) ve ısıtma kapasiteleri
Isı kaynağı sıcaklığı (°C)
Isı kaynağı sıcaklığı (°C)
(a) (b)
R1234ze(Z)’ye ilişkin COP (-)
R1234ze(Z)’ye ilişkin ısıtma kapasitesi (-)
indirgenmiş HEX yüzeyleri) arasındaki ödünleşimi ölçme amacıyla yürütülmüştür. İlgili mali etkileri, çalışmanın sonraki
bölümlerinde verilecektir.
Şekil 8, R1234ze(Z) soğutucusunu içeren üç çevrim için de hem evaporatördeki hem de kondenserdeki farklı
PPTDler için olan performans sonuçlarını ortaya koymaktadır.
COP'taki artış, çoğunlukla düşük PPTD'de yüksek ısıtma kapasitesinden kaynaklanır. Evaporatörün sıkışma
noktasının etkisinin, özellikle tek aşamalı çevrimlerde, kondenserinkinden daha güçlü olduğu görülmüştür, ki bu da
COP'u fazlaca düşürmektedir. Bunun sebebi, bu farkın soğutucunun buharlaşma sıcaklığını doğrudan etkileyip, aynı
zamanda basıncı da düzenlemesidir. Evaporatöre kıyasla, kondenser PPTD'si, COP değeri değişikliğinin yaklaşık yarısını
ortaya çıkarmaktadır.
Düşük sıcaklık farkları ile ortaya çıkan ısı pompası performansındaki artış, Şekil 9'da gösterildiği üzere, IHX'li ve
R1234ze(Z)'li tek aşamalı çevrim için evaporatördeki ve kondenserdeki HEX yüzeyinde de büyük bir artışa sebep olur.
Sonuçlar diğer iki çevrimle tamamen aynı olduğundan dolayı gösterilmemiştir. Evaporatör yüzeyi, kondenserdeki
sıkışma noktası farklılığından az miktarda etkilenmiştir, bunun sebebi genleşme valfinden sonraki giriş koşullarında
meydana gelen değişimdir. Öte yandan, kondenser yüzeyi, yalnızca kondenserdeki düşük değerler için, evaporatördeki
PPTD ile değişim göstermektedir. Üstelik, ısıtma kapasitesi de özellikle evaporatördeki yüksek PPTD kullanımı ile
Şekil 8. Evaporatördeki ve kondenserdeki farklı PPTD’lere göre 120/80°C’lik referans ısı emici/kaynağı sıcaklıkları için,
R1234ze(Z) kullanılan üç çevrimin COP değerleri.
Evaporatördeki sıkışma noktası sıcaklık farkı (K)
Evaporatördeki sıkışma noktası sıcaklık farkı (K) Evaporatördeki sıkışma noktası sıcaklık farkı (K)
COP (-)
COP (-)
Şekil 9. Farklı PPTD’lerde 120/80°C’lik ısı emici/kaynağı sıcaklıkları için R1234ze(z)’li ve IHX’li tek aşamalı çevrimlerin
evaporatör ve kondenser yüzeyleri.
Evaporatördeki sıkışma noktası sıcaklık farkı (K) Kondenserdeki sıkışma noktası sıcaklık farkı (K)
Evaporatör yüzeyi (m²)
Kondenser yüzeyi (m²)
oldukça düşmüştür, bu durum emme basıncının belirgin miktarda artmasına sebep olmuştur. Bahsi geçen düşüş, 5
K'den 10 K'ye çıkan bir PPTD'de %50'dir. Bu, kondenser üzerinde zayıf bir etki oluşturur.
Performans açısından düşük PPTD kullanımı tercih edilmektedir, fakat (daha düşük elektrik tüketimine sebep
olan) yüksek performans ve (daha yüksek ısı birikimine sebep olan) yüksek ısıtma kapasitesinden dolayı, HEX
maliyetindeki artış, net tasarruf ilaveleri ile dengelenmelidir. Bu analizin sonuçları sonraki bölümde sunulacaktır.
4.2. Isı pompasının özel ekipman maliyeti (SEM)
SEM, farklı çevrim konfigürasyonları, soğutucular ve sıcaklık seviyeleri için sağlanmaktadır. Tutarlılığı koruma
amacıyla, bu bölümün düzeni, ısı pompası performansınınki ile anı biçimde ilerleyecektir.
4.2.1. Isı kaynağı/emici sıcaklıklarının özel ekipman maliyeti üzerindeki etkisi.
Daha önce verilen maliyet korelasyonları, toplam ekipman maliyetini hesaplamak için de uygulanır. Isı emici
ve kaynağı sıcaklıklarının birer fonksiyonu olarak, R1234ze(Z)'nin bulunduğu üç çevrim için olan SEM, Şekil 10'da
gösterilmiştir.
Düşük ısı kaynağı sıcaklıkları için SEM yüksek seviyelerdedir, hatta tek aşamalı çevrimde 450 EUR/kW'a kadar
ulaşır. Fakat, çoğu durumda 150 ila 300 EUR/kW aralığındadır. Ortalama/düşük sıcaklık artışları için, IHX'li tek aşamalı
çevrimin SEM değeri, aynı çevrimin IHX'siz hâline çokça benzemektedir, bu durum da ekipman maliyetinin nispi
artışının, arttırılmış ısıtma kapasitesi ve performansı ile tamamen karşılandığını göstermektedir. Daha yüksek artışlar
için, IHX'siz çevrimin performansı büyük oranda düşmüştür, ki bu SEM değerinin artmasına sebep olmuştur. Buna ek
olarak, ısı kaynağı sıcaklığının bu parametrede belirleyici bir rol oynamasıyla beraber, sıcaklık artışının SEM üzerindeki
etkisi bir hayli azdır. Çünkü her üç çevrimdeki SEM değerleri de yüksek bir kaynak sıcaklığında birbirine yaklaşmaktadır.
İki aşamalı çevrimin SEM değeri, her ne kadar tek aşamalı çevrimler daha yüksek ısıtma kapasitesine sahip olsa bile,
Şekil 10. Isı kaynağı/emici sıcaklıklarının bir fonksiyonu olarak, R1234ze(Z) kullanılan farklı çevrimlerin SEM değeri.
Isı kaynağı sıcaklığı (°C)
Isı kaynağı sıcaklığı (°C) Isı kaynağı sıcaklığı (°C)
tek aşamalılarınkinden az farkla öndedir. Bu yüksek SEM değeri, (düşük basınç kompresöründen daha küçük olan) ilave
bir kompresörün ve bir flaş tankının kullanımından kaynaklanmakla beraber, ısı iletimi için daha büyük HEX yüzeylerini
de gerektirmektedir. Herhangi bir durumda, üç çevrimin de SEM değerleri benzerdir ve hiçbir çevrim özelinde maliyet
verimliliği açısından kesin bir sonuca ulaşılamamıştır. Bu işlem, PBP göstergesinin kullanımı ile, çalışmanın sonraki
safhalarında yapılacaktır.
Son olarak, ısı pompası maliyetlerini daha iyi anlamak için, R1234ze(Z) ile 80/120 °C'lik bir ısı kaynağı/emici
sıcaklığına göre, bu üç çevrim tasarımı için, ana bileşenlerdeki maliyet fraksiyonu, Çizelge 3'te gösterilmiştir. Kompresör
masrafları toplam ekipman maliyetinin yarısına tekabül ederken, diğer masraflar (soğutucu akışkan, borulama vs.)
yaklaşık %23'ünü kapsamaktadır. Kalan yaklaşık %25'lik kısım ise HEXler ve iki aşamalı çevrimin flaş tankına aittir.
4.2.2. Soğutucu akışkanın özel ekipman maliyeti üzerindeki etkisi
Referans ısı emici sıcaklığı 120 °C olacak şekilde, en güvenilir iki konfigürasyon (IHX'li tek aşamalı ve iki aşamalı)
için bu üç soğutucunun her birinin SEM üzerindeki etkisi, Şekil 11'de gösterilmiştir.
Şekil 11. Isı kaynağı sıcaklığının bir fonksiyonu olarak, 120°C’lik bir ısı emici sıcaklığı için, üç
soğutucunun da bulunduğu IHX’li tek aşamalı ve flaş tanklı iki aşamalı çevrimlerin SEM değeri.
Isı kaynağı sıcaklığı (°C) Isı kaynağı sıcaklığı (°C)
Şekil 12. Kondenserdeki ve evaporatördeki PPTD’lerin bir fonksiyonu olarak, 80/120°C’lik referans ısı
kaynağı/emici sıcaklığı için R1234ze(Z)’nin bulunduğu farklı çevrim tasarımlarının SEM değeri.
Evaporatördeki sıkışma noktası sıcaklık farkı (K)
Evaporatördeki Evaporatördeki sıkışma noktası sıcaklık farkı (K) sıkışma noktası sıcaklık farkı (K)
Seçilen çalışma koşulları için ekte de gösterildiği gibi, her iki çevrim konfigürasyonundaki tüm ısı kaynağı
sıcaklığı ve sıcaklık artışı aralıklarında, R1234ze(Z) en düşük SEC değerini vermektedir. R1233zd(E), düşük artışlar
özelinde küçük bir farkla gerideyken, R1336mzz(Z) ise yaklaşık iki kat daha büyük bir SEM değerine sahiptir. Bu durum,
bahsi geçen soğutucunun diğer ikisine kıyasla daha düşük performansa ve ısıtma kapasitesine sahip olmasının
doğrudan bir sonucudur. Dolayısıyla, ısıtma sıcaklığını arttırmaya yönelik yüksek bir kritik sıcaklığa ve düşük bir
boşaltma sıcaklığına sahip olan R1336mzz(Z), her ne kadar HTHP uygulamaları için avantajlı termofiziksel özelliklere
sahip olsa bile [1], maliyet verimliliği açısından diğer düşük GWP'li soğutuculara kıyasla daha aşağı durumdadır [11].
4.2.3. Sıkışma noktası sıcaklık farkının özel ekipman maliyeti üzerindeki etkisi
PPTD, ısı pompası performansı ve HEX boyutlandırmasında önemli bir rol oynar. SEM üzerindeki etkisi, burada
bu ödünleşimi ölçme amacıyla incelenmiştir. Bu analiz, sırasıyla 120 °C ve 80 °C'ye eşit olan ısı referans ısı emici ve ısı
kaynağı sıcaklıklarına göre yürütülmüştür. R1234ze(Z)'yi içeren üç çevrimin SEMleri Şekil 12'de gösterilmiştir.
PPTD'nin iki HEX üzerindeki etkisi de ortalamadır ve sadece IHX'siz tek aşamallı çevrimde önemli hâle
gelmektedir. Diğer iki çevrim için, bu farklılıkların tüm aralığı boyunca maksimum SEM çeşitliliği genellikle en fazla
%25'tir ve iki aşamalı döngünün SEM'i, PPTD çeşitliliğine karşı daha az hassasiyete sahiptir. SEM üzerindeki bu etki,
daha önce de belirtildiği gibi daha küçük bir HEX yüzeyi gerekse dahi, çoğunlukla PPTD değerleri arttıkça düşüş gösteren
HTHP'nin ısıtma kapasitesine atfedilmektedir.
Bu çalışmadaki referans değerinde olduğu gibi, evaporatördeki en uygun sıcaklık farkı 5 K'ye yakındır. Öte
yandan, kondenserdeki bu farklılığın olabildiğince yüksek olması gerekmektedir, ki bu da kondenser yüzeyini ve
performansını aynı anda büyük oranda düşürmekte fakat ısıtma kapasitesini aynı neredeyse aynı seviyede tutmaktadır.
Dolayısıyla, iki HEX için de seçilen 5 K'lik tipik PPTD değeri, maksimum performansa sebep olmasa dahi, maliyet
verimliliği açısından güvenilir bir tasarım seçeneği sunar.
Isı kaynağı sıcaklığı (°C) Isı kaynağı sıcaklığı (°C)
Isı kaynağı sıcaklığı (°C)
Şekil 13. Isı kaynağı/emici sıcaklıklarının bir fonksiyonu olarak, R1234ze(Z)’nin bulunduğu çevrim
tasarımlarının farklı iskontolu PBPleri.
4.3. Isı pompasının iskontolu geri ödeme süresi
Önceki SEM sonuçları, spesifik bir ısıtma kapasitesi için ısı pompası maliyetini belirtiyor fakat performansı
dikkate almıyordu. Isı pompasının maliyet verimliliğini öngörme konusundaki bu parametrenin giriş bölümü, genellikle
bir yatırım kriteri olarak kullanılan iskontolu PBP ile yerine getirilmiştir.
Bu PBP, denklemin (12) kullanımı ile, sırasıyla 0,07 ve 0,036 EUR/kWh'ye eşit olan ortalama AB fiyatları, %80'lik
bir kapasite faktörü ve %5'lik bir indirim oranı dikkate alınarak hesaplanmıştır.
HEXlerdeki ve boru hattındaki basınç düşümü değerlendirilmesinin, simülasyon faaliyetlerinin önemli bir kısmı
olduğu unutulmamalıdır. Her ne kadar bu değerlendirme sayısal algoritmanın karmaşıklığını ve çalışma zamanını
arttırsa da daha sağlam sonuçlara ulaşılmasına da yardım etmektedir. Basınç düşümü, ısı pompası performansını %10–
20 civarlarında düşürüp, yatırımda daha uzun bir geri dönüş sağlar. Bu durum, IHX'li tek aşamalı çevrim için, basınç
düşümünün dahil edilip hariç tutulduğu COP ve PBP sonuçlarının da bulunduğu ekte gösterilmiştir.
4.3.1. Isı kaynağı/emici sıcaklıklarının iskontolu geri ödeme süresi üzerindeki etkisi
Isı emici ve kaynağı sıcaklıklarının bir fonksiyonu olarak, R1234ze(Z)'nin bulunduğu üç çevrimin PBPleri, Şekil
13'te sunulmuştur.
70 ila 75 K'lik sıcaklık artışları için daima 20 yıldan daha uzun olmak üzere PBP, yüksek sıcaklık artışları özelinde
büyük oranda artış göstermektedir. Düşük COP değerlerinden dolayı, IHX'siz tek aşamalı çevrim, bütün koşullarda en
uzun PBP'yi göstermektedir. Ancak, 20 ila 30 K'lik küçük artışlar için bu çevrim, diğer iki çevrimle neredeyse aynı olan,
yaklaşık 4 yıllık bir kısa bir PBP göstermektedir. Daha sade tasarım ve kontrolü sayesinde, bu çevrim, bu civar artışlara
elverişli uygulamalar için iyi bir aday olmaktadır. 45 ila 50 K aralığında üstün bir maliyet verimliliği sergileyen
IHX'li tek aşamalı çevrimle beraber, bu aralığın altındaki küçük/ortalama artışlar için, iki aşamalı çevrim en uzun
PBP'yi göstermektedir.
Genel olarak, 50 ila 60 K'lik artış aralığında iki aşamalı çevrimler tercih edilirken, ortalama/düşük artışlar için
IHX'li tek aşamalı çevrim tercih edilmektedir. Bu şartlar altında bu durum, sırasıyla Şekil 3 ve 10 ile ilgili olan ısı pompası
performansı ve SEM ile doğrudan alakalıdır.
Referans koşullara göre iskontolu PBP, tek aşamalı çevrim için yaklaşık 8 yıl, diğer iki konfigürasyon içinse 6
yıldan altındaki sürelere düşmektedir. Bu süre, AB ortalamasından farklı enerji fiyatları için daha fazla düşüş
gösterebileceği gibi, sonraki bölümlerde gösterilecek olmak üzere, daha yüksek bir sistem ölçeği için de bu şekilde
davranabilir ve hatta 3 yıla kadar ulaşabilir.
4.3.2. Soğutucu akışkanın iskontolu geri ödeme süresi üzerindeki etkisi
İskontolu PBP'de kullanılan soğutucunun ısı pompası üzerindeki etkisi daha sonra gösterilecektir. 120 °C'lik bir
ısı emici sıcaklığı kabul edilerek, en güvenilir iki konfigürasyon için üç soğutucunun da bulunduğu ısı pompasının PBP'si,
Şekil 14'te gösterilmiştir.
Isı kaynağı sıcaklığı (°C) Isı kaynağı sıcaklığı (°C)
Şekil 14. Isı kaynağı sıcaklığının bir fonksiyonu olarak, 120°C’lik bir ısı emici sıcaklığı için, üç soğutucunun da bulunduğu IHX’li
tek aşamalı ve flaş tanklı iki aşamalı çevrimlerin iskontolu PBP değeri.
PBP sonuçları SEM sonuçlarıyla aynı yaklaşımı izleyerek, R1234ze(Z)'nin -3 yıllık bir PBP'ye ulaşarak- en yüksek
maliyet verimliliğine sahip olduğunu göstermektedir. Düşük sıcaklık artışları özelinde, R1233zd(E), az farkla
R1234ze(Z)'yi takiptedir. R1336mzz(Z), çok düşük sıcaklık artışlarında en az 6 yıllık bir PBP'ye ulaşabilen diğer iki
soğutucudan iki kat daha uzun bir PBP ortaya koymaktadır. Diğer ısı emici sıcaklıkları özelinde de sonuçlar aynı
şekildedir. Ancak daha önce vurgulandığı gibi, R1336mzz(Z)'nin bulunduğu çevrim performansı, aşırı ısınma
sıcaklıklarına karşı fazlaca hassastır. Bu durum, aşırı ısınmanın artışıyla PBP'de büyük bir gelişmeyi de beraberinde
getirir, ki bu da ekte belirtildiği gibi, %50'ye varan bir düşüş meydana getirir.
4.3.3. Sıkışma noktası sıcaklık farkının iskontolu geri ödeme süresi üzerindeki etkisi
120/80°C'lik bir referans ısı emici/kaynağı sıcaklığı için, PPTD'nin iskontolu PBP özelinde evaporatör ve
kondenser üzerindeki etkisi, Şekil 15'te gösterilmiştir.
Bu sıcaklık farkları SEM değeri üzerinde büyük değişimlere sebep olmamasına rağmen, PBP üzerindeki etkileri
önemlidir. Evaporatördeki daha yüksek farklar için PBP büyük oranda artmıştır. Dolayısıyla, soğutucunun daha yüksek
bir sıcaklıkta buharlaştırma yapabilmesi ve böylece kompresördeki basınç oranını azaltması için, bu fark, uygun
maliyetli bir sonuç getirebilecek olan 3 K'lik bir değerin altında tutulmalıdır. Öte yandan kondenserdeki sıcaklık farkı,
sadece IHX'siz tek aşamalı çevrim için önem kazanırken, diğer iki çevrim için bu fark 3 K ila 10 K arasındaki herhangi bir
değer olabilmektedir.
4.4. Enerji fiyatlarının ve sistem ölçeğinin etkisi
Enerji fiyatları ve sistem ölçeği ile alakalı olan ve ısı pompasının maliyet verimliliğine etki eden ana
parametreler bu bölümde incelenir. Sadece IHX'li tek aşamalı çevrimin ve iki aşamalı çevrimin PBP sonuçları
verilmektedir çünkü daha sonra sunulacak olan basit tek aşamalı çevrime kıyasla, söz konusu iki çevrim
English to Turkish: DÜŞÜK GWP ÇALIŞMA SIVILARINA SAHİP ÇOK YÜKSEK SICAKLIKLI ISI POMPASININ PERFORMANSI General field: Science Detailed field: Mechanics / Mech Engineering
Source text - English Energy 182 (2019) 460e470
different low GWP working fluids for HTHPs, [5,6]. Moreover,
vapour compression systems can use different configurations alternatives
to basic cycle to improve the energy performance, [7].
HTHPs can also use these variations to increase the temperature of
the heat sink to a higher and more useful temperature. However,
waste heat can be used as a proper heat source for HTHP. Hence,
Cao et al. [8] studied six different heat pump system configurations
for using waste heat recovery with an average temperature of 45 C
as a heat source and heat production temperature up to 95 C.
Thermodynamic and economic analyses were conducted to
compare the performance of those different heat pump systems. In
case of single-stage heat pump system the mass flow rate of hot
water produced is the highest among all the systems, whereas the
coefficient of performance is the lowest. Since the COP, and the
exergy efficiency, as well as the payback period are key parameters
to evaluate thermodynamic and economic performance of system,
the two-stage heat pump with flash tank was found to require less
initial investment and indicated the maximal overall performance.
Excellent review on the topic of HTHPs has been presented by
Arpagaus et al. [9]. They showed that HTHPs are suitable systems
for waste heat recovery in various industrial processes such as
drying, sterilization, evaporation, papermaking, or food preparation.
A technical potential of the European market of about 113 PJ,
for the process heat between 100 C and 150 C, which can be
realizable with industrial HTHPs, was presented. Authors showed
that, at the moment, there are only a small number of manufacturers
on the market, which can provide heat pump installations
with the heat sink temperatures of 90 C, with only a few products
able to supply temperatures up to 120 C. Most of implementations
generally utilize a single-stage heat pump cycle concepts. Operation
of encountered vapour compression cycles can be optimised by
implementing an internal heat exchanger, parallel compressors,
economizer loops with intermediate vapour injection into the
compressor, or two-stage cascades. Another information provided
in Ref. [9] was that the main used refrigerants in commercial HTHPs
at the moment are R245fa, R717, R744, R134a, and R1234ze(E). The
industrial awareness must be exercised for a wider spread of HTHP
technology as well as the search for refrigerant in the high temperature
range with low GWP, and modest prices. In that light also
water could be considered as a working fluid in the HTHP.
Chamoun et al. [10] developed an industrial vapour compression
heat pump for heat recovery at high temperature levels with water
as working fluid. The system featured a newly developed twin
screw compressor. Kondou and Koyama [11] gave a brief thermodynamic
assessment as the preliminary screening of refrigerants.
They evaluated a theoretical coefficient of performance of a basic
heating cycle at condensing temperatures from 80 C to the critical
temperatures for several refrigerants. Based on this screening,
candidate low-GWP refrigerants with different levels of critical
temperature were selected. Subsequently, the COP and primary
energy efficiency of considered cycles using the selected refrigerants
were calculated for pressurized water as the heating
medium up to 160 C with the waste heat at 80 C.
Mateu-Royo et al. [12] studied energy performance of five
compression cycle configurations using n-pentane, butane,
R1233zd(E) and R1336mzz(Z) as low GWP alternative fluids to
R245fa for heating production temperatures of 110 and 130 C.
Sarevski and Sarevski [13] presented the characteristics of R718
centrifugal compressors and proposed a novel concept of R718
turbo compressor heat pump system.
Yu et al. [14] explored a single-stage high temperature heat
pump with BY-4 as working fluid, which could give a heat output
temperature above 100 C. A HTHP with BY-4 as working fluid was
built and tested in different operating conditions.
Yang et al. [15] studied a high-temperature combined heat
pump system with a CO2 transcritical cycle, a subcritical heat pump
cycle, and an intermediate heat exchanger between two cycles.
R152a was selected as a working fluid. Zhang et al. [16] proposed a
new binary near-azeotropic refrigerant named BY-5, which has
good performance at high output temperature, especially above
110 C. A single-stage high temperature heat pump using BY-5 was
designed and built to estimate its potential. Experimental
Nomenclature:
h specific enthalpy (J/kg)
l technical work (J/kg)
M molar mass (g/mol)
m ·
mass flow rate (kg/s)
p pressure (kPa)
P power (W)
q heat flux (W/m2)
qv volumetric heating capacity (J/m3)
Q ·
rate of heat (W)
s specific entropy (J/(kgK))
S rate of entropy generation (W/K)
T temperature (C)
Greek letters
ε compressor pressure ratio ()
h efficiency ()
m ratio of mass flow rates ()
s exergy destruction (W)
w specific volume (m3/kg)
Subscripts
o evaporation
cr critical
C cold temperature reservoir
compr compressor
cond condenser
evap evaporator
gen entropy generation
H high temperature reservoir
k condensation
L lower cycle in the cascade system
sub subcooled
sup superheated
U upper cycle in the cascade system
Abbreviations
COP coefficient of performance ()
GWP global warming potential
HCFO hydrochlorofluoroolefins
HFC hydrofluorocarbons
HFO hydrofluoroolefins
HTHP high temperature heat pump
NBP normal boiling point
ODP ozone depletion potential
ORC organic Rankine cycle
D. Mikielewicz, J. Wajs / Energy 182 (2019) 460e470 461
investigationwas carried out at high temperature level of 70e80 C
on evaporation unit and 110e130 C on condensing unit.
Zhao et al. [17] studied both theoretically and experimentally a
novel system employing higher temperature ammonia twin screw
compressors for recovering heat and supplying hot water. Nevertheless,
studies that analyse VHTHP configurations with low GWP
working fluids at different heating production temperatures are not
found in the literature.
Direction of HTHP development is additionally stimulated by
the legal regulations, formulated in concern about the climate
change. In the EU Regulation no. 517/2014, it is stated that by the
year 2050, developed countries will have to reduce the greenhouse
gases emissions by about 80e90% in comparison with its level in
year 1990. This action is undertaken to limit the global warming
problem and in consequence, to reduce the amount of fluorinated
greenhouse gases. It requires the need to look for the substitutes of
such gases or introduction of alternative safe and energy-saving
technologies of zero or negligible influence on the climate. Therefore,
the fundamental aim of this paper is to compare theoretically
the energy performance of two systems, namely the single-stage
system and cascade systems. These systems were selected for the
scrutiny as an easy to develop and competitive from the economical
point of view of perspective manufacturing.
The single-stage system was scrutinised with a number of low
GWP working fluids such as ethanol, n-pentane, isobutane,
R1233zd(E) and R1234ze(Z) as low GWP alternative fluids to R245fa
for the possibility of operating with the sink temperature of 130 C
from the waste heat resource at temperature of 50 C, resulting in
temperature lift of 80 K. Additionally, the cascade systems with npentane
and R365mfc in the upper cascade, designed for the same
temperature lift, are also examined.
2. Selection of working fluid
The European Commission (EU) is progressively limiting the
production and use of hydrofluorocarbons (HFCs) which have been
generally used as working fluids for HTHPs. In that light hydrofluoroolefins
(HFO), hydrochlorofluoroolefin (HCFO) and natural
refrigerants turn out to be potential alternatives as their replacements.
Moreover, all potential substitutes for applications
above 150 C must feature a higher critical temperature than
R245fa, as the single stage subcritical cycle enables to achieve high
heating production temperatures. R1233zd(E) and R1336mzz(Z)
are synthetic fluids, seen as potential replacements for the popular
refrigerant R134a [18]. They are also widely used for organic
Rankine cycle installations, Navarro-Esbrí et al. [19] and, moreover,
those refrigerants are being considered in HTHP applications,
Juhasz [20]. Both these fluids are regarded as non-flammable and
non-toxic.
N-pentane (R601) was considered by Yamazaki and Kubo [21] as
well as Jakobs et al. [22] as potential working fluids in HTHP. High
critical temperature of the fluid compared with the other refrigerants
makes it an interesting candidate. N-pentane is flammable
but non-toxic. Table 1 presents the thermodynamic
characteristics of selected for the study refrigerants. The molar
mass of synthetic fluids (HFC, HFO and HCFO) is significantly higher
than that of the hydrocarbons.
Despite the theoretical possibility of using any substance as a
working medium in a heat pump cycle, the ideal working fluid
should have the following characteristics [23]:
normal boiling point higher than the evaporation temperature,
high thermodynamic critical point (critical temperature tcr and
critical pressure pcr),
chemical stability in the full operating temperature range and
no chemical interactions with the applied construction
materials,
a small specific volume value of the saturated vapour prior to
the compressor (this guarantees a smaller compressor size),
high value of heat transfer coefficient in evaporation and
condensation processes (this provides small areas of heat
exchangers),
low viscosity (lower flow resistance, i.e. reduced pressure drop
in the system),
low theoretical compression work,
low water solubility,
non-hazardous, non-flammable working fluid
zero (or close to) ozone depletion potential (ODP) and low
greenhouse warming potential (GWP).
low unit cost.
Failure to meet all these requirements forces a compromise
between the advantages and disadvantages of the substance.
Selecting the working fluid is a fundamental design problem, where
the following criteria should be taken into account: environmental
impact, workplace safety, thermodynamic, technical and economic
criteria. According to current legislation, the working fluid should
be characterized by ODP¼ 0 and GWP less than 150. The European
Commission [24] has adopted a proposal to ratify the Kigali production
and consumption of HFCs to mitigate the global warming.
Thus, the use of HTHPs forwaste heat recovery using working fluids
with low GWP becomes a solution to climate change mitigation by
improving the industrial processes energy efficiency, using environmental
friendlyworking fluids. The goal is to reduce greenhouse
gas emissions by 80e90% by 2050. By the year 2030 emissions of
fluorinated greenhouse gases should be reduced to 2/3 (compared
with 2010 levels) by discontinuing their use. The provisions on heat
pumps limiting and sanctioning the prohibition of F-gases include
[25]:
from 1.01.2020 - stationary refrigeration units containing HFCs
with GWP ¼ 2500 and higher,
from 1.01.2022 - commercial refrigeration systems with a power
output of more than 40kW, containing fluorinated greenhouse
gases with a GWP of 150 or greater - except for single stage loops
in cascade systems with fluorinated greenhouse gases of
GWP ¼ 1500 and above,
from 01.01.2025 - single split refrigeration systems that contain
less than 3 kg of fluorinated greenhouse gases containing those
gases with GWP ¼ 750 or greater.
Table 1
Comparison of selected properties of synthetic working fluids for high temperature heat pumps [25].
Working fluid Chemical formula Group M [g/mol] tcr [C] pcr [bar] NBP [C] GWP ODP Safety group (ASHRAE Standards)
R245fa CHF2CH2CF3 HFC 134.05 154 36.5 15.3 1030 0 B1
R365mfc CF3eCH2eCF2eCH3 HFC 148.07 186,9 32.5 40.2 890 0 A2 (expected)
R1234ze(Z) CF3CF]CHF HFO 114.04 150.1 35.3e39.7 9.7
Translation - Turkish Energy Conversion and Management 226 (2020) 113488
dergi ana sayfası: www.elsevier.com/locate/enconman
Düşük GWP çalışma sıvılarına sahip çok yüksek sıcaklıklı ısı pompasının performansı
ÖZ
Geleneksel ısı pompaları, endüstriyel işlemlerden ısıtma veya ısı geri kazanımı sağlama dahil olmak üzere bir dizi uygulama
için çok çekici bir ekolojik çözümlerdir. Isı pompalarının uygulama aralığı, çalışma sıcaklığı 130 C-150 C'ye yükseltildiğinde
ve / veya sıcaklık artışı 50e100 K'ye yükseltildiğinde büyük ölçüde genişletilebilir. bu makalede çok yüksek sıcaklıkta buharkompresör
esaslı tek kademeli ve bir dizi çalışma akışkanı içeren kademeli ısı pompaları sunulmuştur. Yazara göre bu çeşitli
uygulamalar için önemli bir potansiyele sahiptir. Açıklanan analizde ısı kaynağının 50 C sıcaklığa sahip olduğu, yoğuşma
sıcaklığının ise 130 C olduğu varsayılmıştır. Elde edilen sonuçlara dayanarak, çalışma sıvısı sıcaklıkları, ısı oranları ve
önerilen çözümün performans katsayısı belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Yüksek sıcaklıklı ısı pompası, Isıtma sistemi, Deneysel araştırmalar
1. Giriş
Çeşitli endüstriyel işlemlerde genellikle kullanılamaz bir şekilde çevreye boşaltılan büyük miktarda atık ısı
mevcuttur. BU TÜR ATIK ISI BAZI PRATİK AMAÇLAR İÇİN KULLANILABİLİR YÜKSEK DERECELİ ENERJİYE SAHİPTİR(30e85 C),
Forman et al. [1] Geri kazanılması ve kullanılması için ilgili teknolojilerde eksiklik vardır, bu da enerji israfına ve çevrenin
termal kirlenmesine neden olur. Isı geri kazanımı amacıyla potansiyel sistemlerden biri, yüksek sıcaklık uygulamaları ve
endüstriyel kullanım için ısı pompalarıdır ve potansiyel teknik uygulamalar çok sayıda olduğu için son zamanlarda
endüstride önemli bir ilgi görmektedir. Isı geri kazanım teknolojileri, endüstriyel proseslerin enerji tüketimini ve dolayısıyla
sera gazı emisyonlarını azaltan, enerji verimliliğini artıran bir araç olarak düşünülebilir. Çoğu endüstriyel proses, 120
C'nin üzerindeki sıcaklık seviyelerinde ısıya ihtiyaç duyar çünkü bu sıcaklıklar, istenen basınç/sıcaklık seviyelerinde buhar
üretimini mümkün kılar.
Geleneksel olarak, yüksek sıcaklıklı ısı pompaları terimi, ortam sıcaklıklarında ısı kaynağı ile 60 ila 80 C arasındaki
seviyelerde ısı atma sıcaklıkları ile anlaşılır. Bu sıcaklık seviyesi, gereksinimlerin 120 C'nin üzerinde olduğu durumlarda biraz
yanıltıcı olabilir. Bu nedenle Peureux ve Bobelin [2], yoğuşma sıcaklıkları 100 ila 140 C arasında değişen çok yüksek sıcaklıklı
ısı pompası (VHTHP) terimini tanıttı. Günümüzde mevcut olan ısı pompaları, çalışma sıcaklığında (
English to Turkish: YÜKSEK SICAKLIKLI ISI POMPASI ÇALIŞMA SIVILARININ UYGUNLUK ARALIKLARININ ANALİZİ General field: Science Detailed field: Mechanics / Mech Engineering
Translation - Turkish Applied Thermal Engineering 150 (2019) 628–640sdfs
dergi ana sayfası: www.elsevier.com/locate/apthermeng
Yüksek sıcaklıklı ısı pompası çalışma sıvılarının uygunluk aralıklarının analizi
• Yüksek sıcaklıklı ısı pompalarının en verimli konfigürasyonu araştırılır.
• Isı kaynağı / lavabo sıcaklıklarının çalışma sıvısı uygulanabilirliği üzerindeki etkisi değerlendirilir.
• Kompresör çıkış sıcaklığı, kademe numarası, giriş basıncı etkileri tartışılır.
• COP ve hacimsel ısıtma kapasitesi arasındaki denge, niceliksel olarak değerlendirilir.
• R1233zd (E), tüm konfigürasyonlarda en iyi ödün veren sıvı olarak sonuçlandı.
ÖZ
Organik Rankine Döngüleri (ORC) gibi atık ısıyı geri kazanan güç üretim sistemleri, en yüksek sıcaklık 100 °C ile 85 °C
arasında değiştiğinde verimli bir şekilde çalışamaz. Bu nedenle, düşük dereceli atık ısının yükseltilmesi ve geri
dönüştürülmesi bu sıcaklık aralığında çok ilgi çekicidir. Yüksek sıcaklık ısı pompaları atık ısıyı yükseltebilir ve sıcaklığı 150
°C'ye çıkarabilir, bu da gıda, kâğıt, kimya ve tütün endüstrilerindeki bazı üretken işlemler için yeterlidir. Yoğun araştırma
çabalarına rağmen, yalnızca buhar sıkıştırmalı ısı pompalarına odaklanmak bile, bu uygulamalar içinde en uygun çalışma
akışkanını seçmek kadar önemlidir. Yüksek sıcaklıklı bir ısı pompası için bir akışkanın seçimi, çeşitli teknik kısıtlamalarla
sınırlıdır ve yüksek bir verimlilik ile büyük bir hacim akış hızı arasında bir değiş tokuş gereklidir. Önerilen akışkan, farklı ısı
kaynağı ve soğutucu sıcaklık kombinasyonları için değişebileceğinden, farklı işletim koşullarında çalışan farklı akışkanlarla
ısı pompası performansının sistematik bir incelemesi gerçekleştirilmiştir. Farklı teknik sınırlamaların etkisi tartışılmış ve
hem en yüksek verimlilik hem de optimum hava debisi açısından en uygun sıvılar önerilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Yüksek sıcaklıklı ısı pompası, Atık ısı yükseltimi, Çalışan sıvılar, COP ve VHC ödünleşimi, HTHP
kompresörleri
1. Giriş
Enerji tasarrufu, enerji yoğun endüstriyel faaliyetlerde köklü bir inovasyon paradigmasıdır. Bunun nedeni, enerji
kullanım verimliliğindeki artışın hem kullanıcılar hem de kamu hizmetleri için yararlı olmasıdır. İlk fayda, örneğin,
maliyetlerin ve CO2 emisyonunun azaltılmasından, ikincisi ise doğrudan bir ekonomik fayda elde etmesidir. Endüstride
enerji tasarrufu yapmanın ana yollarından biri, verimli ve basit bir WHR teknolojisinin, yani Organik Rankine Çevrimlerinin
(ORC) geliştirilmesi sayesinde son yıllarda önemli bir ilgi gören atık ısının (WHR) geri kazanılmasıdır). ORC'ler, aksi takdirde
çevreye atılacak ve kabaca 100 °C ile 400 °C arasında boşa harcanacak ısıyı geri kazanmak için uygundur.
Bazı ORC üreticileri, ürünlerinin uygulanabilirlik sınırları olarak bu sıcaklıkları önermektedir [1]. Teorik olarak, ORC
teknolojisi, daha düşük sıcaklıkta ısının geri kazanılması için önemli bir değişiklik yapılmadan da uygulanabilir ve literatürde
birkaç vaka açıklanmıştır [2-4]. Bununla birlikte, 85 °C'nin altındaki bir sıcaklıkta atık ısıyı kullanan ORC uygulamaları
nadirdir. Bu sıcaklık seviyesinde ORC verimliliği düşüktür ve bir sistemin karlılığı duruma göre dikkatlice araştırılmalıdır. Bu,
90 °C'nin altındaki sıcaklıklarda atık ısının elektrik enerjisine dönüştürülmesi için uygun olamayacağı anlamına gelir. Buna
rağmen, bu tür kaynaklar yüksek bulunabilirliği de göz ardı edilmemelidir. Nitekim dünya çapında Endüstriyel Atık Isının
(IWH) 100 °C'nin altındaki sıcaklıklarda %40 oranında mevcut olduğu tahmin edilmektedir [5]. İlginç bir bakış açısı olarak,
bu düşük dereceli IWH'yi, onu üreten endüstriyel sürece geri dönüştürerek geri kazanmaktır.
Bu uygulamaya genellikle atık ısının iyileştirilmesi veya geri dönüşümü denir ve birçok endüstriyel işlemin ısı talebi
genellikle orta-düşük sıcaklıkta olduğu için ilgi çekici olabilir. Tütün ve gıda endüstrileri gibi tüm endüstriyel sektörler, ısı
girdilerinin %100'ünü 400 °C'nin altında ve %50'sini 100 °C'nin altında gerektirir. Ayrıca kâğıt ve kimya endüstrilerinin
ihtiyaç duyduğu ısının %50 ila %75'i 400°C'nin altında, %25'i ise 100°C'nin altındadır [6].
Düşük dereceli IWH kullanılabilirlik aralığı, endüstrinin ısı talebi ve ısı yükseltme teknolojilerinin teknolojik sınırları,
ısı geri dönüşümü için 50 °C ile 150 °C arasında çalışan bir çerçeve tanımlanabilir. Atık ısıyı yükseltmek için bazı Isı Pompası
(HP) teknolojileri, önerildi ve araştırıldı. Esasen, iki ana gruba ayrılabilirler: Buhar Sıkıştırma HP (VCHP) ve Emilim HP (AHP).
Bu son grup esasen şunlardan oluşur: klasik absorpsiyon HP, Hibrit Absorpsiyon-Sıkıştırma HP (HACHP) [7-9] ve
Absorpsiyonlu Isı Transformatörü (AHT) [10-13].
VCHP ile ilgili olduğu kadarıyla, araştırma hem döngü mimarisine hem de çalışan akışkan seçimine odaklandı.
Literatürde, farklı karmaşıklık derecelerine sahip birçok gelişmiş döngü konfigürasyonu bulunabilir: basit ama etkili döngü
modifikasyonları (dahili ısı eşanjörü, ara soğutmalı sıkıştırma ve buhar enjeksiyonlu sıkıştırma) [14-16] 'da bulunabilir;
Kademeli ısı pompaları [17,18] 'de analiz edilmiş ve farklı ısı kaynaklarının farklı sıcaklık seviyelerindeki entegrasyonu [19]'
da tartışılmıştır. Tüm bu tekniklerin bir kombinasyonu, HP döngü mimarisinin mevcut ısı kaynaklarının ve bunların ilgili
sıcaklık seviyelerinin bir fonksiyonu olarak optimize edildiği [20] 'de bulunabilir. Bu modifikasyonların getirdiği verimlilik
artışına rağmen, düşük maliyet ve geliştirilmiş performanslar arasında bir uzlaşma olarak genellikle basit mimariler tercih
edilir. Bu bakış açısından, yeniden oluşturulan mimari özel bir ilgi konusudur ve [15] 'te kapsamlı bir şekilde incelenmiştir.
Çalışma sıvıları söz konusu olduğunda, Bertinat [21] tarafından sistematik bir karşılaştırma yapılmıştır. Bu tür bir
analiz, ideal COP ve MJ / m3 cinsinden Hacimsel Isıtma Kapasitesi (VHC) gibi, gelecek vaat eden çalışma sıvılarının
sistematik bir karşılaştırmasının yapıldığı [15] gibi daha yeni çalışmalarda da yaygın olarak kullanılan bazı parametrelere
dayanıyordu. (R1233zd (E), R1234ze (Z), R600, R601, R1336mzz (Z) ve R1224yd (Z) dahil) 70 K sabit HP sıcaklık artışı için bu
iki parametre arasındaki denge dikkate alınarak gerçekleştirilmiştir. mevcut araştırma eğilimi, daha küçük sıvı örneklerine
odaklanmaktır ve genellikle seçilen çalışma sıvılarının çevresel uyumluluğunu da dikkate alırlar [22]. Uygulama sıcaklığı
seviyesi nedeniyle, araştırılan sıvı havuzu genellikle Organik Rankine Döngüsü (ORC) uygulamaları için uygun olduğu
düşünülen sıvılar arasından seçilir [23-26]. Sıvı karışımları da araştırılmış ve saf çalışma sıvılarıyla karşılaştırılmıştır [25,27].
Sentetik soğutucu akışkanların kullanımıyla ilgili çevresel konularla daha fazla ilgilenen bazı yazarlar, analizlerini ultra düşük
GWP sentetik akışkanlar, yani R1234ze (Z) ve R1234ze (E) gibi çevre dostu akışkanların bir alt kümesiyle sınırlandırmaktadır
[ 28,29] veya hidrokarbonlar, amonyak ve su [30-32]. Suyu soğutucu akışkan olarak kullanmak, klasik ısı pompasından farklı
olan konfigürasyonların analizine büyük bir çaba harcanmaktadır. Doğrudan buhar sıkıştırma, yeniden sıkıştırma ve flaş
buharlaştırma [33] ve [34] 'de bulunabilir. Atık ısıyı geri kazandıran gazla çalışan kazan, elektrikli ısıtıcı, klasik HP ve HTHP
ile birleştirilmiş WHR'li hibrit çözümler analiz edilmekte ve [35] 'de çevresel ve tekno-ekonomik bakış açılarından
karşılaştırılmaktadır. Son olarak, [36] 'da soğutucu olarak su kullanımının bir incelemesi yapılmıştır. Spesifik akışkanların
performanslarını araştıran durumların yanı sıra, karşılaştırmalı analizin sınırlı akışkan havuzuyla sınırlandırılması seçimi
çeşitli şekillerde gerekçelendirilebilir. Örneğin, iyi bilinen veya önceden önerilen akışkanın kullanılmasıyla, termal ekipman
ve contalar için kullanılan malzemelerle uyumluluk garanti edilir. Diğer durumlarda, analiz, VCHP kompresörünün ticari
olarak temin edilebildiği bir sıvı numunesi ile sınırlıydı [7,32]. Diğer bir deyişle, çoğu durumda, belirli bir çalışma sıcaklığı
aralığı için çalışma sıvıları arasında kapsamlı bir karşılaştırma, haklı olarak araştırmanın amacı değildir. Her halükârda, bu,
aslında uygun termofiziksel özelliklere, gerekli çevresel sürdürülebilirliğe sahip ve VCHP ekipmanında kullanılan ortak
malzemelerle uyumlu olan bazı akışkanların sistematik olarak ihmal edilmesine yol açmıştır.
Bertinat'ın [21] çalışmasını genişletmek için, sıvı numunelerinin boyutu ve izlenen miktarlar değişmiştir.
Hesaplama kapasitelerinin ve termofiziksel özellikler veri tabanlarının evrimi nedeniyle, VCHP döngüsü, performansları
ekstrapole edilmek yerine artık doğrudan karşılaştırılabilen birkaç akışkan için doğrudan simüle edilebilir, örn. sıvının kritik
sıcaklığından Yalnızca sıvı karşılaştırma amacı için geçerli olan ideal bir VCHP döngüsünü simüle etmek yerine, VCHP
performansını tahmin etmeye izin veren gerçekçi özellikler (sıcaklık farklılıkları, kompresör verimlilikleri, vb.) dayatmak
mümkündür. Bu şekilde, [7,32] 'de yapıldığı gibi çeşitli teknik kısıtlamalar (kompresör tahliye sıcaklığı, buharlaşma basıncı,
vb.) değerlendirilebilir.
Sınırlı, ancak geçerli olmasına rağmen, çalışma akışkanları havuzunun analizine ek olarak, diğer bir ortak özellik,
sınırlı sayıda sıcaklık artışını düzeltmek (70 K ve 50 K ortak değerlerdir [15]) ve farklı akışkanları ve döngü mimarilerini bu
varsayımlarla test etmektir. Bu yaklaşım, farklı çözümleri karşılaştırmak için geçerlidir, farklı sıvılar özellikle bazı
uygulamalar için uygun olabileceğinden genel resim kaybolabilirken, bazı uygulamalar için daha verimli olan diğerleri, diğer
konfigürasyonlar için teknik olarak uygun operasyonel çerçevenin dışında kalabilir.
Mevcut çalışma, çeşitli ısı kaynağı ve ısı emici sıcaklık kombinasyonları için VCHP'ye uygun çalışma akışkanlarının
taranmasını gerçekleştirerek bu tür boşlukları doldurmayı amaçlamaktadır. Birkaç sıvının performansı, ilgili sıcaklık
aralığında, yani 50 °C ila 150 °C arasında sistematik olarak karşılaştırılmıştır. Ayrıca, en umut verici sıvılar için çevresel
sürdürülebilirlik, malzeme uyumluluğu ve ekipmanın (özellikle kompresör teknolojisi ile ilgili) bazı pratik ve teknoekonomik
sınırlamaları dikkate alınmış ve tartışılmıştır.
2. Ön Sıvı Seçimi
İncelenen akışkanların termo-fiziksel özellikleri CoolProp veri tabanı [37] kullanılarak hesaplanmıştır. Bu tür bir
veritabanı, ücretsiz ve açık kaynaklı olduğu için seçilmiştir ve iyi bilinen tescilli karşı parçası REFPROP'a göre doğrulanmıştır.
Buna ek olarak, iki yazılım aracında bulunan saf sıvı miktarı çok benzerdir. Ticari olmayan yapısı nedeniyle, CoolProp'ta
bulunan sıvı havuzu REFPROP'tan daha nadiren güncellenir, bu nedenle yakın zamanda geliştirilen iki soğutucu R1336mzz
(Z) ve R1224yd (Z) 'yi araştırmak için sonuncunun kullanılması zorunludur. Bu nedenle, bu iki çalışma sıvısının
termodinamik özelliklerinin hesaplanmasında, Python ve Matlab için REFPROP resmi arayüzlerinden biri olan CoolProp ile
arayüzlenen REFPROP kullanılmıştır.
Analizi gerçekçi bir çalışma sıvısı havuzuyla sınırlamak için, mevcut sıvıların toplam miktarından, yani 122, kritik
öneme sahip olanlardan.125 °C'den düşük sıcaklık Tcrit ve 40 °C psat'ta, 40 °C 0.05 bar'dan düşük doyma basıncı atılmıştır.
İlk sınırlama, seçilen sıvıların en azından operasyonel aralığın kritik koşullardan uzakta bir bölümünde çalışabilmesini
garanti eder. Analizi, mevcut sıvıların toplam miktarından, yani 122 °C'den daha düşük kritik sıcaklık '' Tcrit '' ve 4 °C ''
psat'ta doyma basıncına sahip olanlardan gerçekçi bir çalışma sıvısı havuzuyla sınırlandırmak. 0,05 bar'dan daha düşük
olan 40 °C '' ıskartaya çıkarılmıştır. İlk sınırlama, seçilen sıvıların en azından operasyonel aralığın kritik koşullardan uzakta
bir bölümünde çalışabilmesini garanti eder. İkinci koşul, HP buharlaştırıcıda aşırı derecede düşük basınç göstermiş olan
sıvıların dışlanmasını garanti eder. İki termo-dinamik sınırlamaya ek olarak, iki ek çevresel kısıtlama getirilmiştir. CoolProp,
GWP100 ve ODP'yi de sağladığındanODP> 0 ve GWP100> 103 olan birçok sıvının tümü atılmıştır. GWP100 eşik değeri
seçimi, incelenen uygulama üzerinde herhangi bir spesifik düzenleme olmadığından keyfidir. Buna rağmen, mevcut Avrupa
yönetmeliği, geri kazanılan gazları kullananlar hariç her türlü uygulama için GWP100'ü 2500 ile sınırlamaktadır [38]. Bu
nedenle, analizi yine mevcut düzenlemelere göre çok düşük GWP'ye sahip çalışma akışkanlarıyla sınırlamak için 103
seçilmiştir. . Bu tür sınırlamalar uygulandıktan sonra, 1030'a eşit bir GWP'ye sahip R245fa gibi yüksek sıcaklık VCHP
uygulamaları için sıklıkla önerilen bazı sıvılar hariç olmak üzere, mevcut sıvıların toplam miktarı 35'e düşer [39]. Bu sıvılar
arasından on tanesi aşağıda açıklandığı gibi VCHP çalışma sıvısı olarak kullanılmaya uygun değildir.
Kimyasal maddelerin tehlikelerine ilişkin ABD Ulusal Yangından Korunma Ajansı (NFPA) standardını (NFPA 704
[40]) takiben, tutuşabilirliği, birleşenin istikrarsızlığını, sağlık tehlikesini ve çevreyi ölçmek için her sıvıya 0 ile 4 arasında
değişen üç derece atanmıştır. Kararsızlık derecesi, maddenin kimyasal stabilitesini VCHP uygulamalarının özelliği olan
yüksek sıcaklık ve yüksek basınç koşullarında ölçtüğü için bu durumda önemli bir rol oynar. Şimdiye kadar seçilen 35 akışkan
arasından altısı, bire eşit veya daha yüksek bir instabilite NFPA derecesine sahiptir ve bu nedenle atılır. Bu grubun en
kararsız akışkanları, üçe eşit bir dereceye sahip olan ve risksiz ısıtılamayan veya sıkıştırılamayan Propyne ve Etilen Oksittir.
NFPA derecelerine ilişkin veriler, [41,42] 'de bildirilen iki ücretsiz çevrimiçi kimya veritabanından alınmıştır.
Tutuşabilirlik için farklı bir yaklaşım izlenmelidir. Aslında, başlangıçta seçilen 35 sıvının çoğunluğu 3'e eşit veya
daha yüksek bir tutuşabilirlik derecesine sahiptir (ortalama 2,8 civarındadır). kontrol edilemeyen ve beklenmeyen riskler
ortaya çıkarabilen kimyasal kararsızlıktan farklı olarak, yanıcılıkla ilgili sorunlar özel ve iyi bilinen teknik çözümlerle
sınırlandırılabilir [43]. Bu, ev tipi buzdolapları için çalışma sıvısı olarak izobutanın (NFPA yanıcılık derecesi 4) yaygın
kullanımı ile kanıtlanmıştır.
Her durumda, çalışma sıvısının yanıcılığı, potansiyel olarak sıvının kendiliğinden tutuşmasına yol açabilecek HP
çalışması sırasında ulaşılan yüksek sıcaklıkla birlikte potansiyel sızıntılar nedeniyle bir sorun haline gelebilir. Bu, özellikle
ısının yükseltildiği maksimum sıcaklıktan (bu çalışmada 150 °C) çok daha yüksek sıcaklıklara kolayca ulaşabilen etanol ve
metanol gibi sıvılar için geçerlidir. Bunun nedeni, sıvı doygunluk eğrisinin, gerekli çalışma koşullarına eşit olan yüksek
derecede aşırı ısınmaya yol açabilen karakteristik şeklidir. Bu potansiyel risk kaynağını dikkate almak için, kendiliğinden
tutuşma sıcaklığı 250 °C'den düşük olan tüm sıvılar bu çalışmada dikkate alınmamıştır. Kendiliğinden tutuşma sıcaklığı ile
ilgili veriler [41,42] 'de bulunmaktadır. Kendiliğinden tutuşma sıcaklığındaki sınırlama nedeniyle ilk 35'ten dört sıvı atılır.
Bunlar arasında son zamanlarda önerilen ve ORC çalışma sıvısı olarak kullanılan n-ekzan, İzo-Heksan, Siklo-Heksan, Dietil-
Eter ve n-pentan vardır [44].
NFPA sınıflandırmasında kullanılan son parametre sağlık tehlikesidir. Yanıcılık endeksine benzer şekilde,
endüstriyel deneyim, bu belirli bileşiklerin kullanımına ilgi varsa, toksik sıvıların kullanımından kaynaklanan riskleri kontrol
altına almanın mümkün olduğunu öğretir. Bu, örneğin, sağlık açısından tehlike derecesi 3 olan ve yaygın olarak endüstriyel
veya büyük perakende soğutma sistemlerinde kullanılan Amonyak vakasıdır. İlk 35 sıvının hiçbirinin sağlık açısından tehlike
derecesi Amonyaktan daha yüksek olmadığından, toksisite ile ilgili olarak hepsinin VCHP'lerde kullanıma uygun olduğu
varsayılır.
Amonyak durumu, seçilen potansiyel VCHP çalışma sıvılarının malzeme uyumluluğu açısından da önemlidir.
Amonyak, bakır ve pirinçle uyumlu değildir, bu nedenle termal ekipman için çeliğin kullanılmasını zorunlu kılar. Benzer
malzeme uyumluluk kısıtlamaları, diğer birkaç potansiyel çalışma sıvısı tarafından da gösterilmiştir.
Kendiliğinden tutuşma sıcaklığı üzerindeki sınırlamaların ve daha önce tartışılan kimyasal kararsızlığın
uygulanmasından sonra, ilk 35'ten 13 sıvı çıkarıldı. Kalan 27 sıvının tümü, paslanmaz çelik termal ekipman ve contalar için
yaygın olarak kullanılan malzemelerin en azından bir kısmı ile kullanım için uygundur. Ayrıca, incelenen birkaç akışkan özel
olarak paslanmaz çelik kullanımını gerektirmez; bu durumda maliyetleri düşürmek için karbon çelik ekipman kullanılabilir.
Termal ekipman malzemesi, VCHP performanslarının termodinamik değerlendirmesinde herhangi bir rol oynamaz, ancak
sistem sermaye maliyetini ve dolayısıyla VCHP uygulamasının karlılığını hesaplamak önemlidir. Malzeme uyumluluğuyla
ilgili veriler, çeşitli ekipman satıcılarının teknik raporlarında [45–47] kolayca bulunabilir.
Son husus, seçilen çalışma akışkanlarının termal bozunması ile ilgilidir. NFPA 704 standardının kararsızlık derecesi,
sıvının yüksek sıcaklık ve basınçta yıkıcı bir şekilde ayrışma potansiyelini ölçerken, sıvının tehlikeli reaksiyonlara girmeden
ayrışma olasılığı da vardır. Bu işlem, çalışma sıvısının kimyasal bileşimini değiştirir, doygunluk sıcaklığını ve basıncını
değiştirir, dolayısıyla potansiyel olarak VCHP performanslarını kötüleştirir. Yazarın bildiği kadarıyla, bu etki yalnızca daha
önce ORC için önerilen sıvılar için araştırılmıştır [44,48-53], bu nedenle bu bilgi, bazı satıcı bileşik veri sayfalarında bozunma
sıcaklığının belirtildiği ender durumlar dışında eksiktir. Açıktır ki, etanol ve metanol gibi iyi bilinen akışkanlar için, kâğıtta
analiz edilenlerden çok daha yüksek sıcaklık aralıkları ile bu tür işlemlerin endüstriyel uygulamalarına odaklanmış olsalar
da termal ayrışma özellikleri kanıtlanmıştır.
Son olarak, yukarıda sunulan tüm kriterleri karşılayan ve bu nedenle bu makalede daha ayrıntılı analiz edilen 27
çalışma sıvısı Tablo 1'de listelenmiştir.
3. Akışkan Karşılaştırma Kriteri
Herhangi bir VCHP operasyonel koşulu, bir COP değeri ile karakterize edilir. Böyle bir parametre klasik tanımı izler
(Denklem (1)):
burada Qsink (kW), kondansatörde reddedilen ısı akış hızıdır ve Ẇcomp (kW), kompresör tarafından emilen güçtür.
Denklem (1) Q̇ havuzunun aynı zamanda komp toplamına ve evaporatör Q̇ kaynağında (kW) emilen ısı akış hızına eşit
olduğu dikkate alınarak yeniden yazılabilir, bu nedenle aşağıdaki (Denklem (2)) geçerlidir:
Söz konusu durumda, Q̇ kaynağı atık ısı olarak kabul edilir. Bu tür bir ısı akış hızının, VCHP buharlaştırıcısına bir
Tsource sıcaklığında giren ve bir Tsource çıkış sıcaklığına kadar soğutulan bir ortam tarafından sağlandığı kabul edilir.
Benzer şekilde, VCHP tarafından yükseltilen termal enerjiyi emen soğutucu, VCHP kondansatörüne bir Tsink sıcaklığında
girer ve Tsink'e kadar ısıtılır. ΔTsource = Tsource, in - Tsource, out ve ΔTsink = Tsink, out - Tsink, in sıcaklık farkları sabitse,
her VCHP çalışma koşulu bir çift Tsource, in ve Tsink, out tarafından benzersiz bir şekilde belirlenir.
Diğer bir deyişle, VCHP çalışma koşulları, atık ısının sağlandığı sıcaklıklar (Tsource, in) ve atık ısının yükseltildiği sıcaklık
(Tsink, out) tarafından uygun şekilde tanımlanır.
Bölüm 2'de seçilen her bir akışkan için, Şekil 1 (a) 'da bildirildiği gibi klasik VCHP termodinamik döngüsü, Tsource,
giriş ve Tsink, out'un birkaç kombinasyonu için kararlı durum koşullarında simüle edilir. Simülasyonlarda varsayılan
parametreler aynı resimde ve aşağıda özetlenmiştir:
• Aynı sıcaklık değişimleri hem ısı kaynağında hem de soğutucuda. Bu nedenle:
ΔTsource = ΔTsink = 10 K. Farklı kaynak / havuz sıcaklık kaymalarının seçimi sonuçları etkiler. Genel bir kural olarak,
yoğunlaşma sırasında sıvı alt soğutma fazından daha derin yararlanılabildiğinden, daha büyük lavabo sıcaklık farkları daha
yüksek COP'lere yol açar; tersine, daha büyük kaynak farklılıkları, Tsource'u değişmeden tutmak, COP için zararlıdır, çünkü
buharlaşma sıcaklığı aşağı itilir ve sistemi daha yüksek brüt sıcaklık artışlarıyla çalışmaya zorlar. Daha fazla karmaşıklık
Şekil 1. (a) Çalışma sıvısı olarak R1233zd (E) ve Tsink, out = 130 °C ve Tsource, in = 70 °C olan kasanın
evaporatör ve kondansatörü için sıcaklığa bağlı ısı transfer diyagramı. (b) Simüle edilmiş VCHP düzeni.
Tablo 1.
eklemekten kaçınmak için, kaynak / havuz sıcaklığı farklılıkları analizde değişmeden bırakılır. İlgili okuyucu, farklı kaynak /
havuz sıcaklığı değişikliklerinin etkisinin ayrıntılı bir analizi için özel çalışmalara (örneğin [32]) başvurmalıdır.
• Yoğuşma ve buharlaşma sırasında elde edilen sıvılar arasındaki minimum sıcaklık farkı 5 K'dir. Bu nedenle,
kondansatör ve buharlaştırıcı için sıkışma noktaları şunlardır: ΔTevap = condTcond = 5 K;
• Isı değiştiricilerdeki basınç kayıpları ihmal edilebilir düzeydedir;
• Kısma valfindeki laminasyon işleminin adyabatik olduğu varsayılır;
• Kompresör izantropik verimi 0,7'dir. Kompresör için bu değerin seçimi hakkında daha fazla ayrıntı Tablo 2'de
verilmektedir.
• Sırasıyla kondansatör ve buharlaştırıcı çıkışındaki aşırı soğutma ve aşırı ısıtma önceden varsayılmaz. Yoğuşma ve
buharlaşma koşulları Tsource, giriş ve Tsink'in işlevinde sabitlendikten sonra COP'yi maksimize etmek için
hesaplanırlar.
Dikkate alınan VHCP düzeni Şekil 1 (b) 'de gösterilmektedir.
Sıvılar, her bir Tsource, giriş ve çıkış, her çift için benzersiz şekilde belirlenen, elde edilen COP değerine göre
karşılaştırılır. Bu nedenle, Q̇ kaynağı bir kez denklemden sabitlendiğinde (2) QP havuzunun COP değeri aracılığıyla her
sıcaklık kombinasyonu için hesaplanabileceğini izler.
Her sıcaklık kombinasyonu için en verimli sıvı, en iyi COP'ye sahip olandır. Bu bağlamda, "en verimli sıvı", "en iyi
sıvı" ile mükemmel bir eşanlamlı değildir. İlk olarak, yalnızca bazı teknik sınırlamalara uyan sıvılar (örneğin, kompresör
tahliye sıcaklığı) VCHP uygulamaları için gerçekçi adaylar olarak kabul edilebilir. İkinci olarak, çalışma akışkanının seçimi de
akışkanı işlemek için gereken ekipmanın maliyeti gibi ekonomik hususlara tabidir. Özellikle, VCHP'ler için yine de en kritik
ekipman parçası olan kompresör söz konusu olduğunda, ilgili bir parametre aşağıdaki gibi tanımlanan VHC'dir (Hacimsel
Isıtma Kapasitesi) (Denklem (3)):
burada V̇comp, in kompresör emişindeki hacimsel akış hızıdır. VHC, kompresör boyutunu hesaba katan bir tür ekonomik
parametredir. Bu bağlamda "ne kadar yüksekse, o kadar iyidir", bu nedenle herhangi bir Tsource, giriş ve çıkış, çıkış
kombinasyonu için, daha yüksek VHC'ye sahip akışkan, daha küçük (yani daha ucuz) kompresöre sahip akışkan olabilir.
Analizde bunu dikkate almak için, VHC, COP ile bağlantılı olarak farklı sıvıları karşılaştırmak için kullanılır. İki gösterge
genellikle zıt olduğundan [15], yüksek COP'ye sahip sıvılar tipik olarak düşük VHC'ye sahip olduğundan ve bunun tersi,
verimlilik (daha yüksek işletme gelirleri) ve düşük hacimsel akış oranları (daha düşük başlangıç maliyetleri) arasındaki
denge ) analiz edilir ve tartışılır.
Yüksek sıcaklıklı VCHP uygulamaları için gerçekçi adaylar olarak kabul edilebilecek sıvılar, aşağıdaki kısıtlamalar
uygulanarak Tablo 1'de bildirilenlerden seçilmiştir:
• Evaporatör basıncı 0,5 bar'ın üzerinde olmalıdır. Bu değer keyfidir, ancak sisteme hava sızmasını önlemek makul
kabul edilir. Aslında bu sorun, atmosfer altı koşullardan kaçınmanın tavsiye edildiği ORC kondansatör için
Tablo 2. Santrifüjlü kompresör politropik analizi için varsayılan parametreler. Kaynak: [55] ve [34,56] bölüm 38.
bildirilene benzerdir [1]. Yine de özellikle orta ısı eşanjörü boyutlarına sahip küçük boyutlu sistemlerde belirli bir
vakum derecesi kabul edilebilir;
• Kompresör çıkışındaki aşırı ısınma derecesi mümkün olduğunca düşük olmalıdır. Önceki analiz, kompresör
yağlayıcısının termal ayrışmasını önlemek için 180 °C maksimum çalışma sıvısı sıcaklığına ayarlanmıştır [7,32].
Bununla birlikte, bu sınırlama, pistonlu kompresörlerin kullanımına veya yağlama gerektiren diğer kompresör
teknolojilerine tabidir. Yağsız santrifüj kompresör gibi bu sorundan etkilenmeyen diğer kompresör teknolojileri
kullanılabilir. Bununla birlikte, bu analizde, önceki çalışmalara uygun olarak ve soğutma / ısı pompalama
kompresörlerinin çoğu yağlama gerektirdiğinden, 180 °C sınırlaması korunmuştur. Nitekim, yağsız santrifüj
kompresörler önem kazansa bile, dinamik makinelerin tümü yağlama kullanmamaktadır ([55] bölüm 38). Bu
nedenle, maksimum 180 °C'ye eşit bir sıcaklığın varsayılması, analizi daha genel hale getiren ihtiyatlı bir hipotez
olarak görülebilir. Ayrıca, varsayılan maksimum kızgınlık sıcaklığı 180 °C ile mevcut Tsink arasındaki minimum artı
50 °C'dir (Denklem (4)):
Bu kısıtlama sadece Tmax'ı 180 °C ile sınırlamakla kalmaz, aynı zamanda bu spesifikasyona uymayan tüm
akışkanları hariç tutan hareketli bir sınır da belirler. Bu seçimin arkasındaki mantık üç yönlüdür. İlk olarak, bir akışkanı
gerekenden çok daha yüksek bir sıcaklığa ısıtmak verimli değildir, çünkü ısı eşanjöründe önemli bir ekserji tahribatı
meydana gelecektir. İkincisi, yüksek derecede aşırı ısınma, sıvının temel VCHP konfigürasyonları için uygun olmadığı, ancak
alternatif çözümler gerektirdiğine dair bir ipucu olarak kabul edilir, örn. uygun şekilde kullanılması için çok aşamalı ara
soğutmalı sıkıştırma. Üçüncüsü, ısı eşanjörünün bir tarafındaki büyük sıcaklık farklılıkları, ekipmana zarar verebilecek
önemli termal gerilimler üretir.
• İncelenen uygulamalarda karşılaşılan büyük hacimsel akışlar nedeniyle, analizde santrifüj kompresörler dikkate
alınmıştır. Pistonlu kompresörlerin soğutma alanında geniş bir uygulama alanı olmasına rağmen, büyük boyutlu
soğutucular genellikle vidalı kompresörler ve son yıllarda santrifüjlü kompresörler kullanır. Küçük boyutlu yüksek
sıcaklık VCHP uygulamalarında, kaydırma ve daha nadiren döner kompresörler gibi başka kompresör teknolojileri
de bulunabilir [15,28].
Analizi gerçekçi tutmak ve kullanılamayacak kadar karmaşık çözümler gerektirecek sıvıları dışlamak adına,
maksimum kompresör kademesi sayısı 4 ile sınırlıdır. İki aşamalı santrifüj kompresörler şu anda büyük soğutma
uygulamaları için kullanılmaktadır; bu nedenle, dört aşamalı bir kompresör, standart teknolojilerin kullanılması gerekliliği
ile özel olarak tasarlanmış veya uyarlanmış bileşenleri kullanabilecek standart dışı uygulamaları içermek için gereken
esneklik arasında bir değiş tokuş olarak düşünülmelidir. NS aşamalarının sayısı, aşağıda ana hatları verilen aşağıdaki
prosedürle tahmin edilir.
Sıkıştırma sırasındaki toplam izantropik entalpi değişiminden doğrudan VCHP döngüsünden hesaplanabilen Δhis, politropik
entalpi değişimi Δhpol şu şekilde hesaplanabilir (Denklem (5)):
burada ηpol ve ηis sırasıyla kompresörün politropik ve izantropik verimliliğidir. Bir ön NS tahmini için bir yaklaşım olarak,
ideal gaz davranışının sıkıştırma sürecini tatmin edici bir doğrulukla açıkladığı varsayılırsa, aşağıdakiler yazılabilir (Denklem
(6)):
Bu, politropik spesifik çalışmanın iyi bilinen ilişkisidir, burada alt simgelerin giriş/çıkış sırasıyla kompresörün girişine
ve çıkışına atıfta bulunur. Denklem diğer tüm nicelikler döngü konfigürasyonundan ve Denklem (5) 'ten bilindiği için (6)
n'ye göre sayısal olarak çözülebilir. Bu basitleştirilmiş tahminin amacı için, kompresörün her aşaması, μpolün politropik
yük katsayısı olduğu [55] bölüm 38'de rapor edildiği gibi, aynı ηpol ve μpol değerleriyle karakterize edilmiş olarak
düşünülebilir. Bu parametreyi kullanarak, her aşama için politropik entalpi değişimi şu şekilde yazılabilir (Denklem (7)):
burada utip, st analiz edilen aşama için pervane devir hızıdır. Mekanik sınırlamalar, soğutma santrifüj kompresörlerinin
maksimum uç hızını yaklaşık 400 m / s'ye [55,56] ayarlarken, düşük moleküler kütleli sıvılarla (su gibi) çalışan kompresör
için bu sınır 550 m / s'ye kadar çıkarılabilir [ 34,56]. Çoğunlukla, kompresör aşamasındaki giriş ain, st'de utip, st ve ses hızı
Şekil 2. Sekiz çalışma sıvısı seçimi için °C cinsinden kompresör boşaltma sıcaklığı. Sonuçlar, Tsink, out ve Tsource, in işlevi olarak rapor edilir.
arasındaki oran olarak tanımlanan pervane sözde-Mach sayısı tarafından daha katı bir sınır getirilir. bu tür boyutsuz
parametre, akış istikrarsızlıklarını ve verimsizlikleri önlemek için 1.5 ile sınırlandırılmıştır [55,57]. Bu göz önüne alındığında,
Denklem. (7), (Denklem (8)) olarak yeniden yazılabilir:
Denklemden (6) aşamaya uygulandığında, aşamada uygulanan basınç oranı tahmin edilebilir, çünkü n tüm
aşamalar için aynı kabul edilir. Kademe giriş basıncı bilinir ve çıkış basıncı hesaplanabilir (Denklem (9)):
Politropik verim tanımından, kademenin sıvıya uyguladığı gerçek entalpi farkı hesaplanabilir ve bundan, kademe
çıkış entalpisi de hesaplanabilir (Denklem (10)):
Bu noktada, st, VCHP termodinamik döngüsünden hesaplanan kompresyon hout'unun tamamının sonundaki
entalpiden daha yüksek veya ona eşitse, prosedür durdurulabilir. Aksi takdirde, prosedür bu koşul karşılanana kadar
yinelenebilir. Bu durumda, kademe çıkışındaki miktarların bir sonraki aşama girişindeki miktarlara eşit olduğu varsayılır ve
yeni bir akustik hız hesaplanabilir. Koşulu (hout, st-hout, comp) karşılamak için gereken yineleme sayısı, sıkıştırmayı
gerçekleştirmek için gereken aşama sayısına (NS) eşittir.
Denklemlerde kullanılan parametreler için varsayılan değerler. (5), (7) ve (8) Tablo 2'de gösterilmektedir.
4. Sonuçlar ve Tartışma
Sonuçların sunumu üç bölüme ayrılmıştır: Bölüm 4.1'de, Bölüm 3'te ortaya konulan teknik sınırlamalara uymayan
akışkanların dışlanmasına yol açan karar süreci gösterilmiş ve tartışılmıştır. Bölüm 4.2'de, COP ve VHC arasındaki potansiyel
bir ödünleşmeden kaynaklanan verimlilik kaybı tartışılmaktadır. Son olarak, Bölüm 4.3'te, kompresör teknolojisinin
uygulanabilirliği açısından sistem boyutunun etkisi araştırılmıştır.
4.1. Teknik Sınırlamaların Akışkan Seçimine Etkisi
Sıvı seçim sürecinin daha iyi anlaşılmasını sağlamak ve her bir sıvının kullanımının üretebileceği sorunları
vurgulamak için, incelenen sıvıların bir seçimi için en ilgili operasyonel parametreler sağlanmıştır. Sıkıştırma sonu sıcaklığı
Tcomp, buharlaşma basıncı artışı ve NS kompresör kademe sayısı ile ilgili sonuçlar sırasıyla Şekil 2-4'te bildirilmiştir. Her
parametre için sekiz sıvı rapor edilir; ilk dördü, o parametrenin üstlendiği değer için göz ardı edilmesi gereken sıvılardır,
diğer dördü ise iyi olanlardır, yani bu parametreye göre en iyi dördünün bazılarıdır.
Tcomp için üst sınır, kompresör yağlayıcı yağının bozulmasıyla ilgili teknik değerlendirmeye dayalı olarak 180 °C'ye
ayarlanmıştır (bkz. Bölüm 3). Buna rağmen, yağsız kompresörler önem kazanıyor, bu nedenle bu sınırlama yakın gelecekte
artık geçerli olmayabilir.En kötü performansı gösteren akışkan, yağsız kompresörlerde bile kabul edilemez sıcaklık
değerlerine ulaşan sudur. Bu, suyun Tcomp'u daha makul değerlere getirmeye yardımcı olabilecek alternatif döngü
düzenlerinde kullanılabileceği anlamına gelir. Bu sorun, incelenen işletim çerçevesindeki doygunluk eğrisinin şekli ve
izobarik çizgilerin eğimi ile ilgilidir. Bu göz önüne alındığında, benzer doyma eğrisi şekline sahip diğer sıvılar da aynı
sorundan muzdariptir. Bu, özellikle her lavabo ve kaynak sıcaklık değerleri için sıcaklık sınırlamasına uymayan Metanol için
geçerlidir.
"Optimal" sıvılar için, Tsink, out ve Tcomp arasındaki fark hiçbir zaman 30 K'yi geçmez. Bu bağlamda en iyi sıvılar,
maksimum Tsink, out - Tcomp farkı yaklaşık 22 K olan Cyclopentane ve R1234ze (Z) 'dir. yüksek sıcaklık yükselmesi olan
durumlar (Tsource, in = 50–60 °C, Tsink, out = 140–150 °C) ve R1224yd (Z) ve R1336mzz (Z), son derece düşük Tsink
değerleri içeren durumlar - Tcomp farkı, birincisi için kabaca 10 K ile 12 K arasında ve ikincisi için her zaman 10 K'dan azdır.
Bu tür düşük değerler yine doygunluk eğrisinin şekline ve izobar eğilimine bağlıdır, bu da sıkıştırmanın iki fazlı bölgeye
yakın bir yerde bitmesine izin verir ve böylece VCHP kondansatöründeki aşırı ısınma ihtiyacını azaltır.
Pevap değerleri incelendiğinde, Şekil 3'te bildirilen sonuçlar, suyun yüksek sıcaklık VCHP uygulamaları için uygun
bir akışkan olmadığını göstermektedir. MM (Hexamethyldisiloxane) veya Novec649 gibi bazı sıvılar, kendi başlarına son
derece düşük doyma basınçlarına sahip değildir (aksi takdirde, Bölüm 2'de belirtildiği gibi, sıvı seçiminin önceki
aşamalarında göz ardı edilirlerdi) ancak büyük doyma eğrisi pozitiftir. eğim, iki fazlı bölgeye girmeden sıkıştırmayı bitirmek
için doyma sıcaklığını düşürmeye ve aşırı ısınmayı artırmaya zorlar.Şekil 3'te gösterildiği gibi, bazı akışkanlar dikey pevap
çizgilerine sahipken, diğerleri pozitif eğime sahiptir. Teorik olarak, birincisi beklenen davranıştır, çünkü yoğuşma sıcaklığı,
ısı kaynağı termal profili tarafından dikte edilen buharlaşma koşullarında herhangi bir rol oynamamalıdır. Bu davranıştan
bir sapma meydana geldiğinde, verilen doyma eğrisi şekli, sıkıştırma işleminin ıslak buhar durumunda sona ermesini
önlemek için buharlaşma sıcaklığına (ve dolayısıyla basınca) bir düzeltme uygular. Bu olduğunda, ısı kaynağı termal profili
buharlaşma sıcaklığı için yalnızca bir üst limit belirler.
Görülebileceği gibi, R1336mzz (Z) gibi ümit verici sıvılar da bu davranışı göstermektedir, bu da ısı pompasının
COP'si için zararlıdır, çünkü gerçek çalışma sıcaklığı yükselmesi, kaynak ve lavabo sıcaklıklarına eşittir. Bu sınırlamanın
üstesinden gelmek için, buharlaştırıcı ile seri olarak bir rejeneratif ısı eşanjörünün tanıtılması gibi bir döngü değişikliği
gereklidir. Böylelikle kuru buharla biten bir sıkıştırmanın gerçekleştirilmesi için ihtiyaç duyulan ilave ısıtma, kondenserden
gelen sıcak sıvının evaporatörden gelen soğutucuları istenen sıcaklığa kadar ısıttığı ikinci ısı eşanjöründe gerçekleştirilir.
Analiz, klasik ısı pompası döngüsü konfigürasyonuna odaklandığından, rejenere mimari belgede dikkate alınmamıştır. Bu,
rejenerasyonun verimli bir şekilde kullanılmasına ihtiyaç duyan R1336mzz (Z) ve R1244yd (Z) gibi başka türlü gelecek vaat
Şekil 3. Sekiz çalışma sıvısı seçimi için buharlaşma basıncı pevap (bar). Sonuçlar, Tsink, out ve Tsource, in işlevi olarak rapor edilir.
eden bazı sıvıları cezalandırır. Bu durumlarda, suya benzer şekilde, kâğıt sonuçları, bu tür sıvıların HTHP uygulamaları için
uygun olmadığı, ancak en iyi şekilde kullanılmaları için döngü modifikasyonlarını gerektirdikleri anlaşılmamalıdır.
Son olarak, kondansatördeki koşullara bağlı olmayan buharlaşma basıncına sahip bir sıvının kullanılması, ısı
pompasının kontrolünü basitleştirdiği için tasarım dışı çalışma koşullarında faydalı olabilir. Bu hususların dışında, VCHP'nin
tasarım dışı davranışının ayrıntılı bir analizi mevcut analizin kapsamı dışındadır ve bu nedenle ayrıntılı olarak
araştırılmamıştır.
En iyi performans gösteren akışkanların çalışma basınçları geniş bir aralıkta değişir, ancak tüm bu değerlere
soğutma ve HVAC uygulamalarında yaygın olarak rastlanır. İncelenen operasyonel çerçevenin bir bölümüne atmosfer altı
basınçları olan asetonun dahil edilmesiyle bazı endişeler ortaya çıkabilir. Bölüm 2'de belirtildiği gibi, atmosfer altı koşullar
hava sızmasına neden olabilse de özellikle bu durumda olduğu gibi küçükse, belirli bir derecede vakum kullanılabilir.
Son izlenen parametre, kompresör kademe sayısıdır (Şekil 4). Daha önce tartışıldığı gibi, santrifüj kompresörler
düşünülmüştür. Aşama sayısı, Tablo 2'de bildirilen aşama parametreleri dikkate alınarak Bölüm 3'te özetlenen yinelemeli
prosedürle tahmin edilir. Bu, açık bir şekilde basitleştirmedir, ancak öngörülen sıkıştırma işlemini gerçekleştirmek için
gereken aşama sayısının yaklaşık sayısının belirlenmesine izin verir. . Sonuçlar, VCHP kompresörünün gerçek tasarımı için
daha ayrıntılı bir prosedür gerekmesine rağmen farklı çözümleri karşılaştırmak için iyi bir araçtır.
Hesaplamadan kaynaklanan aşama sayısı, gerekli aşama sayısının aşamalı kontur haritasına götüren bir tamsayı
değeridir. Her kontur çizgisi, adımın kenarını temsil eder ve Tsink, out ve Tsource'u düzlemde kısımlar halinde böler. Kontur
çizgisinin altında bulunanlar, çizginin altındaki düzlem kısmında bildirilen aşamaların sayısını gerektirirken, kontur çizgisi
üzerinde uzananlar, çizgi üzerindeki düzlem bölümünde bildirilen aşamaların sayısını gerektirir. Yalnızca bir kontur çizgisi
bildirildiğinde, analiz edilen herhangi bir Tsink, out ve Tsource için kombinasyon halinde akışkan, çizgi üzerindeki düzlem
kısmında belirtilenlerden daha fazla aşama gerektirmez.
Görüldüğü gibi su, çok büyük entalpi artışından dolayı çok sayıda aşama gerektirir. Bu, VCHP temel
konfigürasyonunun bu tür bir sıvı kullanılarak uygun olmadığını ve su kullanılacaksa, kompresör çalışmasını azaltmayı
amaçlayan döngü modifikasyonları (örneğin ara soğutma) uygulanmalıdır. Aşama sayısı daha az olsa da etanol, metanol
ve amonyak için de benzer hususlar düşünülebilir. Aşama açısından bakıldığında, bu sıvılar bazen (veya çoğu zaman su
Şekil 4. Sekiz çalışma sıvısı seçimi için NS kademelerinin kompresör sayısı. Sonuçlar, Tsink, out ve Tsource, in işlevi olarak rapor edilir.
durumunda olduğu gibi) 4 aşamalı sınırlamalar nedeniyle göz ardı edilebilir, ki bu zaten keyfi ve gevşetilebilir veya sıkılabilir.
ekonomik mülahazalara dayalı.
R1233zd (E), R1336mzz (Z) ve siklopentan gibi diğer sıvılar, kombinasyon halinde, Tsink, out ve Tsource'un
çoğunda, yalnızca iki aşamalı bir kompresör gerektirir ve bazı uygulamalar için düşük sıcaklık yükselmesi (Tsink, çıkış 70 °C'de) sadece bir aşamada. Santrifüjlü kompresörlerin soğutma ve ısı pompalama alanındaki
uygulamalarının, kompresör üreticileri [58] tarafından önerildiği üzere, iki aşamalı çözümler olması dikkat çekicidir. Bu
nedenle, soğutma ve ısı pompaları alanında uygulandığında, bu kademe sayısı yüksek olarak değil, santrifüj kompresör
teknolojisinin bir standardı olarak düşünülmelidir.
R1233zd (E), R1336mzz (Z) ve siklopentan gibi diğer sıvılar, kombinasyon halinde, Tsink, out ve Tsource'un
çoğunda, yalnızca iki aşamalı bir kompresör gerektirir ve düşük sıcaklıklı bazı uygulamalar için yalnızca bir kademe .
(Tsink,out < 120 °C and Tsource,in > 70 °C) Santrifüjlü kompresörlerin soğutma ve ısı pompalama alanındaki
uygulamalarının, kompresör üreticileri [58] tarafından önerildiği üzere, iki aşamalı çözümler olması dikkat çekicidir. Bu
nedenle, soğutma ve ısı pompaları alanında uygulandığında, bu kademe sayısı yüksek olarak değil, santrifüj kompresör
teknolojisinin bir standardı olarak düşünülmelidir. . . Son olarak, Şekil 4'te bildirilen sonuç, bu tür kompresör teknolojisinin
bu tür uygulamalar için teknik uygunluğunu doğrulamaktadır.
Bölüm 3'te sunulan sınırlamaların uygulanmasından sonra, akışkan uygulanabilirlik aralığı Tablo 3'te belirtildiği gibi
özetlenebilir. Bu çalışmada ele alınan 27 sıvının yalnızca 8'i, getirilen sınırlamalardan birini veya daha fazlasını ihlal
etmeden tüm operasyonel bağlamda kullanılabilir. Bu sıvılar şunlardır: siklo-pentan, izo-pentan, npentan, neopentan,
R1233zd (E), R1336mzz (Z), R245ca, R365MFC. Kısıtlamalara karşı daha fazla ihlal toplayan sıvılar su, etanol ve metanoldür.
Bu, yüksek sıcaklık VCHP uygulamalarından bu tür sıvıların kullanımını dışlamaz, ancak ana mesaj, temel VCHP mimarisinin
bu sıvılar için uygun olmadığıdır. Nitekim, bazı düzen değişiklikleri ile Tcomp düşürülürse, etanol, Tsource için> 65 °C ve
Tsink, 65 °C – Tsink,out 65 °C – Tsink,out > 130 °C); düşük kaynak/yüksek çökme sıcaklıkları (Tsource,in 130 °C)
4.2. COP ve VHC Arasında En Verimli Sıvılar ve Değiş Tokuş
Bölüm 3'te belirtilen sınırlamalara uymayan tüm çözümler hariç tutulduktan sonra, her Tsink, out ve Tsource, in
kombinasyonu için en yüksek COP değerine sahip sıvılar seçilebilir. Bu seçim sürecinin sonucu, her operasyonel koşul için
en verimli sıvının bulunabileceği Şekil 5 (a) 'da bildirilmektedir.
Şekil 5 (a), yüksek Tsource için, giriş ve düşük ila orta Tsink, out, dikloro-etanın (DCE) önerilen sıvı olduğunu
göstermektedir. Aynı ısı kaynağı sıcaklığı aralığında, ancak daha yüksek Tsink, out, benzen kullanılmalıdır. Tsource'un alt
tarafına, daha düşük bir seviyede Tsink,out aseton kullanılmalıdır, daha yüksek ısı emici sıcaklığında siklo-pentan uygundur.
Şekil 5 (b) 'de, Şekil 5 (a)' daki aynı akışkanlar için VHC değerleri bulunabilir. Seçilen akışkanların VHC'si, ısı pompası
uygulamasında yaygın olarak bulunan 3000 ile 6000 kJ / m3 [15] arasındaki değerlerden çok daha düşüktür. Bildirilen
değerler, genellikle pozitif deplasmanlı kompresörler için alt pratik sınır olarak görülen 1000 eşik değerinden daha da
düşüktür [15]. Bu sınırlama özellikle pistonlu ve vidalı kompresörler için baskı oluşturmaktadır, ancak VHC kompresörün
fiziksel boyutu ile ilgili olduğundan, santrifüjlü olanlar da yüksek VHC'lerden faydalanacaktır.
Düşük bir VHC, herhangi bir doğrudan teknik sınırlama getirmez, örneğin, daha büyük VHC değerlerine izin vermek
için birden fazla kompresör kullanmak yeterlidir. Bunun, genellikle birden fazla kompresörle donatılmış ticari soğutma
sistemlerinde yaygın bir uygulama olduğunu belirtmek gerekir. Bu durumda sorun, düşük VHC değil, şu anda piyasada
bulunmayan kompresörleri gerektiren sistemlerin boyutudur. VHC, yalnızca COP'ye dayalı olarak değil, aynı zamanda her
operasyonel konfigürasyon için VHC de dikkate alınarak, verimlilik pahasına artırılabilir. VHC esasen ekonomik bir gösterge
olduğu için, bununla COP arasındaki ödünleşim ekonomik mülahazalara dayanmalıdır. Ayrıntılı bir ekonomik analiz mevcut
çalışmanın kapsamı dışındadır, bu durumda burada yalnızca keyfi bir değiş tokuş kriteri sunulur. Temel olarak, her Tsource,
in ve Tsink kombinasyonu için, iki sıvı sıralaması tanımlanır: ilki COP'ye, ikincisi ise VHC'ye dayanır. Her sıralamada sıvılar
ilgili parametreye (COP veya VHC) göre sıralanır ve birinci sıvıya 25 puan, ikinciye 24 puan atanır ve bir puan alan sonuncuya
kadar bu şekilde devam eder.
İki sıralamada her bir akışkan tarafından elde edilen puanlar, iki keyfi parametre α ve β = 1 − α ile ağırlıklandırılır
ve daha sonra hem COP'ye hem de VHC'ye göre o operasyonel konfigürasyon için en iyi akışkanın hangisi olduğuna karar
veren yeni bir sıralama oluşturmak için toplanır. Bu yaklaşımla, teorik olarak yüksek VHC sıvılarının kullanılması lehine ne
Şekil 5.
kadar verim kaybı olduğunu hesaplamak kolaydır. Şekil 6'da (a, b, c) üç vaka rapor edilmiştir: (a) a = 0.75 ve = 0.25; (b) a =
0,5 ve p = 0,5; (c) α = 0 ve β = 1. α = 1 ve β = 0 olan durum Şekil 5(a)'da rapor edilmiştir. Her bir durum için, Şekil 5(a)'daki
sıvılara kıyasla COP'un göreli düşüşü rapor edilmektedir. COP varyasyon konturları, operasyonel zarfın farklı bölgelerinde
kullanılan farklı sıvı nedeniyle süreksizlikleri dikkate almak için parçalanmıştır. COP varyasyon konturlarının eksik olmasının
nedeni, Şekil 5(a)'daki aynı akışkanın kullanılmasıdır. Aynısı Şekil 7 (a, b, c) için de geçerlidir, burada VHC göreli okunabilir.
Şekil 6(a)'da sonuçlandığı gibi, VHC bir karar değişkeni olur olmaz, R1233zd(E) tavsiye edilen bir sıvı olur. COP'nin %8 ila
%12'si arasında kaybetse bile, Şekil 7 (a)'daki VHC nispi kazancı, düşük Tsource, in ve orta-yüksek Tsink, out ve arasında
kabaca %125 ile %110 arasındadır. Tsource,in ve düşük Tsource,out değerleri için %135 ve %175 arasındadır. Tsource
civarında, = 65 °C'de daha alakalı VHC artışları elde edilir, burada COP'yi %14 ila %17 arasında azaltmak, VHC'yi yaklaşık 3-
4 kat artırabilir.
COP ve VHC eşit derecede alakalı hale geldiğinde (Şekil 6 (b) ve 7 (b)), R1233zd(E), verimlilik ve düşük hacimsel
akışı en iyi şekilde birleştiren sıvıdır. Tüm çalışma koşullarında bu sıvı önerilen sıvıdır. İdeal olarak, çalışma aralığını ikiye
bölerek (yüksek ve düşük Tsource,in) hacimsel akış açısından en büyük kazançlar, VHC artışının kabaca %300 ile %400
arasında olduğu yüksek ısı kaynağı sıcaklıklarında karşılaşılır. Aynı bölgelerde COP düşüşü Tsink,out < 130 °C için %7 ile %14
arasında ve Tsink,out > 130 °C için %15 ile %20 arasında. Akışkan seçimi sadece VHC tarafından belirlendiğinde, hacimsel
akış açısından avantajlar önemlidir ve siklopropan (Tsource,in > 70 °C ve Tsink,out < 115) kullanılması durumunda VHC'de
yaklaşık 14,5 kat maksimum artış vardır. °C) bu çalışma sıcaklıkları için kritik durumuna yakındır. Diğer durumlarda, VHC
artışı daha sınırlıdır, ancak yine de çok yüksektir. < 65 °C'de Tsource için %100'lük nispi bir artıştan maksimum %750'nin
üzerinde bir artışa kadar değişir ve ilgili verimlilik kaybı %13 ile %27 arasında değişir. Benzer şekilde, Tsource için> 65 °C'de,
VHC artışı %300'den yukarıda belirtilen %1450'ye kadar değişir ve ilgili COP düşüşü her zaman %10'dan ve çoğu zaman
maksimum %20'den yüksektir. Tsource için yaklaşık 70 °C'de ve Tsink için yaklaşık 140 °C'de yaklaşık %28 değer.
Şekil 6.
Şekil 7.
Sonuç olarak, nispeten mütevazı bir verimlilik düşüşü ile hacimsel akışlar açısından yüksek avantajlar elde edilebilir
ve bu nedenle kompresör boyutunu küçültmek için daha az verimli akışkanların kullanılması uygun bir seçenek olarak
düşünülmelidir. Bu değiş tokuş, ekonomik faktörlerin hakimiyetindedir: Bir yanda, sermaye maliyetlerinde azalma ve hatta
yüksek hacimsel akış oranlarından muzdarip pozitif deplasmanlı olanlar gibi iyi bilinen kompresör teknolojilerini kullanma
olasılığı vardır ve doğru soğutucu kullanılırsa, yüksek kapasiteli uygulamalar için bile uygulanabilir hale gelir. Öte yandan,
COP'nin küçük bir kısmından bile vazgeçmek, tüm uygulama ömrü boyunca, kolayca 15, hatta 20 yıla eşit olabilen gelirleri
doğrudan cezalandırdığı için dikkatlice değerlendirilmelidir. İyi bir uzlaşma, yüksek VHC'ye sahip (VHC'nin tek kriter olduğu
zaman > 140 °C olan Tsink için tercih edilen akışkandır) ama aynı zamanda iyi bir COP'ye sahip olan R1233zd(E)'nin
kullanılması olabilir ve bu nedenle < 65 °C'de özellikle Tsource ile karakterize edilen aralık için uygun bir sıvı olmalıdır. Hem
VHC hem de COP belirli göstergelerdir, bu nedenle sistemin boyutuna bağlı değildirler. Isı kaynağının ısıl boyutundan (veya
soğutucuda sağlanacak ısı akış hızı miktarından) etkilenen ilgili parametre hacimsel akış hızıdır. Bu, tahliye basıncıyla
birlikte, Şekil 8'de belirtildiği gibi, kompresör teknolojisi seçimi hakkında bazı ipuçları verebilir. Farklı kompresör
teknolojilerinin uygulama aralıkları rapor edilir ve dört farklı önemli durumda VCHP'nin operasyonel alanıyla karşılaştırılır.
: Şekil 5'te belirtilen ve COP'yi maksimize eden akışkanlar, iki sistem boyutu için rapor edilmiştir (evaporatörde 500 ve 2000
kWth),ve aynı sistem boyutları için COP ve VHC arasında iyi bir uzlaşma olduğunu kanıtlayan R1233zd (E).
Tek Kademeli (SS) pistonlu kompresörler, büyük hacimsel akışlar nedeniyle, önerilen boyutlardaki (evaporatörde
500 ve 2000 kWth) HTHP uygulamaları için en uygunu olmayabilir, ancak tahliye basıncı bir sorun olmaz. ve aynısı Çok
Aşamalı (MS) muadili için de geçerlidir. Daha küçük boyutlu uygulamalar için pistonlu kompresörler, vidalı ve çift vidalı
kompresörler muhtemelen en çok kullanılanlardır. Son olarak, çok küçük uygulamalar için (buharlaştırıcıda < 10 kWth)
scroll kompresörler de kullanılır [15]. Bu, yüksek kapasiteli uygulamalar için ya çoklu kompresörlerin ya da farklı kompresör
teknolojilerinin (örneğin santrifüj olanlar) kullanılması gerektiği sonucuna varır. Akışkanları yüksek COP ile çalıştırmak için
gereken nispeten düşük basınçlar hem maksimum basınç hem de büyük termal boyut durumunda hacimsel akış hızı için
teknolojik sınırlarına yakın olmasına rağmen vidalı kompresörlerin kullanımına izin verir. Farklı olarak, R1233zd (E) için,
Şekil 8'de bildirilen akışkanlar arasında en yüksek VHC'ye sahip olmasına rağmen, hacimsel akış hızları SS pistonlu
kompresörler için çok büyükken, basınçlar SS vidalı kompresörler için çok yüksektir. Bu durumda, daha küçük boyutlu
uygulamalar MS pistonlu kompresörlerle karşılansa bile, santrifüj (hem SS hem de MS) seçimi en uygun seçenek gibi
görünmektedir.
Şekil 8.
Sonuç olarak, yüksek sıcaklıklı VCHP için bu analizde seçilen akışkanlar, MS santrifüj kompresörleri gerektirir; bu
tür uygulamalar, boşaltma basıncı ve hacimsel akış kombinasyonları ile karakterize edilir ve bu tür kompresör teknolojisi
tarafından iyi bir şekilde ele alınması muhtemeldir. VCHP termal boyutuna, yani evaporatörde sağlanan ısı akış hızına bağlı
olarak, SS santrifüj, SS vida gibi diğer kompresör teknolojileri uygulanabilir hale gelebilir ve özellikle işletme sıvısı seçimi
sırasında hacimsel akışa büyük önem atfedilirse, MS karşılıklı. Kompresör uygulanabilirlik aralığı hakkındaki veriler [59]'un
2. bölümünden alınmıştır, ancak SS ileri geri hareket eden maksimum basınç sınırı [7,32]'ye göre yaklaşık 10 bar'dan
yaklaşık 30 Bar’a güncellenmiştir.
5. Sonuç
Çeşitli ısı kaynağı ve ısı emici sıcaklık kombinasyonları için VCHP'ye uygun çalışma sıvılarının geniş bir taraması
gerçekleştirilmiştir. İncelenen VCHP çalışma alanı, 50 °C'den (dikkate alınan daha düşük ısı kaynağı sıcaklığı) 150 °C'ye (daha
yüksek düşünülen soğutucu sıcaklığı) kadar değişir. Çeşitli çevresel ve teknik sınırlamalar uygulanarak, incelenen akışkan
havuzu 27'ye düşürüldü ve bunların arasından, her bir ısı kaynağı ve soğutucu sıcaklığı kombinasyonu için en iyi COP'yi
gösterenler seçildi. Sonuç olarak, düşük ısı kaynağı ve yüksek ısı emici sıcaklıkları için önerilen sıvı asetondur; benzen,
yüksek kaynak ve yüksek lavabo sıcaklıkları için en uygun olanıdır; siklopentan düşük kaynak ve yüksek çökme sıcaklıkları
içindir; son olarak, dikloroetan yüksek kaynak ve düşük lavabo sıcaklıkları için tavsiye edilir. Tüm bu sıvılar yanıcı veya son
derece yanıcıdır ve bu, güvenlik nedenleriyle kullanımlarını bozabilir ve caydırabilir. Bununla birlikte, soğutma uygulaması,
verimlilik kazancının önemli olduğu durumlarda, toksik ve yanıcı sıvıların kullanımının ekonomik avantajlar açısından haklı
gösterilebileceğini göstermiştir. Daha yüksek bir VHC ve toksisite veya yanıcılık olmaması nedeniyle daha az verimli
akışkanlar tercih edilirse, sentetik soğutucu akışkanlar (yani HFO R1336mzz(Z) ve R1234ze(Z) ve HCFO R1233zd(E) ve
R1224yd (Z)) çok etkili alternatif bir soğutma sağlar. Ayrıca, güvenli sıvıların kullanımı, tüm bağlamlarda kullanılabilen bu
tür sıvılar olduğu için HTHP uygulamalarının yaygınlaşmasına da yardımcı olabilir. Bununla birlikte, analizin VHC durumu
için gösterdiği gibi, COP dışında bir parametre izlendiğinde, verimlilik kayıpları kolayca %10'dan yüksek ve %20'ye kadar
çıkabilir ki bu ihmal edilemez. Bu nedenle, bu takaslar dikkatle düşünülmelidir.
En verimli olduğu sonucuna varılan akışkanların da klasik ısı pompası akışkanları ile kıyaslandığında düşük VHC'ye
sahip olması nedeniyle, yüksek VHC'li akışkanlar ile değiştirilmesinden kaynaklanan verim kaybı tartışılmıştır. Sonuç olarak,
R1233zd(E)'nin %7 kadar düşük olabilen ve çoğu durumda %10 ile %20 arasında oluşan COP göreli düşüşleri ile COP ve VHC
arasında iyi bir uzlaşma sağlayabildiği ve bazı durumlarda %400'ün üzerinde ve her zaman %110'un üzerinde olan nispi
artışları olan VHC'yi beraberinde getirdiği sonucuna varılmıştır Son olarak, farklı kompresör teknolojilerinin kullanımıVCHP
boyutunun bir fonksiyonu olarak analiz edilir. Önerilen uygulamanın boyutu (evaporatörde 500-2000 kWth) nedeniyle çok
kademeli ve tek kademeli santrifüj kompresörün muhtemelen en uygun olduğu sonucuna varıldı, bazı durumlarda vidalı
kompresörler sonuçtaki hacimsel akışları idare edebilse bile.
Daha küçük boyutlu uygulamalar için pistonlu gibi farklı kompresör teknolojileri kullanılabilir. Bu durumda,
sıkıştırma aşamalarının sayısı incelenen akışkanların bazıları için sınırlayıcı bir faktör olduğu için farklı akışkanlar önerilenler
olabilir. Farklı kompresör teknolojileriyle, bu sınırlama artık geçerli değildir ve farklı sıvılar, kalan teknik kısıtlamalara
uyabilir.
Bu makaleye ek veriler çevrimiçi olarak https://.doi.org/10.1016/j.applthermaleng.2019.01.034. adresinde bulunabilir.
More
Less
Experience
Years of experience: 5. Registered at ProZ.com: Sep 2019.