Türkçe'nin Matematiği
Thread poster: Nizamettin Yigit
Nizamettin Yigit
Nizamettin Yigit  Identity Verified
Netherlands
Local time: 05:19
Dutch to Turkish
+ ...
Oct 2, 2005

Aşağıdaki yazıyı e-mail ile aldım. Okuduktan sonra da en azından dil mekanistiğine dayalı ifadeler içeridiği için buraya taşıyayım istedim.

Yazarını tanımıyorum.

Sağlıcakla

N. Yiğit

Eklenti:
Bu başlığı atarken bir başka yere bakmadığım halde daha sonra Yazarı merak ettiğimden bir tarama yapınca aynı başlığı gördüm.

Yazarın özgeçmişi hakkında bilgi bu bağlantı nomtasından ulaşa
... See more
Aşağıdaki yazıyı e-mail ile aldım. Okuduktan sonra da en azından dil mekanistiğine dayalı ifadeler içeridiği için buraya taşıyayım istedim.

Yazarını tanımıyorum.

Sağlıcakla

N. Yiğit

Eklenti:
Bu başlığı atarken bir başka yere bakmadığım halde daha sonra Yazarı merak ettiğimden bir tarama yapınca aynı başlığı gördüm.

Yazarın özgeçmişi hakkında bilgi bu bağlantı nomtasından ulaşabileceğiniz sayfanın sonunda.

http://www.ucnokta.com/modules.php?name=bilgi&op=preview&id=220
===========

TÜRKÇE üzerine ilginç bir değerlendirme
Türkçe üzerine bir matematik modelleme ve bunun olası sosyalyansımaları
üzerine bir zihin jimnastiği:
"Victor Hugo şiirlerini 40.000 kelime ile yazdı. Türkçe'yi en
zenginkullananlardan Yaşar Kemal'in romanları 3.500 kelimeyi geçmez"
görüşü çok yaygındır.

Bu görüş haklıdır zira Türkçe'nin Fransızca'ya oranla daha az
sözcük içerdiği doğrudur. İngilizce'ye, Almanca'ya, İspanyolca'ya oranla da daha az sözcükiçeriyor olması gerekir. Ne var ki bu Türkçe'nin daha yetersiz bir dil olduğu anlamına gelmez! çünkü Türkçe az sözcük ile çok şey anlatabilen bir dildir! Daha fazla sözcük içerse bunun kimseye zararı dokunmaz ancak, gereği yoktur.

Başka bir dilden Türkçe'ye çeviri yapan herkes sözlüğü açtığında,
aralarında minik anlam farkları olan bir çok sözcüğün Türkçe
karşılığında çoğu zaman aynı kelimeyi okur. bu, ilk bakışta bir eksiklik gibi görünebilir, oysa öyle değildir. Çünkü yukarıda adı geçen diller kelimelerin statik olan anlamlarını öğrenmeye, Türkçe ise bu anlamları bulup çıkarmaya, yani dinamik anlamlandırmayadayalıdır. Türkçe'de anlamları sözlükteki tanımlar değil, kelimelerin cümle içindeki konumları belirler. Tam bu noktada, Türkçe'nin, referans olmak
üzere sadece gerektiği kadarı sözlüklere alınmış, sonsuz sayıda kelime
içerdiği bile öne sürülebilir.

İngilizce-Türkçe sözlükte "sick", "ill" ve "patient"ın karşısında
hep "hasta"yazar. Bu bağlamda ingilizce'nin üç kat daha fazla sözcük
içerdiği söylenirse bu doğrudur. Ancak, aradaki farkların Türkçe'de
vurgulanamadığı söylenmeye kalkılırsa bu yanlış olur: doktor falanca
"beyin hastası olmak", "böbrek hastası olmak", "internet hastası olmak", "filanca şarkının hastası olmak" arasındaki farkı Türkçe konuşan herkes bir çırpıda anlar. Bunun nasıl olabildiğini görmek zor değildir. Bir kalem alıp, alt alta:

>3+5==

>12+5==

>38+5==

yazmak, sonra da bunları toplamak yeterlidir. hepsinde aynı "+5"
yazdığı halde sonuçlar farklı çıkıyorsa, Türkçe'de de hepsinde aynı
"hastası olmak" ifadesi geçtiği halde sonuçlar farklı olacaktır.
Türkçe'nin az araç ile çok işyapmasının sırrı matematikte yatar. 0'dan
9'a kadar 10 tane rakam, artı, eksi,çarpı, bölü dört işlem işareti ve
bir ondalık ayracı virgül, yani topu topu 15 simge ile sonsuz sayıda
işlem yapılabilir.

Türkçe de benzer özellikler gösterir. Türkçe matematiğe dayalı
olmaktan da öte, neredeyse matematiğin kılık değiştirmiş halidir.

Türkçe'deki herhangi bir fiilin çekiminin ve kelimelerin nasıl
çoğul yapılacağının öğrenilmiş olması, henüz varlığı bile bilinmeyen, 5
yıl sonra Türkçe'ye girecek fiillerin nasıl çekileceğinin ve 300 yıl
önce unutulmuş kelimelerin çoğullarının ne olduğunun biliyor olması
demektir.

Bu tıpkı birinci dereceden 2 bilinmeyenli bir denklemin nasıl
çözüleceği öğrenildiğinde, sadece "x==6", "y=#" olan denklemlerin değil,aynı dereceden bütün denklemlerin nasıl çözüleceğinin öğrenilmiş
olması gibidir.

Oysa sözgelimi ingilizce'de "go", "went" olurken "do", "did" olur.
çoğul ekleri için de durum aynıdır: "foot", "feet" olurken "boot",
"beet" değil "boots" olur. Bunun tutarlı bir iç mantığı yoktur, tek care böyle olduklarının bellenmesidir.

Türkçe'de ise, statik kelimeleri ezberlemek yerine dinamik
kuralları öğrenmek gerekir. Türkçe'de neredeyse istisna bile yoktur.
Olanlar da ses uyumu gereği"alma" olması gereken meyve isminin "elma"
biçimine dönmesi gibi birkaç minor istisnadır. Kurallar ise neredeyse,
bu dili icat edenlerin Türk olduğuna inanmayı zorlaştıracak kadar güçlü
ve kesindir. Bu noktadan sonra, anlatılanları matematik olarak formüle
etmek, aradaki ilişkiyi somutlaştırabilmek açısından yararlı olacaktır.
Bunu yapmanın en kolay yolu ikili sayı sistemini kullanmak olduğu için
de yalnızca 0 ve 1'leri kullanmak yeterlidir. izleyen
örneklerde[1==var] ve [0==yok] anlamında kullanılmışlardır.

kelime kökü çoğul eki matematik ifade

ev ler ev ler

1.0 0.1 1.1

Türkçe'deki bütün kelimelerin 2 bit olduğu varsayılabilir (ileride
bit sayısı artacak). Tekil olan bütün kelimeler 1.0 (kelime kökü var;
çoğul eki yok), çoğul olanlar ise 1.1'dir (kelime kökü var; çoğul eki
var). Bu kural hiç değişmemek bir yana, öylesine güçlüdür ki Türkçe'de
başka hiç bir dilde yapılamayacak birşey yapılıp, olmayan bir kelimenin
çoğulu dahi söylenebilir (0.1). birisikarşısındakine sadece "ler"
dediğinde, alacağı tepki: "anladık ler de, neler?"türünden bir cevap
olacaktır. Bir şeylerin çoğulunun söylendiği bellidir de, neyin
çoğulunun kastedildiği açık değildir.

vurgulama sıfat kökü zayıflatma matematik ifade

kırmızı

0.1.0

kıpkırmızı

1.1.0

kırmızımsı

0.1.1

kıpkırmızı msı

1.1.1

Türkçe'deki sıfatların anlamını kuvvetlendirmeye veya zayıflatmaya
yarayan bu kural da hiç değişmez. Hatta istenirse bu kurala uyan ama
hiç bir sözlükte bulunmayan, hem kuvvetlendirilmiş hem de zayıflatılmış
garip sıfatlar billet üretilebilir. "güneş doğmazdan az önce ufuk
kıpkırmızımsı (kıp + kırmızı +msı;[1.1.1]) bir renk aldı" dendiğinde,
herkes neyin kastedildiğini anlayacaktır. Çünkü ayaküstü türetilen bu
sıfat, hiçbir sözlükte yer almaz ama, Türkçe konuşan herkesin çok iyi
bildiği bu kurala uygundur.

Fiil çekimlerinde de işler farklı değildir. Burada zorunlu olarak
kişi için 3,zaman için 2 bitlik gruplar kullanılacak. Çoklu bit
grupları şunları ifade edecek:

011 == ben

010== sen

000== o

111== biz

110== siz

100== onlar

00== geniş zaman

11== şimdiki zaman

10== gelecek zaman

01== geçmiş zaman

kök kişi matematik ifade

yeterlilik ............ oku (y)abil di m==
1.1.0.01.0.0.011 olumsuz

.............. oku (y)a ma z mış sın ==
1.1.100.0.1.010

zaman .................. gel me (y)ecek ti== 1.0.1.10.1.0.000
zaman

.................. git me di k==
1.0.1.01.0.0.111 hikaye

................. şaşır abil ecek ti niz ==
1.1.0.10.1.0.110rivayet

...............bil (i)yor lar==
1.0.0.11.0.0.100

Tabloda zaman ile ilgili küme 3 bit yapılıp geçmiş zaman "di'li
geçmiş" ve"miş'li geçmiş" olarak ikiye ayrılabilir, soru bileşkeni için
ayrı bir biteklenebilir, emir ve şart kipleri de işin içine katılabilir
ancak, sonuç değişmezdi.

Cümleleri oluşturan öğelerin (özne, nesne, yüklem, vb...)
sıralaması da rastgele değildir. Türkçe cümleler bir tür "crescendo"
(şiddeti giderek artan dizi)izlerler. Bütün vurgu en sonda yer alan
yüklem (fiil) üzerindedir. Diğer öğelerin önemi, yükleme olan
yakınlık/uzaklık konumları ile belirlenir. Yükleme yakınlaşıldıkça önem
artar. Gene matematiksel olarak ele almak gerekirse, cümleyi oluşturan
her bir öğenin toplam öğe sayısı kadar haneden oluşan bir matematik
değere sahip olduğu varsayılabilir.

"dün ahmet camı kırdı" cümlesi 4 öğeden oluşmaktadır; o halde her
öğe 4 haneli bir değere sahip olacak, ilk öğe en düşük, son öğe ise en
yüksek değeri taşıyacaktır.

cümle

matematik değer

0001

matematik değer

0011

matematik değer

0111

matematikdeğer

1111

1 dün Ahmet camı kırdı.

2 dün camı Ahmet kırdı.

3 Ahmet dün camı kırdı.

4 Ahmet camı dün kırdı.

5 camı dün Ahmet kırdı.

6 camı Ahmet dün kırdı.

şimdi tablodaki cümleler tek, tek ele alınabilir:

1. cümle: dün Ahmet bir iş yaptı ve bu camı kırmakoldu.

2. cümle: dün kırılan camı başkası değil Ahmet kırdı (suçluahmet!).

3. cümle: Ahmet'in dünkü işi camı kırmak oldu (belki öncekigün kitap
okumuştu).

4. cümle: Ahmet camı herhangi bir zaman değil, dün kırdı(yarın
kırması gerekiyor olabilirdi).

5. cümle: cam düne kadar sağlamdı, kırılmasının suçlusu ise Ahmet.

6. cümle: camı Ahmet zaten kıracaktı, bunu dünyaptı.

Cümleyi oluşturan öğeler kesinlikle aynı kalırken (cam hep 'i'
haliyle "camı"olarak kaldı; fiil hep 3. tekil şahıs, di'li geçmiş
zamanda çekildi, vb.) sadece yerlerinin değişmesi cümlelerin anlamlarını da değiştirdi.

Her cümlede 0011, 0001'den daha fazla, 0111 bu ikisinden daha
fazla, 1111 ise hepsinden daha fazla önem taşıdı. Anlamı belirleyen de
zaten her bir öğenin matematik değeri oldu. Kelimelerin statik anlamlar
taşıdıkları dillerde, zaman belirtecinin (dün) yeri değiştirilerek elde
edilebilecek 2 çeşitlemenin dışındadiğer anlamları vermek için kip
değiştirmek (edilgen kip - passive modekullanmak) veya araya açıklayıcı
başka kelimeler eklemek gerekir. Türkçe konuşanlar ise her bir cümlenin
diğerinden farkını derhal anlarlar.

Matematik ile olan alış-veriş yalnızca verilen örneklerle sınırlı
değildir. Türkçe'nin ne tarafı ele alınsa bu ilişki ile yüz yüze gelinir.

Türkçe'nin bu özelliğini "insanlar kendilerine ulaşan mesajları
nasıl anlarlar? bunun kullanılan dil ile bir ilgisi var mıdır? bir
Fransız, bir ingiliz, bir Türk aynı mesajı kendi ana dillerinde alsalar, birbirleri ile aynı şekilde mi, yoksa farklı mı algılarlar? eğer dilin algılamayla ilgisi varsa, işin içine birdil karışmadığı yani sözgelimi bir pantomim gösterisi izlenir veya üzerinde hiç yazı olmayan bir afişe bakılırken, dil ile ilgili bu alışkanlıklar nasıl etki ederler?"
türünden sorulara yanıt ararken fark ettim. Bu özellik konuya ilgi
ve sabırla yaklaşıp, bakmayı bilen herkesin görebileceği kadar açık. O
nedenle, bugüne kadar kesinlikle başkaları tarafından da görülmüş
olmalı. "Türkçe çok lastikli, nereye çeksen oraya gidiyor" diyenler de
aslında, hayal meyal bu özelliği fark eder gibi olup, ne olduğunu tam
adlandıramayanlardır. Türkçe teknik açıdan mükemmel bir dildir.

Bu mükemmelliğin nedeni matematik ile olan iç içeliktir. Keza, ne
yazık ki Türkçe'nin, bu dili konuşanlara kurduğu tuzak da buradadır.
kentli-köylü,eğitimli-eğitimsiz, doğulu-batılı, vb... kültür
çatışmaları dünyanın her yerinde vardır. Gene dünyanın her yerinde iyi,
kötü işleyen bir "asimilasyon" ve/veya"adaptasyon" süreci bu çatışmayı
kendi içinde bir takım sentezlere götürür. Türkiye bu açıdan dünya
genelinin biraz dışındadır. Bizde "asimilasyon" ve/veya"adaptasyon"
süreci ya hiç çalışmaz, ya da akıl almaz bir yavaşlıkta çalışır. Sorun,
başka sebeplerin yanı sıra kullandığımız dilden de kaynaklanmaktadır. Düşünme, kendi kendine sözsüz konuşma olarak kabul edilirse (bence öyledir),anadilin kişilerin düşünce yapısı üzerinde etkili olduğunu da kabul etmek gerekir; insanlar kendi anadillerinde düşünürler. Türklerin büyük paradoksu işte buradadır. Teknik açıdan mükemmel bir dil olan Türkçe, kendi dışımızdaki dünyayı kendimizce değiştirmeden, olduğu gibi algılamaktaki en büyük engelimizi oluşturmaktadır.

Örneğin, Türkiye dışına yabancı işçi olarak giden ilk nesil gerek
bulundukları ülkenin dilini öğrenme, gerekse oradaki yaşam biçimine ayak uydurma konusunda muhteşem bir direniş gösterdiler. Bu direnişin
boyutları o denli büyük oldu ki, başka hiç bir diasporada gözlenmeyen
gelişmeler yaşandı. Türk diasporası, gettolaşıp kendi kültürünü gene
kendi içine kapanık bir çevrede yaşayacak yerde, kendi kültür kurumlarını o ülkeye ithal etti. Asimile olmaya en dirençli kültürlerden biri kabul edilen İspanyollar, gittikleri yere sadece gazetelerini ve bazen de radyolarını taşımakla yetinirken; Türklerin bunlara ek olarak (hemde birden çok) televizyon kanalları ve hatta kendi fast-food'ları (lahmacun,döner, vs...) oldu.

Bunları başaran insanların yeteneksiz olduklarına, dil öğrenmeyi de
bu yeteneksizlikleri yüzünden beceremediklerine hükmetmek en azından
adil ve gerçekçi olamaz. Keza, böylesine önemli bir kültür direnişi
gösterenlerin, orada doğan çocuklarını eğitirlerken, bunca sahip
çıktıkları kültürlerini göz ardı etmiş olmaları da düşünülemez. Ancak
gözlemlenen o ki, orada doğan ikinci nesil, gene sözgelimi İspanyollar
arasında hiç görülmediği kadar hızla asimile oldu. Bunun nedenini evdeki Türkçe'nin yanı sıra okulda öğrenilen ve ev dışında yaşanan, o ülkenin dili faktöründe aramak çok yanıltıcı olmayacaktır.

Biz Türkler, konuşmayı öğrenirken (tıpkı sick, ill, patient
örneğinde olduğu gibi) farklı durumların farklı kavramlar oluşturduğunu, bu farklı kavramların da farklı adları olması gerektiğini öğrenmeyiz. Aynı adı taşıyan farklı kavramları birbirinden ayırmaya yarayacak sezgisel (sezgisel==doğal==matematiksel) yöntemin kurallarını öğrenmeye başlarız.

Sezgiselliğe şartlanmış beyinler ise dış dünyayı hiçbir değişikliğe
uğratmadan, olduğu gibi algılamayı bilemediklerinden, bildikleri tek
yönteme yani kendilerince anlam çıkarsamaya veya başka bir ifadeyle
"sezdikleri gibi algılamaya" yönelirler.

Algıladıkları kavramların tümü kendi çıkarsamaları doğrultusunda
şekillenmiş olan, kendilerince tanımlanmış bir dünyada yaşayan insanlara ulaşan mesajlardaki kodlar ne kadar "herkesçe bir örnek" algılanabilir? üzerinde emek harcanmaya değer temel sorulardan biri budur. Bu sorunun yanıtı belirginleştikçe, neden batıdaki sistemlerin bir türlü Türkiye'de oluşturulamadığı sorusunun yanıtı da belirginlik kazanabilir.

Türkçe'nin kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan bu özel durum
kuşkusuz tüm iletişim alanları için geçerlidir. Yunus Emre'nin okuması,
yazması olmayan göçebe Türkmen boyları arasında 700 yıl boyunca bir
nesilden diğerine büyük bir sadakatle, sözlü kültür ürünü olarak
aktarılmasının ardında Türkçenin sezgiselliğini sonuna kadar
kullanmadaki becerisi vardır. Tanzimat aydınları ve cumhuriyet
aydınlarının bir türlü geniş kitlelere seslerini duyuramamalarının nedeni de gene aynı denklemin içinde aranmalıdır. Fransız gibi, Alman gibi düşünmeyi öğrenenler, meramlarını anlatırken bunu yeni öğrendikleri düşünce sistematiği içinde yapmaya kalkışmış ve
Türk gibi anlatmayı becerememiş olduklarından başarısız kalmışlardır.

Mesajlar sadece algılanabildikleri kadar etkili olurlar. Mesajları
üretenlerin kendi konularına ne kadar hakim oldukları mesajın bütünlüğü
açısından önemlidir ama, hitap edilen kişilerin, kendilerine yönelen
mesajları nasıl algıladıkları her şeyden daha önemlidir.

AhmetOkar


[Edited at 2005-10-02 23:09]
Collapse


 
Selcuk Akyuz
Selcuk Akyuz  Identity Verified
Türkiye
Local time: 06:19
English to Turkish
+ ...
sözcük sayısı hakkında Oct 2, 2005

Nizamettin Yigit wrote:

Bu görüş haklıdır zira Türkçe'nin Fransızca'ya oranla daha az
sözcük içerdiği doğrudur. İngilizce'ye, Almanca'ya, İspanyolca'ya oranla da daha az sözcük içeriyor olması gerekir. Ne var ki bu Türkçe'nin daha yetersiz bir dil olduğu anlamına gelmez! çünkü Türkçe az sözcük ile çok şey anlatabilen bir dildir! Daha fazla sözcük içerse bunun kimseye zararı dokunmaz ancak, gereği yoktur.

Ahmet Okar


Ahmet Okar'ın diğer yazdıkları ayrı, ama sözcük sayısının azlığı ve bu kadar az sözcük olmasına rağmen doğru dürüst bir tek sözlüğümüz bile olmaması benim canımı çok sıkıyor.

Karşılaştırmak gibi olmasın, zaten mümkün de değil ama, Oxford English Dictionary'nin 20 yıl sürmesi planlanan ve hazırlıklarına başlanan 3. baskısı (edition) için tahmin edilen sözcük sayısı söyle:

Size when complete unknown, perhaps 1.6 million words

http://www.askoxford.com/asktheexperts/faq/aboutdictionaries/size?view=uk

OED'nin meşhur 20 küsur ciltlik eşsiz sözlüğünde şu anda 640,000 sözcük var

Zengin dilimizi İngilizce'yle karşılaştıramam tabii!! Ama olmaz ki, ...


 
Nizamettin Yigit
Nizamettin Yigit  Identity Verified
Netherlands
Local time: 05:19
Dutch to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
Ma'alesef Oct 2, 2005

Sözlüğümüz hakkında yazdığın doğru. Ancak Okar'ın vurguladığı nokta Türkçede üretilebilecek kelime sayısının sınırsız olduğu. Bu belki söz varlığı olarak değeri olmayanları içerir mi bilmiyorum ama vaktiyle bir jeneratör yazıp, bu jeneratöre alfabeyi kullanarak 4 harfli ve 5 harfli kelimeleri üretmeyi deneyen birisi ile uzun süre yazışmıştım.

Jeneratör bir 2 gün çalıştıktan sonra o gün için var olan hard diski doldurarak yarıda bırk
... See more
Sözlüğümüz hakkında yazdığın doğru. Ancak Okar'ın vurguladığı nokta Türkçede üretilebilecek kelime sayısının sınırsız olduğu. Bu belki söz varlığı olarak değeri olmayanları içerir mi bilmiyorum ama vaktiyle bir jeneratör yazıp, bu jeneratöre alfabeyi kullanarak 4 harfli ve 5 harfli kelimeleri üretmeyi deneyen birisi ile uzun süre yazışmıştım.

Jeneratör bir 2 gün çalıştıktan sonra o gün için var olan hard diski doldurarak yarıda bırkamıştı.

Ben de yazıda sanki bu dili icat edenlerin de Türkler olmadığı vs gibi ifadeleri yazının ana fikriyle çelişiyor buldum. Ancak dilin matematik mantığını kuşbakışı bakıp ifade ettiği sistematik bir yaklaşımı var.
Collapse


 


To report site rules violations or get help, contact a site moderator:


You can also contact site staff by submitting a support request »

Türkçe'nin Matematiği


Translation news in Türkiye





Wordfast Pro
Translation Memory Software for Any Platform

Exclusive discount for ProZ.com users! Save over 13% when purchasing Wordfast Pro through ProZ.com. Wordfast is the world's #1 provider of platform-independent Translation Memory software. Consistently ranked the most user-friendly and highest value

Buy now! »
CafeTran Espresso
You've never met a CAT tool this clever!

Translate faster & easier, using a sophisticated CAT tool built by a translator / developer. Accept jobs from clients who use Trados, MemoQ, Wordfast & major CAT tools. Download and start using CafeTran Espresso -- for free

Buy now! »